Ekonomi

İklim Zirvesi COP31 2026’da Türkiye’de: Samimiyet Sınavı

2026 İklim Zirvesinin (COP31) nerede yapılacağı konısındaki mücadele Zirvenin Türkiye’de Avustralya ortaklığı ile yapılması uzlaşmasıyla sonuçlandı. Fotoğrafta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Avustralya İklim Değişikliği ve Enerji Bakanı Chris Bowen ile görülüyor. (Foto: X/MuratKurum)

Brezilya’nın Belém kentinde 22 Kasım’da tamamlanan İklim Değişikliği Zirvesi COP30’un ardından yapılan resmî açıklamalarla birlikte, 2026’da COP31’in Türkiye’nin ev sahipliği ve dönem başkanlığında gerçekleştirileceği netleşti. Türkiye süreci yönetecek; Avustralya ise müzakere ortağı ve eşgüdüm katkısı sağlayacak. COP ön toplantısının (Pre-COP) Pasifik ülkelerinden birinde yapılması konusunda da uzlaşı sağlandı.
Bakanlık, COP31’in Türkiye’de düzenleneceğini duyurdu ancak şehir henüz resmileşmedi. Daha önceki açıklamalarda Antalya hedef şehir olarak öne çıkmış; ayrıca Liderler Zirvesi’nin İstanbul’da yapılmasının planlandığı ifade edilmişti.
Bu gelişme, Türkiye’nin COP tarihinde ilk kez hem ev sahipliği hem de başkanlık üstleneceği anlamına geliyor. Ancak artık belirleyici olan unvanlar değil — Türkiye’nin bu süreçte ortaya koyacağı iklim politikalarının samimiyeti olacak.

Yüksek Beklenti, Sınırlı Sonuç

Brezilya’nın Belém kentinde düzenlenen COP30, küresel iklim diplomasisinin uzun süredir aşamadığı yapısal sorunları bir kez daha görünür kıldı. Amazon’un kalbinde yapılması zirveye güçlü bir sembolik anlam yüklese de sonuçlar hafif kaldı. On yıl önce Paris Anlaşması’nın hedeflerini ayakta tutacak bir dönüm noktası olması beklenen bu zirve, yüksek beklentiler ile sınırlı somutluk arasında sıkışmış bir tablo sundu.
Belém’deki müzakerelerde ilk kez resmî metne, 1,5°C sınırının büyük olasılıkla aşılacağı açıkça yazıldı. Bu yeni bir bilimsel bulgu değil; ancak ilk kez bu kadar net biçimde kabul edilmesi, ülkelerin artık hedefe bağlı kalma tartışmasını erteleyemeyeceğini gösteriyor.
Dolayısıyla gündem değişti: mesele artık “1,5°C’yi korumak” değil, kaçınılmaz görünen aşımın ne kadar kısa ve sınırlı tutulacağını belirleyecek somut politika adımlarını hayata geçirmek.

Kırılganlık Artıyor, Kaynaklar Artmıyor

Ormansızlaşmayı durdurmak için bir yol haritası çağrısı yapılmasına rağmen takvime bağlanmış bir plan çıkmadı. Karbon piyasalarında önemli bir adım olarak Temiz Kalkınma Mekanizması’nın kapatılması onaylandı; ancak Paris Anlaşması’nın 6. maddesine ilişkin yeni sistemin şeffaflık ve hesap verebilirlik düzeyi hâlâ tartışmalı. Kısacası, siyasi irade ile uygulanabilir plan arasındaki boşluk kapatılamadı.
Finansman ve uyum COP30’un en zayıf halkalarıydı. Kırılgan ülkelerin yıllardır talep ettiği öngörülebilir ve hibe ağırlıklı adaptasyon finansmanı, artan ihtiyaçlara rağmen aynı hızla büyümedi. Ulusal Uyum Planlarının sayısı yükselse de büyük bölümü fonlanmadan kaldı.
Buna karşın çiftçi dayanıklılığına yönelik yeni kaynaklar ve bazı teknoloji işbirliği mekanizmalarının güçlendirilmesi, siyasi irade oluştuğunda ilerlemenin hâlâ mümkün olduğunu gösterdi.
Ancak artık çok basit bir gerçek var: İklim krizinin maliyeti, ertelendiği her yıl katlanıyor.

Görünmeyen Başlık: Cinsiyet Eşitliği

Belém’de en sessiz kalan ama en kritik başlıklardan biri toplumsal cinsiyet eşitliğiydi. UNFCCC’nin 2024 toplumsal cinsiyet göstergeleri raporu, taraf ülkelerin yalnızca üçte birinin ulusal iklim planlarına cinsiyet perspektifini entegre ettiğini gösteriyor.
Buna rağmen COP30’da Cinsiyet Eylem Planı somut bir takvime bağlanamadı. Kadınlar su krizinden gıda güvencesine, afetlerden yerel ekonomiye kadar en büyük yükü taşımasına rağmen sonuç metni bu alanı yalnızca temenniler düzeyinde ele aldı.
Bu eksiklik artık yalnızca normatif bir sorun değil; iklim diplomasisinde güvenilirlik testi hâline geliyor.

İklim Zirvesi İçin Sıkı Pazarlık

COP30, çok taraflı sürecin hâlâ vazgeçilmez olduğunu kanıtladı—çünkü bu platform ortadan kalktığında geriye parçalanmış ve daha az adil bir iklim siyaseti kalacak. Aynı zamanda Belém, müzakere döneminden uygulama dönemine geçildiğini görünür kıldı.
Bundan sonra başarı, yeni cümlelerde değil, sahadaki ilerlemede ölçülecek.
Bu nedenle şimdi dikkatler COP31’e çevriliyor. Belém’de Türkiye’nin teknik anlamda profili sınırlı kaldı. Fosil yakıtlar konusunda yeni mesaj verilmedi; Paris hedefiyle uyumlu bir takvim veya yeni taahhüt açıklanmadı. Türkiye’nin güncel NDC’si hâlâ emisyon artışından azaltıma geçiş değil, artıştan azaltıma dayalı bir çerçeve içeriyor ve bu durum müzakere kapasitesini daraltıyor.
Ankara, gelişmekte olan ülkelerle ortak bir dil kurmaya çalıştı. İklim Zirvesinde Türkiye’nin ismi iklim politikasından çok COP31 pazarlığındaki etkisiyle duyuldu.

Türkiye İçin Beş Somut Başlık

COP31’e giderken beklentiler artık genel taahhütlerden değil, ölçülebilir adımlardan yana:
• Fosil yakıtlardan çıkış için takvim ve sektör bazında netlik,
• Uyum finansmanı için kaynak ve şeffaf uygulama planı,
• Şehirlerde sıcak dalgalarına ve enerji kesintilerine karşı dayanıklılık programlarının başlatılması,
• Afet ve uyum politikalarına cinsiyet perspektifinin kurumsal entegrasyonu,
• İklim yönetişim yapılarında kadın temsilinin kurumsal standartlara bağlanması
Bu başlıklar Türkiye’nin yalnızca iklim taahhütlerini değil, politik tutarlılığını ve inandırıcılığını belirleyecek.

Unvan Değil, İçerik Belirleyecek

COP31 artık Türkiye için yalnızca başarılı bir organizasyon değil, iklim politikalarının samimiyet testi olacak.
Dünya şu sorunun cevabını arayacak: Türkiye tam başkanlık yetkisini yalnızca bir unvan olarak mı taşıyacak, yoksa içeriğiyle küresel iklim politikasına yön veren bir aktöre mi dönüşecek?
Eğer somut adımlar güçlenirse 2026 İklim Zirvesi COP31, Türkiye için tarihî bir fırsata dönüşebilir. Aksi hâlde geriye, prestiji yüksek ama dönüşümü gerçekleşmemiş bir eşik kalır.

Filiz Pehlivan

Makine Mühendisi

Recent Posts

Yeni Anayasa’ya DEM Desteği İçin Üç Maddede Değişiklik Yeter mi?

TBMM Komisyonunun 4 Aralık toplantısı AK Parti-MHP ittifakının “Terörsüz Türkiye” sürecinin 2026 yılının ilk yarısındaki…

20 saat ago

Fidan: Savaş Yayılıyor, Bu Korkunç Bir Şey, Ama AB Güney Kıbrıs’a Rehin

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını, bunun “çok korkutucu…

1 gün ago

Erdoğan, Bahçeli’nin “Rezalet” Çıkışını Üstüne Almadı Barzani’yi Suçladı

İçişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi 22.15te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin 29…

2 gün ago

CHP Operasyonları, Terörsüz Türkiye Sürecini Enfekte Ediyor

Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma…

3 gün ago

Komisyonun Karar Toplantısı Öncesi: Barış Vicdanı Olmadan Barış Olmaz

Barışın kaderi çoğu zaman masadaki teknik maddelerle, güç dengeleriyle ve takvimlerle açıklanır. Oysa eksik olan…

3 gün ago

Avrupa Kururken: Su Krizinin Sessiz Siyaseti

Avrupa’nın kuraklık haritası artık yalnızca meteoroloji raporlarında değil, uyduların yerçekimi ölçümlerinde de görünür durumda. Yirmi…

4 gün ago