Siyaset

İmralı Ziyareti: Neden Belirleyici Oldu ve Gerçekten Neyi Çözecek?

DEM Parti’nin İmralı heyeti bir MHP ziyaretinde. Soldan sağa, MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, MHP lideri Devlet Bahçeli, DEM Şanlıurfa Milletvekili Mithat Sancar ve TBMM Başkanvekili Pervin Buldan.

TBMM’nin Terörsüz Türkiye Komisyonu’nun PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere İmralı Cezaevine heyet göndermeye karar vermesi AK Parti, MHP ve DEM Parti’nin evet, CHP’nin ise ziyarete katılmama tutumuyla gündemin merkezine oturdu. Birkaç haftadır barış sürecine ilişkin neredeyse her tartışma bu başlık etrafında dönüyor. DEM Parti’nin ısrarını anlıyorum; Devlet Bahçeli’nin kendi tabanı açısından ciddi siyasi risk alarak bu tartışmayı öne çekmesini de yabana atmıyorum. Fakat yine de şu soruyu sormadan edemiyorum: Neden bu mesele böylesine belirleyici hale geldi ve gerçekten neyi çözüyor?

İmralı’ya temas kuşkusuz güçlü bir sembol. Fakat barış süreçlerinde semboller ancak adalet, demokratikleşme ve toplumsal yüzleşme gibi esasların içinde anlam kazanır. Sembol esasa dönüşürse süreç daralır, toplumsal güven aşınır ve barış vicdanı zedelenir. Simgesel kapılar açılabilir ama içeride oda yoksa beklenti hayal kırıklığına dönüşür.

Öcalan Gerçeği, Siyasi Gerçeklik ve Ahlaki Çerçeve

Gerçeğin altını çizelim: PKK’nın yürüttüğü şiddet onlarca yıl bu ülkenin evlatlarını hayattan kopardı; Abdullah Öcalan bu şiddetin doğrudan ya da dolaylı mimarıdır. Bugün şiddetin kalıcı biçimde sona ermesi için onun rolünün yönetilmesi gerekebilir; fakat bu, geçmişin sorumluluğunu buharlaştırmaz. Öcalan’la temas barışın bir aracı olabilir, barışın kendisi değil. Sürecin merkezine tek bir ismi koymak mağdurların adalet beklentisini, Kürt yurttaşların demokratik hak taleplerini ve toplumun tamamının güvenlik endişesini gölgede bırakır. Esas olan, kişilere değil kurallara ve kurumlara dayanan bir mimaridir.

Bu nedenle tartışmayı kişiselleştirmek yerine, şiddetin koşulsuz reddi, silahsızlanma, hukukun üstünlüğü ve siyasal katılımın güvenceleri gibi ilkeler etrafında toplumsal mutabakat üretmek gerekiyor. Böyle bir çerçeve hem müzakere kanallarını açık tutar hem de adalet duygusunu korur.

Siyasi Risk mi, Siyasi İkame mi?

Bahçeli’nin “gerekirse ben giderim” çıkışı milliyetçi tabanda maliyeti olan bir hamle. DEM Parti’nin demokratik olgunluk vurgusuyla kararı selamlaması hattın salt güvenlikten ibaret olmadığını, siyasal meşruiyet arayışının da devrede olduğunu gösteriyor. Tam da bu nedenle İmralı tartışması esası ikame etmemeli. Komisyonun meşruiyeti ve kamuoyu desteği kiminle konuştuğundan çok nasıl konuştuğuna; şeffaflık, denetim ve mağdur merkezli ilkelere sadakatine bağlıdır. Kapalı kapılar ardında yapılan her adım yarın açıklanamadığında güvensizlik üretir.

Somut Sorular

  1. Adalet mimarisi ne olacak? Hakikat çıkarma, mağdur beyanı, sorumluluk kabulü ve onarım mekanizmaları nasıl tasarlanacak?
  2. Şeffaflık ve denetim nasıl sağlanacak? Parlamento gözetimi ve yargısal çerçeve olmadan yapılan her hamle yarın meşruiyet krizine dönüşür.
  3. Demokratikleşme zemini nedir? İfade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, siyasal temsile erişim ve yerel yönetişim olmadan güvenlik düzenlemeleri kalıcı barış üretmez.
  4. Mağdurların ve özellikle şehit ailelerinin sesi nasıl duyulacak? Onurun ve adalet talebinin sürecin freni değil vicdani pusula olduğu açıkça belirtilmeli.
  5. Silahsızlanma ve şiddetin reddi nasıl bağlayıcı hale gelecek? Yol haritası takvim, doğrulama ve ihlal halinde sonuçları içermeli.
  6. Bölgesel etkiler nasıl yönetilecek? Sınır aşan dinamikler ve dış aktörlerin müdahalesi için ortak bir güvenlik ve diplomasi dili oluşturulmalı.

Annelere Kulak Vermek: Vicdanın Pusulası

Evladını toprağa vermiş bir annenin tereddüdü barışı reddetmek değildir; acının, onurun ve hafızanın dile gelişidir. Bu ses toplumun barış vicdanını ayakta tutar. Komisyonun İmralı’ya ziyaretini tam da bu vicdani zeminde tartışmak gerekir. Doğru zaman mı? Toplum bu adımı taşıyacak olgunlukta mı? Yıllardır en ağır bedelleri ödeyen ailelerin duyguları incinmeden, onların adalet beklentileri somut karşılık bulmadan bu ziyaretin atılmasının yaratacağı kırılmayı göze alıyor muyuz? Sembolik bir temasın, şeffaf ve güven verici bir çerçeve kurulmadan öne çıkarılması, gönüllerde kapanmaya yüz tutmuş yaraları tekrar kanatabilir. Şehit ailelerinin sesi dışarıda bırakıldığında, barış dili kuru bir teknik metne dönüşür; rıza yerine kuşku, dayanışma yerine savunma duygusu üretir.

Barış vicdanı, acıyı bastırarak değil, onu kamusal hafızanın merkezine alarak güçlenir. Bu yüzden soruyu açık sormalıyız: Bu ziyaret, adalet ve yüzleşme için kurulmuş sağlam bir mimariye eklemleniyor mu, yoksa bu mimarinin yerini mi alıyor? Eğer ikincisiyse, atılan adım yalnız incitici olmakla kalmaz; barışın meşruiyetini de zayıflatır. Annelere kulak vermek, süreci durdurmak değil; ona yön vermektir. Onların sesi yok sayıldığında, barışın vicdani pusulası şaşar.

Sembolün Sınırı ve Gerçeklik Kontrolü

İmralı’ya gidiş sembolik bir kapı olabilir; fakat kapının ardında esasa dair odalar yoksa toplumun beklentisi kırılır. Bugün ihtiyaç duyulan tek bir kişi etrafında dönen bir siyaset değil, bütün toplumun onurunu ve güvenliğini gözeten kurumsal bir barış mimarisidir. Soru açık: Neden Öcalan’a ziyaret bu denli kritiktir? Cevap ancak yukarıdaki esaslara eklemleniyorsa anlamlıdır; aksi halde tartışma barışı dar bir kişisel mecraya hapseder.

Barış hem adalet hem vicdan üzerine kurulur. Biri eksikse diğeri de taşımaz. Öcalan’la temas gerekebilir; ancak meşruiyeti kime gidildiğinden çok nasıl ve ne için gidildiğiyle ölçülecek. Toplumun beklediği açık ilkeler, mağdur merkezli bir dil ve demokratik güvencelerle desteklenmiş uygulanabilir bir yol haritasıdır. Semboller yarına başlık olabilir; fakat ancak esas yarına barış bırakır.

Alpaslan Özerdem

Prof. Dr. George Mason Üniversitesi, Barış ve Çatışma Çözümleri Carter Okulu Dekanı

Recent Posts

Yeni Anayasa’ya DEM Desteği İçin Üç Maddede Değişiklik Yeter mi?

TBMM Komisyonunun 4 Aralık toplantısı AK Parti-MHP ittifakının “Terörsüz Türkiye” sürecinin 2026 yılının ilk yarısındaki…

12 saat ago

Fidan: Savaş Yayılıyor, Bu Korkunç Bir Şey, Ama AB Güney Kıbrıs’a Rehin

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını, bunun “çok korkutucu…

1 gün ago

Erdoğan, Bahçeli’nin “Rezalet” Çıkışını Üstüne Almadı Barzani’yi Suçladı

İçişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi 22.15te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin 29…

1 gün ago

CHP Operasyonları, Terörsüz Türkiye Sürecini Enfekte Ediyor

Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma…

2 gün ago

Komisyonun Karar Toplantısı Öncesi: Barış Vicdanı Olmadan Barış Olmaz

Barışın kaderi çoğu zaman masadaki teknik maddelerle, güç dengeleriyle ve takvimlerle açıklanır. Oysa eksik olan…

3 gün ago

Avrupa Kururken: Su Krizinin Sessiz Siyaseti

Avrupa’nın kuraklık haritası artık yalnızca meteoroloji raporlarında değil, uyduların yerçekimi ölçümlerinde de görünür durumda. Yirmi…

4 gün ago