AK Parti Hem CHP Hem DEM’i Hapisten İnsan Çıkarma Gündemine Sıkıştırıyor

İktidardaki AK Parti, Meclis’te kendisinden sonra ikinci ve üçüncü büyük gruba sahip muhalefet partileri CHP ve DEM’i, siyasetleri açısından değerli birer kişiyi hapisten çıkarma gündemine sıkıştırıp kendi gündemine odaklanma çabasında.
İç siyasette olan biteni bir cümlede özetlemeye kalkarsanız işin özeti budur.
Bir cümlede ifade edilemeyecek konu yoktur. Zordur ama beyninizi bir cümlede ifade etmeye zorladığınızda bütün ikincil konuların ayıklandığını geriye işin özetinin kaldığını görürsünüz.
CHP’nin öncelikli gündemi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı ilan ettiği Ekrem İmamoğlu ve diğer CHP’li belediyecileri hapisten çıkartıp, en azından tutuksuz yargılanmalarını sağlamak. Özgür Özel, doğrusu ülkenin gerçek gündemini ,hmal etmiyor ama İmamoğlu konusunun ağırlığı nortadayken CHP’yi tam zamanlı olarak gerçek gündeme yönlendirip 2024’teki birinci parti yerini koruması zorlaşıyor.
DEM’in öncelikli gündemi PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan’ı hapisten çıkarmak veya en azından İmralı Cezaevini adeta bir liderlik bürosu gibi serbestçe kullanmasını sağlamak. Gelen tepkiler üzerine öne çıkarmak zorunda kaldıkları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın tahliyeleri de işin cabası olur. Doğrusu, DEM de ülkenin ekonomik ve demokratik gündemine duyarsız değil, ama siyasetin ağırlık merkezi de belli.

Hapisten Yönetim Algısı

Burada siyasi modelleme yapıyoruz, yoksa amaç İmamoğlu ile Öcalan’ı bir tutmak ya da karşılaştırmak değil; işi başka yerlere çekmeye gerek yok.
Ama ortada bir gerçek var ki peş peşe soruşturmalarla İmamoğlu gündemine sıkıştırılıyor. Bunun CHP açısından bir zorunluluk olduğu, erken açıklanmış olsa da Cumhurbaşkanı adayı ilan ettiği İmamoğlu ve diğer tutuklu CHP’li belediyecileri hapisten çıkarmak için çabalaması gerektiği elbette söylenebilir. Zaten AK Parti’nin CHP’yi yargı üzerinden o gündeme sıkıştırdığından bu yüzden söz etmek mümkün.
İmamoğlu ve CHP’ye yönelik bütün soruşturma ve gelişmeleri de tek cümlede ifade etmek mümkün:
Soruşturmalar, İmamoğlu’nun Erdoğan karşısında adaylığını ilan etmesi ardından, bir neden-sonuç ilişkisi görünümünde başlatılmıştır.
Madem başladık, Erdoğan’ın Özel’i kendi üzerinden CHP’yi İmamoğlu’nun hapisten yönetmesine izin verdiği eleştirisi üzerine de bir cümle daha kuralım:
Eğer cezaevi ziyaretlerindeki konuşmalar dinleniyorsa, Erdoğan CHP’nin bir sonraki adımını, haftalık Özel-İmamoğlu görüşmeleri üzerinden, daha Özel CHP yönetimiyle paylaşmadan önce öğrenme ve ona göre oyun kurma imkânına sahip.

Meclis Başkanının Muhtırası

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bugün, 30 Ekim gündemine Almanya Başbakanı Friedrich Merz ile önemli bir görüşme yaptıktan sonra İmralı görüşmecilerini, TBMM’nin DEM Partili Başkanvekili Pervin Buldan ve hukuk profesörü Şanlıurfa Milletvekili Mithat Sancar’ı kabul etmeyi aldı.
Aslında iki gün önce yapılacaktı. PKK’nın 26 Ekim’de “Türkiye’den çekiliyoruz” açıklamasını, 11 Temmuz simgesel silah yakma eylemine rağmen tepeden tırnağa silahlı militanların fonunda yapması ve devamı için önce yasal adımların atılması gerektiğini söylemesi ardından 30 Ekim’e ertelendi.
PKK’nın DEM üzerinde “Önce yasa çıksın” ve “Öcalan hapisten çıksın” baskısı kurduğu izlenimi güçleniyor. DEM heyetinin Erdoğan’la konuşma gündeminde Meclis Komisyonunun İmralı’ya gidip görüşmesi de var.
Ancak Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un 27 Ekim’de “Türkiye’nin güvenlik ve istihbarat birimleri, hakikaten örgütün silah bıraktığını ve kendisini fesih sürecini sürdürdüğünü ya da sonlandırdığını tespit ve tescil” etmeden yasal düzenlemelere geçilmeyeceğini söylemesi önemliydi.
Bu PKK’ya talep sınırlarını mutedil tonda ama açık şekilde hatırlatan bir mesajdı; siyasette “hatırlatma” mesajlarına “muhtıra” deniyor, malum.

O Sırada AK Parti…

İktidar partisi, parlamentodaki ikinci ve üçüncü partileri, hapisten insan çıkarma gündemine sıkıştırmışken kendi gündemine yoğunlaşıyor.
Erdoğan, bir yandan Bahçeli ile gayet sarih görünen ama muhalefetin her defasında “çatlak var” yanılsamasına kapıldığı, duruma göre rollerin değiştiği “iyi polis-kötü polis” oyununu sürdürürken, diğer yandan hem devlet hem AK Parti içinde düzenlemelere gidiyor.
Parti örgütündeki, bürokrasideki son görevden alma ve atamalardan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının iş dünyası operasyonlarına dek AK Parti’yi bir sonraki seçime hazırlıyor. Amaç, muhalefet cephesini ve sorun çıkarma potansiyeli bulunan iş çevrelerini dağıtmak olarak özetlenebilir.
Erdoğan devlet boyutundaysa, arabuluculuk diplomasisi, savunma sanayii ve enerji-madenler üçgeninde Avrupa ile yeni bir ekonomi-politik denklem kurmaya başladı. Karşılık da buluyor, Batı Batılı liderler, Erdoğan’la temaslarında bal gibi bildikleri halde Türkiye’deki demokrasi ve hak ihlalleri konularını açmamayı da güvenlik/enerji denklemlerinde bir pazarlık maddesi yapıyorlar.
Dolayısıyla, CHP ve DEM’in hapisten insan çıkarma gündemine sıkıştırılması, Erdoğan’ın hem iç hem dış politikada işine yarıyor.