“İki bin sene ile Ekrem Başkan yargılanıyor. Nasıl olacak bu barış?” Sözler 372 gün tutukluluktan sonra bırakılan Esenyurt’un seçilmiş Beledeiye başkanı Ahmet Özer’e ait. Özer, serbest bırakıldıktan sonra, avukatı ve kızı Seraf Özer’le birlikte CHP lideri Özgür Özel’le konuşurken göriliyor. (Foto: CHP)
“İBB iddianamesi çıktı. İki bin, üç bin sene ile Ekrem Başkan yargılanıyor. Nasıl olacak bu barış? Olmaz!”
Bu sözlerin sahibi herhangi biri değil; Türkiye’nin en büyük nüfuslu, İstanbul’un Esenyurt’un seçilmiş Belediye Başkanı Ahmet Özer. Sosyoloji ve felsefe profesörü. Kürt ve Kürt sorununu çalışan bir akademisyen; AK Parti iktidarının 2012-2015 PKK ile diyalog sürecinde halkı ikna edebilmek için kurduğu “Akil insan” grubuna davet edip yardımına başvurduğu birisi.
Ama Özer CHP’den adaylığını koyup seçilince, üstelik İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “Kent Uzlaşısı” projesi çerçevesinde İlçe Belediye Meclisine CHP listesinden CHP’li olmayan Kürt vatandaşları da dahil edince işler değişiyor. 31 Mart 2024’te seçilmesinden 7 ay sonra, 30 Ekim’de gözaltına alınıyor. Suçlamalar “Silahlı terör örgütü”, bu PKK oluyor, üyeliği ve “rüşvet”. Daha üç hafta önce, 8 Ekim’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in CHP’li belediyelere ilk soruşturması.
Gerçi MHP lideri Devlet Bahçeli 22 Mart’ta PKK lideri Abdullah Öcalan’a örgütünü feshedip silah bıraktırması koşuluyla barış elini uzatmış ama iktidar cephesinde CHP, sırf DEM Partililerle diyalogu sürdürdükleri için “Teröristlerle DEM’lenmekle” suçlanıyor; o günler.
CHP lideri Özgür Özel’in protesto mitingleri aslında 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu’nun gözaltına alınması öncesi Özer’in tutuklanıp yerine kayyım atanmasıyla başlıyor. Mitingde DEM Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları da konuşuyor, sağdan sola çoğu muhalefet partisi de orada.
Öcalan, Bahçeli’nin çağrısına yanıt verince siyasi rüzgâr döndü. DEM Parti -şimdilik- Cumhur İttifakının siyasi karşıtlık için ihtiyaç duyduğu “şeytan” DEM olmaktan çıktı, CHP oldu.
CHP’li bazı belediyeler üzerindeki yolsuzluk iddiaları, olması gerektiği gibi tek tek davalarla, varsa suçluları saptamak yerine 2008-2012 Fethullahçılar dönemindekine benzer kurgu ve fabrikasyonlarla aynı çuvala doldurularak hukuk soruşturmaları siyasi kampanyaya dönüştürüldü.
11 Kasım’da, Başsavcılığın iddia ettiği “İmamoğlu Çıkar Amaçlı Suç Örgütünün” amacı da iddianamede neredeyse cumhurbaşkanı adaylığına kalkışmak olarak yazıldı. Özel, 12 Kasım’da Silivri’de İmamoğlu ile yaklaşık dört saat görüştükten sonra bu nedenle Gürlek’i istihzayla kutladı.
İmamoğlu iddianamesinin çıktığı gün, hakkındaki rüşvet ve bölücülük iddiaları düşen Özer, 372 gün tutulduğu Silivri Cezaevinden salıverildi. Bunun siyasetteki değişiklik sayesinde olduğunu vurgulayan bir ironiyle de Bahçeli’ye teşekkür etti. 12 Kasım akşamı İstanbul, Sultanbeyli’de Özel’in yanında, mitingde konuştu ve işte başlıktaki o sözleri söyledi:
• “İki bin, üç bin sene ile Ekrem Başkan yargılanıyor. Nasıl olacak bu barış? Olmaz!”
Erdoğan ve Bahçeli, 12 Kasım akşam saatlerinde Bahçeli’nin evinde buluşup 40 dakika görüştüler. Ben öteden beri bu başbaşa görüşmelerin “Aramızda çatlak yok” görüntüsüyle düşman çatlatmak amacını taşımaktan çok, önemli kararlar arifesinde yapıldığına inananlardanım.
Şu ara gözler “Terörsüz Türkiye” sürecinde. PKK, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un ifadesiyle “hakikaten” silah bırakacak mı? Bunun sonucunda ilk kez Cumhurbaşkanı Hukuk Danışmanı Mehmet Uçum’un ortaya attığı özel “Geçiş Süreci Yasası” çıkacak mı? Süreç içeride TBMM Komisyonunun Öcalan’a gidip gitmeyeceği, dışarıda ise Suriye SDG meselesine odaklanmış görünüyor.
Peki, Kürt sorununa PKK’nın askeri olarak denklemden çıkmasıyla gelebilecek çözüm, Türkiye’ye gerçekten “iç barış” getirecek, “iç cepheyi” güçlendirecek mi?
AK Parti-MHP ittifakı Meclis’in ikinci büyük partisi CHP’yi İmamoğlu’nun, üçüncü büyük partisi DEM’i de Öcalan’ın serbestliği hedefine kilitlemiş vaziyette. Bu sürecin yan ürünü olarak CHP ile DEM’in arasını açma gayretleri şimdiye dek sonuç vermedi. Ama iş gelip Öcalan’ın “serbestliği” gibi bir ihtimale dayanırsa Erdoğan’ın yeniden aday olabileceği bir erken seçim gündeme gelir mi?
CHP’yi dışlayan, dahası bugünkü Özel yönetimi başta kalırsa, daha önce 12 Eylül darbecilerinin yaptığı gibi CHP’yi kapatmayı göze aldığı anlaşılan bir anlayış, Öcalan’ın serbestliği havucuyla “barış” projesini hayata geçirebilir mi? Halkın üçte birinin oy verdiği, Cumhuriyetle yaşıt partiyi, üstelik yönetimine müdahale edilmek suretiyle imha etmenin Türkiye’ye de kendilerine de fayda getirmeyeceğini bilecek deneyimde Erdoğan da Bahçeli de.
Ahmet Özer’in söylediği budur. Siyasi rakibini binlerce yıl hapse mahkûm etmek isteyen, partisinin başından çekilmezse kapatma davasıyla tehdit eden bir anlayış gerçekten iç barış sağlayabilir mi?
Nasıl olacak bu barış?
TBMM Komisyonunun 4 Aralık toplantısı AK Parti-MHP ittifakının “Terörsüz Türkiye” sürecinin 2026 yılının ilk yarısındaki…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını, bunun “çok korkutucu…
İçişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi 22.15te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin 29…
Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma…
Barışın kaderi çoğu zaman masadaki teknik maddelerle, güç dengeleriyle ve takvimlerle açıklanır. Oysa eksik olan…
Avrupa’nın kuraklık haritası artık yalnızca meteoroloji raporlarında değil, uyduların yerçekimi ölçümlerinde de görünür durumda. Yirmi…