İktidar yanlısı medya da Bosra’da İmamoğlu’na casusluk iddiasını fazla önemsemedi, gazeteler “etekte” gördü, ama CHP’ye mutlak butlanın reddi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez gezisinden dönüşte söyledikleri manşetlerindeydi. (Foto: İletişim Başkanlığı)
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, birkaç saat sonra Ankara’da görülecek davada, aylardır köpürtülen CHP Kurultayına “mutlak butlan” davasının reddedileceğini biliyor muydu? Bunu bilemeyiz elbette ama tahmin ettiklerini varsayabiliriz. Acaba Ekrem İmamoğlu’nun bir casusluk örgütünün başı olduğu suçlamasıyla, daha Temmuz ayında açtığını söylediği soruşturmayı bu tahminle gündemi kapmak için mi Ankara 42. Asliye hukuk Mahkemesinin ret kararının açıklanmasından birkaç saat önce duyurup operasyona başladı?
Eğer öyleyse, İmamoğlu’na casusluk soruşturmasının iktidar açısından önem taşıyan iki kesim tarafından inandırıcı bulunmadığını, “Bundan bir şey çıkmaz” görüyle bakıldığını söyleyebiliriz:
1- Borsa. İlk anda heyecan yükselse de herkes işine baktı. Bir de Ankara’dan gelecek butlan kararına.
2-Medya. Ertesi sabah, 25 Ekim’de iktidara yakın gazetelerin Hürriyet, Sabah, Türkgün dahil (Öne çıkaran Yeni Şafak hariç) hepsinde İmamoğlu’na casusluk soruşturması haberi, gazeteci lisanıyla “etekteydi”; yani birinci sayfanın alt kısmında.
İktidara yakın gazeteler şu konuları öne çıkarmıştı:
1- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Körfez Turundan gelirken Eurofighter konusunda söylediklerini.
2- CHP’nin 2023’te Kemal Kılıçdaroğlu yerine Özgür Özel’i Genel Başkan seçtiği Kurultay’ın “mutlak butlan”, yani yok hükmünde sayılmasının reddi.
Borsayı toparlayan, bavulunu hazır tutan yabancı yatırımcıyı tutan da bir ölçüde bu haber oldu.
Bu haber bazılarını çok kızdırdı. Örneğin Yeni Akit gazetesi “Mahkemeden CHP Ağzı” manşetiyle çıktı. Türkiye gazetesi ise, bence biraz acele ederek, manşette “Bay Kemal Devri Bitti” demişti.
Duyduklarıma göre yeni oyun planları sırada, birazdan geleceğiz.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının açıklamasına göre soruşturma 4 Temmuz 2025’te, yani Ekrem İmamoğlu’nun da seçim kampanyası direktörü ve siyasi danışmanı Necati Özkan’ın da tutuklanmasından aylar sonra bir MİT-Emniyet operasyonuyla İsrail adına casusluk yaptığı suçlamasıyla tutuklanan Hüseyin Gün’ün ifadelerine dayanıyor. Hüseyin gün, geçmişi hakkında fazla bilgi sahibi olduğumuz bir kişi değil. Ticari kimliği altında istihbarat örgütlerine taşeronluk yapmakla suçluyor savcılık.
İddiaya göre, Gün, hem Özkan hem de Tele1 Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ ile kurduğu irtibat üzerinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) uygulamasına kayıtlı milyonlarca İstanbullunun kişisel verilerini “iki yabancı devlete” sızdırmış, satmış. Ülkelerin ismi verilmiyor ama açıklama bu ülkeleri İsrail ve İngiltere olarak algılamamıza meydan verecek şekilde yazılmış. “FETÖ’nün İngiltere İmamı Mustafa Özcan” ile yüz yüze görüştüğü iddiası üzerinden konu ham Fethullahçılara hem İngiltere’ye bağlanıyor.
Yani Başsavcılık Gün-Özkan bağlantısı üzerinden, “Ekrem İmamoğlu Suç Örgütünün” parasını “Cumhurbaşkanlığı adaylığı fonu” olarak kullanmak amacıyla casusluk yapıp Türkiye’yi sattığı iddiasında. Suçlama ağır ama şimdilik tek dayanak açıklandı.
İmamoğlu, “rezil kumpas” dediği suçlama üzerine Silivri Cezaevinden yaptığı açıklamada şunları söyledi:
• “Terör örgütüne yardım’ dediniz bir şey çıkaramadınız. Kimseyi ikna edemediniz. ‘Yolsuzluk’ dediniz, aylarca çalıştınız, onlarca suçsuz günahsız insanı hapsettiniz, iftiracılar yarattınız, bir şey çıkaramadınız. Bir şey çıkaramayınca, ‘turpun büyüğü geliyor’ diyerek hazırladığınız iddianameye koyacak bir şey bulamayınca, şimdi de buna mı sarıldınız?”
Özkan da suçlamaları reddederek, tutuklu bulunduğu Kandıra Cezaevinden yaptığı açıklamada Hüseyin ile iddia edilen ilişkisi üzerine şunları söyledi:
• “Şahısla tek irtibatım 2019 yerel seçimleri sonrası kendisinin sosyal medya analiz yazılımı olduğu iddiasıyla ve bunu pazarlamak amacıyla talep ettiği toplantı üzerine gerçekleşmiş, bu görüşme ise olumsuz sonuçlanmıştır. Bu görüşme sonrasında ise hiçbir şekilde irtibatım olmamıştır.”
24 Ekim sabahı gözaltına alınıp yönettiği Tele1’e el konulan Merdan Yanardağ ise “Yalana teslim olmayın” dedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bu hamlesiyle akla gelen bir senaryo da İmamoğlu’nun bir de terör suçu kapsamına giren casusluk suçlamasıyla tutuklanması halinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesine kayyım atanma ihtimali.
İmamoğlu yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandığında, savcılığın istediği “teröre yardım” suçlamasıyla da tutuklanmaması, o sırada daha başlangıç evrelerinin sıcaklığını yaşayan Terörsüz Türkiye sürecinde DEM seçmenini caydırmama dikkatine bağlanmış, hükümet siyasi etki iddiasını reddetmişti. Şimdi suçlama DEM üzerinden Kürt seçmenle “şehir ittifakı” değil, tutturulabilirse casusluk üzerinden terör bağlantısı olursa, AK Parti yönetimin 2019 ve 2024’te seçimle kaybettiği İstanbul’un yönetimine mahkeme kararıyla el koyma anlamını taşıyabilir.
CHP lideri Özgür Özel “cesaret edemezler” iddiasında:
• “CHP’ye kayyum atama ihtimali mahkemeden dönünce borsa yukarı fırladı, gördünüz. Bir de İstanbul gibi, dünyanın en bilinen metropolüne kayyum atamaya kalktığınızda… Türkiye’ye ne yaptığınızın farkında mısınız? Buna kimse ne ekonomik olarak ne siyaseten cesaret edemez. Bu millet bunu yaptırmaz. Saraçhane’deki milyonluk gece fotoğrafları niye vardı? Buna cesaret edemezler.”
Özel, İmamoğlu’na casusluk suçlamasının da tutmayacağını öne sürerken, CHP’ye yönelik, bu defa hem kurumsal hem şahsi saldırıların devam edeceğine de hazırlıklı olduklarını söylüyor.
Siyaset kulisinde de hem iktidar cephesinden hem CHP içindeki -giderek güç kaybetse de pes etmeyen kesimlerin yeni oyun planları, hamleleri konuşuluyor.
Türkiye gazetesi “Bay Kemal Devri Bitti” dese de CHP-içi muhalefetin tutunmak istediği birkaç dal hala mevcut. Örneğin mahkemenin “Mutlak butlanı” reddederken istinaf yolunun açık olduğunu söylemesine bağlanan ümitler…
Konuşulan ihtimaller arasında CHP’ye kapatma davası açılması dahi var. Bazı kaynaklara göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti’ye iktidarda olduğu halde 2008’de açılan kapatma davasından o dönem CHP yönetimini sorumlu tutması yabana atılmaz.
Bazı kaynaklar, Özgür Özel ve bir grup milletvekilinin açılacak yeni soruşturmalarla devre dışı bırakılacağından, bazıları ise Mansur Yavaş’ın da İmamoğlu gibi denklem dışı bırakılmasıyla Erdoğan’ın bir sonraki seçime zayıflatılmış bir CHP karşısında girip kazanacağı planlarından söz ediyor.
Özel, casusluk gibi suçlamalarla, aslında çok daha fazlasını yapmak isteyen Erdoğan yönetiminin siyasi ve ekonomik nedenlerle İstanbul’a kayyım atamaktan çekindiğini söylüyor. CHP’ye kapatma davasını ise son olarak 12 Eylül 1980 askeri darbe yönetimi açmıştı; daha doğrusu doğrudan kapatmıştı.
Bu biraz da Erdoğan’ın dış politik gelişmeleri de gözeterek neyi, ne kadar göze alacağına bağlı.
O nedenle siyaset kulisinde şu sıra senaryo iddiaları, ihtimal hesapları havada uçuşuyor.
Ama meşhur “Kul kurar, kader güler” sözünü de unutmamak gerekiyor. Evdeki hesaplar çarşıya uymayabilir.
TBMM Komisyonunun 4 Aralık toplantısı AK Parti-MHP ittifakının “Terörsüz Türkiye” sürecinin 2026 yılının ilk yarısındaki…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını, bunun “çok korkutucu…
İçişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi 22.15te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin 29…
Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma…
Barışın kaderi çoğu zaman masadaki teknik maddelerle, güç dengeleriyle ve takvimlerle açıklanır. Oysa eksik olan…
Avrupa’nın kuraklık haritası artık yalnızca meteoroloji raporlarında değil, uyduların yerçekimi ölçümlerinde de görünür durumda. Yirmi…