CHP’nin TBMM Komisyonunun PKK lideri Öcalan ile görüşme heyetine katılmama kararı Terörsüz Türkiye sürecini bitirmez ama oyunu değiştirdi. (Foto: TBMM)
Kimilerine göre CHP, PKK lideri Abdullah Öcalan’ı “meşrulaştırma” müsameresinde figüran olmayı reddetti, kimilerine göreyse Kürt sorununun çözümünde tarihi bir fırsatı sabote etti. Öyle ya da böyle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın TBMM heyetinin İmralı Cezaevine gidip Öcalan’la görüşülmesi kararını verdiği belli olduktan sonra CHP lideri Özgür Özel’in gitmeme kararı alması, siyasetin son dönemdeki seyrinde ciddi bir kırılmaya yol açtı.
Siyaset son haftalarda TBMM heyetinin Öcalan’ı ziyaret edip görüşlerini dinlemesine kilitlenmişti.
Erdoğan bu kararı kendi partisi içinde varlığını bildiği ama ses çıkaramayacaklarını da bildiği çekincelere rağmen, müttefiki MHP lideri Devlet Bahçeli’nin kendisini ortaya koyan ısrarının da etkisiyle aldı.
Özel bu kararı, CHP tabanındaki AK Partinin her dolduruşunun peşine yarım ağızla teşekkür karşılığında takılmaya, demokratikleşme sorununu Öcalan ziyaretine indirgemeye tepkisinin, ayrıca “PKK yenildi, bunlar formalite” söylemine karşı Meclis heyetini Öcalan’ın “ayağına götürme” algısının baskısıyla aldı.
Siyaset haftalardır Terörsüz Türkiye sürecinin devamını TBMM heyetinin Öcalan ziyaretine bağlama çizgisine kilitlenmişti. O eşik travmatik bir şekilde aşıldı.
Meclis heyetinin İmralı’ya gidip Öcalan ile görüşmesi Erdoğan’ın kararıyla mümkün olmuştur; başka türlü olamazdı. AK Parti TBMM Grubu ve Komisyon üyeleri son güne kadar Erdoğan’dan haber beklediler ve bir kısmı kararın gitmeme yönünde olmasını bekledi.
Bahçeli’nin hafta başında “Bir numarayı dinlemek lazım. Gerekirse ben giderim” restine, DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan’ın bu resti övgülerle karşılayıp Öcalan ile görüşmeyi adeta “olmazsa olmaz” koşul olarak sunmasına rağmen ne MHP ne DEM 18 Kasım’da Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve MİT Başkanı İbrahim Kalın tarafından basına kapalı sunum yapılan Komisyon toplantısında önerilerini resmileştirmedi. Çünkü kimse Erdoğan’ın son kararını bilmiyordu; kimse boş havuza atlamak istemiyor, kararın Erdoğan’a ait olmasını istiyordu.
Erdoğan, siyasi hayatının en önemli, cesur ve en riskli kararlarından birini TBMM heyetinin PKK lideri Öcalan ile görüşmesini onaylayarak verdi.
Oylamanın yapılacağı 21 Kasım’dan bir gün önce, Erdoğan süreçten AK Parti adına sorumlu olan Genel Başkanvekili Efkan Ala’yı TBMM’ye göndererek kararını Meclis Grubuna iletti. Ardından Ala, onlarla beraber MHP’li Feti Yıldız ve Erkan Akçay ile görüştü; “İmralı’yı görüşmedik” dediler sonra. Bu sırada AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler’den “yeşil ışık” yakabilecekleri açıklaması geldi.
Bu açıklama CHP’de Erdoğan’ın Öcalan ziyaretine onay verdiği şeklinde yorumlandı. CHP’den Komisyon üyelerinin çoğunun ziyarete karşı olduğu haberi, yapılan ankette CHP seçmeninin yüzde 80 küsurunun “gidilmemesi” taraftarı olduğu, aslında AK Parti ve MHP seçmeninin yarıdan fazlasının da bu kanıda olduğunu gösteren anketler de medyaya bu sırada sızdırıldı. Bunlar ret hazırlıklarıydı.
Özel’in amacı TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un yöneteceği oylamada önerinin AK Parti’den geldiğini, AK Parti oyu ile karar alındığını teşhir etmekti.
Ancak Kurtulmuş oylamanın basına kapalı yapılmasını oya sununca, çanak çömlek erken patladı.
AK Parti, önerinin kimin tarafından verildiğinin ve kimin ne oy kullandığının da -sanki ortaya çıkmayacakmış gibi- görülmesini istemiyordu. (Arada kaynamasın: AK Parti’nin MHP kökenli Genel Başkan Yardımcısı Kürşad Zorlu’nun kritik oylamanın yapılacağı sırada seyahati çıktığı, böylece oy kullanmak zorunda kalmadığı gözlendi.) Oylama kararının zaten MHP’nin ısrarıyla alındığı kulise sızmıştı.
CHP Grup Başkanvekili ve Komisyon sözcüsü Murat Emir, kapalı oylamaya karşı durma gerekçesini göstererek, Öcalan heyetine üye vermeyeceklerini, oylamaya da katılmayacaklarını söyleyerek CHP heyetini Komisyon salonundan çekti.
CHP’nin katılmadığı oylamada Öcalan ziyareti AK Parti, MHP ve DEM oylarıyla kabul edildi; TİP ve EMEP de diyalog gerekçesiyle o yönde oy kullandı.
CHP’nin Öcalan ziyaretine katılmamasıyla, İmralı’da o fotoğrafta yer almamasıyla Terörsüz Türkiye sürecinin bittiğini söylemek siyasetten bihaber olmak demek. Asıl meselenin PKK’nın silah bırakıp feshi olduğunu, bunun için de Suriye’deki gelişmelerin anahtar önemde olduğunu sağır sultan biliyor.
CHP’nin gerekçelerinin özeti şu cümlelerde vardı:
• “Milli iradeye ipotek koyan kayyım uygulamaları sürmektedir. Kürtlerin, belediye meclislerine girmesini suç sayan utanç davalarında insanlar aylardır cezaevlerinde yatmaktadır.
• “Demokratik siyasetin önü açılmak yerine, siyasi davalarla daha da tıkanmıştır. İç barışımızı sağlamak için bu sorunlara çözüm üretilmesi gerekirken, tüm meselenin İmralı’ya gidip gitmeme konusuna sıkıştırılmasına milletimizin rızası yoktur.
• “Bu kararın olmazsa olmaz olarak tanımlanması, tarihi bir kavşak ve tek seçenek olarak öne sürülmesi Komisyonun kuruluş amacıyla uyumlu değildir.”
CHP bu kararla kendisini -şimdilik- sahne dışına çıkardı.
Geçenlerde CHP’nin 2016’da AK Parti’nin HDP dolduruşuna gelip milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına onay vermesinden dolayı özür dileyen Özel, bu defa farklı yol izlemişti.
Özel ve CHP yönetimi Öcalan kararıyla başta DEM ve AK Parti olmak üzere Kürt sorununa çözümü sabote etmekle suçlanacağını hesap etmişti. Tıpkı Erdoğan’ın CHP’nin ret kararıyla atacağı adımları hesap etmesi gibi.
Ama AK Parti yanlısı medyanın dahi bu topa pek girmek istemediğine tanık oluyoruz.
Ne de olsa daha bir yıl kadar önce CHP’yi sırf DEM ile diyalogu koparmadıkları için “Teröristlerle DEM’lenmek” gibi ifadelerle suçluyorlardı.
Ancak AK Parti bünyesindeki sıkıntının başka göstergeleri de ortaya çıkıyor.
Örneğin Öcalan ile görüşecek heyetine, DEM ve MHP Komisyon sözcüleri Feti Yıldız ve Gülüstan Kılıç Koçyiğit’i verirken AK Partinin Komisyon Sözcüsü ve önceki Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün değil, Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman’ın katılacağı açıklandı. Yayman PKK konusunda kitap da yazmış, akademi kökenli bir parti yöneticisi ama bu tercihi bir yana kaydetmek lazım.
DEM Parti bu oylama ile bir zafer havası yaşıyor. PKK’ya karşı Meclis’i Öcalan ile görüşmeye ikna etmiş bir DEM var artık.
Ama DEM Parti’nin İmralı heyeti üyesi, siyasi hayatında şahsi acılar çekmiş Pervin Buldan’ın sosyal “Artık ana muhalefet CHP değil, DEM” mesajı yayınlayıp sonra bunun aslında bir tür Cumhur İttifakı üyeliği olduğu eleştirileri üzerine silmesi ilginçti doğrusu. DEM, CHP’nin kendisini Öcalan sahnesinin dışına çıkarmasının eksikliğini zaman içinde daha çok hissedebilir.
TBMM Komisyonunun 4 Aralık toplantısı AK Parti-MHP ittifakının “Terörsüz Türkiye” sürecinin 2026 yılının ilk yarısındaki…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını, bunun “çok korkutucu…
İçişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi 22.15te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin 29…
Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma…
Barışın kaderi çoğu zaman masadaki teknik maddelerle, güç dengeleriyle ve takvimlerle açıklanır. Oysa eksik olan…
Avrupa’nın kuraklık haritası artık yalnızca meteoroloji raporlarında değil, uyduların yerçekimi ölçümlerinde de görünür durumda. Yirmi…