“Hoca acele ediyor!” Bir AK Parti kurucusunun yeni parti, hatta “yeni iki parti” konusu açıldığında Ahmet Davutoğlu isminin zikredilmesine ilk tepkisi bu oldu; sonra daha derinlere daldık. Aynı konu açıldığında yıllarca, hatta iki yıl öncesine dek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın en yakınında bulunan isimlerden birisi, onun da adını –isteği üzerine- vermeyeceğim, konuyu bir başka yere taşıdı.
• Anketlerle imtihan: Ayna, ayna, söyle bana… Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 31 Mart seçimlerine doğru HDP bir yana, CHP, İYİ Parti ve Saadet dâhil bütün muhalefeti terörist ilan etmesi dışında çarpıcı açıklaması, artık anketlere güvenmediğini söylemesi oldu. Erdoğan’a göre bu seçime dek AK Parti’yi hep oy kazanırken, oyunu korurken gösteren anketler, artık gerçeği göstermekten uzaklaşmıştı. Erdoğan’ın
Meslektaşımız Abdülkadir Selvi bir süredir siyaset kulislerinde konuşulan konuyu “Aman dikkat” tonuyla seslendirdi: Ali Babacan parti mi kuruyor? Bu parti AK Parti’nin ancak MHP diyetiyle ayakta duran iktidarını sarsar mı? Başka sorular da var. Örneğin, arkasında Abdullah Gül mü var? Örnek alınan model, merkez ve merkez soldan isimlere de açık bir tür İkinci Özal modeli
Dün, Rusya’nın Sputnik haber ağının 14 Şubat Soçi buluşmasına dair 17 Şubat’ta yaydığı haber, bir başka açıdan bakıldığında psikolojik savaş operasyonlarına örnek verilecek nitelikteydi. Video-haberde Putin, Erdoğan ile Ruhani’yi birlikte Başkanlık otobüsüne davet ediyor. Erdoğan hızlı adımlarla ev sahibinin de önünde araca ilerliyor, binmeden de soruyor: “Zırhlı mı bu ya?” Putin “Etraf zırhlı zaten” diye
Bugün, 14 Şubat’ta Rusya’nın Soçi şehrinde yapılacak Astana Grubu toplantısı, Türkiye’nin izlediği Suriye siyasetinin son dönemeci olabilir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile buluşması 2011’den itibaren izlenen ve “Önce Esad gitmeli” siyasetinin sessizce terk edilmesiyle sonuçlanabilir. Aslında 2017’den beri yapılacak üçlü zirvelerin bu dördüncüsü Astana Grubunun devamı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 9 Şubat’ta Kartal’da 7 Şubat günü ortada deprem filan yokken çöken binanın enkazına gidip konuşma yapmamış olsaydı, “ana akım” medyamızın orada ölen 21 kişiyi nasıl haber yapacağını bilemezdik; ilk anda üzerine yayın yasağı konmuştu çünkü. Yayın yasağını duyar duymaz, yakın zamanlarda benzeri durumlarda, ama en azından onlar terör saldırısı gibi durumlardı, Ankara’dan
Türkiye’de medya çok değil, bundan iki-üç yıl önceki durumunu koruyabilseydi, önceki cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün geçtiğimiz günlerde yaptığı önemli bir konuşmayı muhtemelen manşetlerde okuyabilirdiniz. Ne yazık ki bırakalım artık muhalefet parti liderlerinin, sözcülerinin söylediklerini, AK Parti’nin kuruluşundaki üç temel direğinden biri olmuş, Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık ve nihayet Cumhurbaşkanlığı yapmış Gül gibi bir siyasetçinin sözleri dahi dikkatlerden
Venezuela’da işler ABD’nin ve güya ABD’den bağımsız olarak 14 Amerika kıtası ülkesince kurulan “Lima Grubunun” orduya Devlet Başkanı Nicolas Maduro’ya karşı ayaklanma ve “sosyal demokrat halkçı” Meclis Başkanı Juan Guadio’yu tanıma çağrısı yapmasıyla biraz daha sarpa sardı. ABD, rüşvet olarak da Venezuela ordusuna ülkenin “yaptırımlardan muaf tutulacağı” vaadinde bulunuyor; Venezuela malum, dünyadaki en zengin petrol