Günlük eksik saptanan vaka sayıları geçen haftaya göre %14 artarak 30 binler sınırına dayandı. Vakaların çoğunun saptanamadığını da biliyoruz. Nasıl mı? Test pozitiflik oranları, yani yapılan testlerin sonucunun pozitif çıkma oranı da artarak %8’i geçti. Test pozitiflik oranı %5’in üzerindeyse, toplumda var olan enfeksiyonların çoğunu saptayamıyorsunuz, yetersiz sayıda test yapıyorsunuz demektir. Birçok defa bu konuyu tartıştık. Tekrarlamayalım. Resmi ilan edilen sayılar üzerinden bile, daha havalar serinlemeden, korkulan sonbahar zirvesine, doğru gidiyoruz. Her gün bir orta menzilli yolcu uçağı dolusu insan ölüyor Covid-19 salgını yüzünden.
Her şey olduğu gibi devam ediyor. Olacak diye korkulan ne varsa oluyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca zaman zaman ‘aşılanın’ diyor. Ama aşılananların ne kadarının ne zaman aşılandığını, hangi aşıyla aşılandığını gösteren basit bir tabloyu esirgiyor bu ülkenin insanlarından. Bir takım aşılanma yüzdeleri ilan ediyor, ama 18 yaş üzeri nüfus için. Covid herkesi enfekte ediyor, yalnız 18 yaş üzerindekileri değil. Üstelik 15 yaş üzeri hatta 12 yaş üzeri dahi aşılananlar var. 18 yaş altı paydada yok, ama böyle bir payda olduğunu da bilmiyoruz.
Olacak olanın matematiği
Bakan bir önceki basın toplantısında tam aşılılar için birbirini tutmayan bir dizi rakam verdi ama hangisinin gerçek olduğunu bilmiyoruz. Hadi tam aşılı diye söylediği 36 milyonu kabul edelim. Göçmenlerle birlikte doksan milyonu bulan nüfusta, 36 milyon aşılı demek. (Öyle ya kayıtlı olsun olmasın göçmenler de virüsü alabilir bulaştırabilir. Büyük olasılıkla, yaşama koşullarından dolayı daha da çok maruz kalıyorlar virüse.) Bu da virüsü alma riski olan insanlarınızın yalnızca yüzde kırkını aşıyla koruyabiliyorsunuz demek. Diğer yüzde altmış ağır hastalık tehdidi altında.
Peki, suçiçeği kadar bulaşıcı Delta varyantının hâkim olduğu ülkemizde cılız bir şekilde ve yalnızca Bakan tarafından yapılan aşı çağrıları dışında hangi önlemler alınıyor?
Pandemi yorgunu insanlar bireysel tedbirleri ihmal ediyor. Peki, en azından kamu otoritesinin denetleme yetkisi olan yerlerde, büyük işyerlerinde, okullarda, toplu taşımada tedbirlere uyuluyor mu? Buralar enerjik bir şekilde denetleniyor mu? Cevabı siz verin.
Belediyelerle inatlaşacak zaman mı?
Benim vereceğim cevap da İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun şikayetinde gizli. Toplu taşıması ben bildim bileli, kalabalık-ötesi olan İstanbul’da yeni otobüs almak için kredi bulduklarını ama merkezi hükümetten onay alamadıklarından yakınıyor.
Tam da Belediyeyle toplu taşıma üzerinden siyasi çekişme yapılacak zaman! İstanbul’un ve diğer büyük metropollerin toplu taşıma sistemleri ta 2020 Mart ayında ivedilikle ele alınıp, eldeki bütün imkanlar kullanılarak ıslah edilmesi gereken hizmetlerdi. Bu konuda hiçbir adım göremedik. “Toplu taşıma %50 kapasiteyle çalışacak” şeklindeki altı boş direktif, normalleşmenin olduğu ilk gün 1 Haziran 2020’de çöktü. Çünkü ne mesai kademelendirilmesi yapılmıştı ne Belediyeler ile ortaklaşa çalışıp bir seyrekleştirme planı çalışılmıştı. Yapılmadı, yapılmadı, yapılmadı. Şimdi bir de İBB’nin kendi başına yapmaya çalıştığı iyileştirmeye “taş konduğunu” öğreniyoruz…
Olacak denilenler, göz göre göre oldu
Aşı tedarikinin sağlandığı Haziran ayından bu yana son 3 ay içinde 11,629 kişi Covid-19 nedeniyle ölmüş. Bunların yaklaşık %90’ı aşısız veya eksik aşılı olanlar. Vaktinde aşılanmış olsalardı en az on bin kişi bugün yaşıyor olacaktı. On bin aile anasız, babasız, kardeşsiz kalmamış olacaktı.
Yeterli aşı var, uygulamada bazı kesimler için güçlükler olsa da bunlar kolayca aşılabilecek sorunlar. Aşı bedava. Buna rağmen niye nüfusun yarısından çoğu gidip aşı olmadı? Niye tereddüt ediyorlar?
Bu beklenmedik bir durum değildi. Bakanlık ilgilenmese bile Johns Hopkins Üniversitesi İletişim Programları merkezinin Facebook kullanıcıları arasından topladığı verilere göre Mart ayında Türkiye’de katılımların ancak %39’u aşıya ulaşma imkanları olursa aşılanacaklarını söylemişlerdi. Bu oran aşıların 18 yaş üstündeki herkese açıldığı Haziran ayında da yaklaşık aynı orandaydı. Herkese açık ortamdaki bu bulgulardan Bakanlık yararlandı mı? Doğru düzgün bir aşı iletişimi stratejisi yapıp uyguladı mı? İşleri oluruna bıraktı. Olacak olan oldu.
Enerjik aşı kampanyası yerine aşı karşıtları mitingi
Aşılanacağını söyleyenler aşılandı. Gerisi tereddüt içinde. İyi olan haber, Ağustos ayında yapılan son araştırmada, aşılanmamış yüzde 60’ın yaklaşık üçte birinin kesinlikle aşı olmaya karşı çıktığı, ama diğer üçte ikinin aşı olmayı düşündüğünü, ya da aşı olabileceğini söylemiş olması. Bu gruplar belli ki tereddütler yaşayan, bu yüzden aşılanmayı geciktiren insanlar. Az sayıda değiller, 25 milyon civarında olmalılar. Bu kesime yönelik bilgilendirme, sorularına cevap verme, endişelerini giderme amaçlı bir iletişim kampanyası birçok canı kurtarmamızı, virüsün etrafını kuşatma hamlemizde daha güçlü olmamızı sağlayabilir.
İnsanlara, güvendikleri kanallardan, güvendikleri kişiler aracılığıyla, kültürel kodlarına uygun, kendi dillerinde ve endişelerini giderip pozitif duygular uyandıracak mesajlarla ulaşmak lazım. Bunun için toplumdaki bütün olumlu güçlerden yararlanmalıyız. STK’lardan, politik partilerden, sanatçılardan, sporculardan, muhtarlardan (sahi neredeler onlar?).
Bunları enerjik ve yüksek sesle yapmalıyız. Hepi topu bir kaç bin aşı karşıtına koca miting alanı açıp gazetelerinde sayfa sayfa yer verenler, bir de hayırlı bir iş yapıp, aşı tereddüdü yaşayan vatandaşları bilgilendirmeyi ve cesaretlendirmeyi seçseler.
Önümüzdeki hazan mevsiminden ve kara kıştan canları kurtarmanın başka yolu yok.