Siyaset

Ballı Börekten Ekşi Limona: Türkiye–Rusya İlişkilerinde Yeni Gerçeklik

Türkiye-Rusya ilişkileri son zamanlarda yeni sınamalarla karşı karşıya kalıyor. Yine de ne Ankara Moskova’yı ne Moskova Ankara’yı yok saymayı, kaybetmeyi göze almak ister. Erdoğan ve Putin başkanlığındaki heyetler bir görüşmede. (Foto: Cumhurbaşkanlığı)

Türkiye ile Rusya yüzyıllardır aynı sahnede dans ediyor: Kimi zaman savaşarak, kimi zaman barışarak; kimi zaman ticaretle yakınlaşıp kimi zaman cephelerde karşı karşıya gelerek. Hiç tam güvenemediler ama birbirlerini de asla yok sayamadılar. 2025 itibarıyla bu kırılgan denge yeniden baldan çok limon tadı veriyor. Diplomatik nezaketin ardında, yavaş ama derin bir uzaklaşma yaşanıyor.

Türkiye-Rusya:Pragmatik Bir İlişki

İki ülke tarih boyunca 13 kez savaştı. Genellikle kazanan taraf Rusya oldu. Cumhuriyetin ilk yıllarında tablo değişti: Yeni Türkiye, Batı’dan beklediği desteği bulamayınca sanayileşmesini Sovyet yardımlarıyla başlattı. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, Sümerbank ve Karabük Demir Çelik gibi sembolik yatırımlar bu dönemde Sovyet mühendislerinin katkısıyla kuruldu. Ama Stalin’in Kars, Ardahan ve Boğazlar üzerindeki talepleri, ilişkileri bir anda soğuttu.

Türkiye 1952’de NATO’ya katılarak yönünü Batı’ya çevirdi.

Bugünse ne tam bir ittifak ne de açık bir düşmanlık söz konusu , sadece her cephede sınanan, pragmatik bir beraberlik.

Rakamlar Her Şeyi Anlatıyor

İki ülke arasındaki ticaret hâlâ hatırı sayılır düzeyde: 2024 itibarıyla 57 milyar dolar, ancak pandemi sonrası zirveye göre yüzde 20 düşüş var. Batı yaptırımları, ödeme sistemleri ve sigorta kanallarını karmaşık hale getirdi.

Rusya, hâlâ Türkiye’nin en büyük enerji tedarikçisi: doğal gazın yüzde 40’ı, ham petrolün yüzde 15’i Moskova’dan geliyor. Buna karşın, ABD ve Katar’dan LNG ithalatı hızla artıyor.

Turizm cephesi de soğuyor: 2023’te gelen 5,6 milyon Rus turist, 2024’te 4,1 milyona geriledi.Sermaye akışları da zayıfladı: Türk şirketlerinin Rusya’daki varlıkları yaklaşık 10 milyar dolar, ancak yeni yatırım neredeyse yok.

Ekonomik Kaldıraçtan Siyasi Baskıya

Kremlin artık ekonomiyi bir baskı mekanizması gibi kullanıyor. Türk şirketleri, Moskova’daki siyasi rüzgârın nasıl bir anda tersine dönebileceğini iyi biliyor:

• Şişecam’ın Kazan’daki cam tesisi defalarca “güvenlik incelemesi” bahanesiyle ertelendi.

• Anadolu Efes, yıllarca hâkim olduğu Rus bira pazarında, yeni vergi ve reklam yasaklarıyla boğuşuyor.

• Domates, biber, narenciye ihracatı ise Ankara’nın NATO’ya yakınlaştığı her dönemde “kalite kontrol” bahanesiyle limanlarda bekletiliyor.

Bu, top atışlarıyla değil, bürokratik yıpratma yoluyla yürütülen modern bir “ekonomik diplomasi savaşı”.

Gerilimi Derinleştiren 2025 Hamleleri

Bu yıl ilişkileri daha da soğutan dört gelişme öne çıkıyor:

1- Azerbaycan–Ermenistan barış anlaşmasının Beyaz Saray’da imzalanması Rusya’yı masanın dışında bıraktı ve Kremlin’in Kafkasya üzerindeki nüfuzunu zayıflattı.

2- Zengezur Koridoru’nun işletmesinin bir ABD merkezli şirkete verilmesi Moskova açısından jeopolitik bir kırmızı çizginin ihlali anlamına geldi.

3- Türkiye, Batı baskılarına rağmen Rus petrol ve gazını azaltma çağrısına “hayır” diyemedi, ama LNG ithalatını artırarak sessiz bir yön değişimi başlattı.

4- Bir zamanlar egemenliğin sembolü olarak sunulan S-400’ler, bugün depolarda tozlanıyor. Artık ne NATO ile uyumlu ne de Moskova nezdinde anlamlı.

Bunlara Suriye’deki vekalet çatışmaları, Libya’daki karşıt pozisyonlar ve Karadeniz’deki güvenlik gerilimi de eklenince, tablo net: ilişki dikiş yerlerinden sökülüyor.

Paralel Liderler, Ayrışan Yörüngeler

Putin ve Erdoğan — birbirine benzeyen ama farklı yollarda yürüyen iki lider. İkisi de güçlü liderlik kültü, milliyetçi söylem ve Batı’ya mesafeli duruşla tanınıyor. Ancak artık farklı hedeflere odaklanmış durumdalar.

Putin, Ukrayna savaşının izolasyonu içinde Türkiye’yi az sayıdaki ekonomik nefes borularından olarak görüyor. Erdoğan ise hem ekonomik baskılar hem de diplomatik yeniden konumlanma ihtiyacıyla Washington, Brüksel ve Körfez ülkeleriyle yeniden denge kuruyor. Bu çok vektörlü diplomasi giderek ince buz üzerinde yürümeye dönüşüyor.

Enerjide Sessiz Yeniden Denge

Rusya’nın Rosatom şirketi tarafından yaklaşık 25 milyar dolara inşa edilen Akkuyu Nükleer Santrali, 2026’da ilk reaktörünü devreye almayı hedefliyor.

Ancak Moskova’nın yeni ortak arayışı, finansal sıkışıklığın işareti. Ankara aynı zamanda ABD, Çin ve Güney Kore’yle küçük, modüler reaktör (SMR) teknolojileri için görüşmeler yaparak tek tedarikçiye bağımlılığı azaltmayı planlıyor.

Doğalgazda TürkAkım hâlâ işliyor, ancak risk primi hızla yükseliyor.

Türkiye’nin uzun vadeli stratejisi açık: enerji sepetini çeşitlendirmek. Yenilenebilir kaynaklar elektriğin yüzde 18’ini karşılıyor; LNG kapasitesi son beş yılda iki katına çıktı.

Güvenden Çok Mecburiyet

Tüm gerilimlere rağmen iki ekonomi birbirine sıkı sıkıya bağlı.

Rusya, Türkiye’nin limanlarını, bankalarını ve hava sahasını yaptırım geçidi olarak kullanıyor. Türkiye ise Rus enerji kaynaklarına, tahıla ve turist akışına döviz dengesi için ihtiyaç duyuyor.

Ama bu, karşılıklı güvene dayalı bir bağ değil. Artık ortaklıktan çok yönetilen rekabet, stratejik yakınlıktan çok taktiksel zorunluluk söz konusu.

Denge Siyaseti Kırılganlaşıyor

Ankara yeniden pragmatik bir Batı hattına yaklaşırken, Moskova kendi içine kapanıyor. Bu ilişki, geçmişte olduğu gibi, ticaretle yumuşayan ama rekabetle sertleşen bir “zorunlu beraberlik” olmaya devam edecek.

Türkiye, Rusya’yı tamamen karşısına alamaz; Rusya da Türkiye’yi kaybedemez. ikisi arasında, savaşlardan ve rejimlerden sağ çıkmış, ama artık tatlı değil, buruk bir gerçekçilikle yürüyen bir ilişki kaldı. Bugün bu ilişkinin tadı ekşi olabilir, ama bazen ekşilik uyanık kalmanın tek yoludur.

Ve Batı için hâlâ Moskova’ya uzanan tek güvenilir köprü Türkiye’dir.

Mehmet Öğütçü

Londra Enerji Kulübü YK Başkanı

Recent Posts

Yeni Anayasa’ya DEM Desteği İçin Üç Maddede Değişiklik Yeter mi?

TBMM Komisyonunun 4 Aralık toplantısı AK Parti-MHP ittifakının “Terörsüz Türkiye” sürecinin 2026 yılının ilk yarısındaki…

20 saat ago

Fidan: Savaş Yayılıyor, Bu Korkunç Bir Şey, Ama AB Güney Kıbrıs’a Rehin

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını, bunun “çok korkutucu…

1 gün ago

Erdoğan, Bahçeli’nin “Rezalet” Çıkışını Üstüne Almadı Barzani’yi Suçladı

İçişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi 22.15te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin 29…

2 gün ago

CHP Operasyonları, Terörsüz Türkiye Sürecini Enfekte Ediyor

Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma…

3 gün ago

Komisyonun Karar Toplantısı Öncesi: Barış Vicdanı Olmadan Barış Olmaz

Barışın kaderi çoğu zaman masadaki teknik maddelerle, güç dengeleriyle ve takvimlerle açıklanır. Oysa eksik olan…

3 gün ago

Avrupa Kururken: Su Krizinin Sessiz Siyaseti

Avrupa’nın kuraklık haritası artık yalnızca meteoroloji raporlarında değil, uyduların yerçekimi ölçümlerinde de görünür durumda. Yirmi…

4 gün ago