Bu metine düşünerek başlamak istiyorum. Akademi denince akla, fikirlerin özgürce çarpıştığı, yeni düşüncelerin cesaretle filizlendiği alanlar gelir. Oysa bugün üniversitelerde “çok seslilik” iddiası çoğu zaman yalnızca bir vitrinden ibaret. Farklı görüşler varmış gibi görünse de bu çeşitlilik çoğunlukla aynı ideolojik çerçevenin içinde, birbirine zarar vermeyen, makbul ve güvenli mesafelere sıkıştırılmış durumda. Bir üniversite koridorunda yürürken,
Bilimsel bilgi kamuya nasıl ulaşır? Yalnızca akademik dergilerle değil; onu sadeleştiren, çoğul seslere alan tanıyan, bilime samimiyetle yaklaşan medya organlarıyla. Bir bilim insanı olarak halkla buluşmamı sağlayan bu alanlar, yalnızca içerik değil; aynı zamanda anlam, merak ve güven üretir. Bugün bu yazıyı yazıyor oluşum da böylesi bir alanın bana açılmış olması sayesinde. Tıpkı bir zamanlar

