Dün, Rusya’nın Sputnik haber ağının 14 Şubat Soçi buluşmasına dair 17 Şubat’ta yaydığı haber, bir başka açıdan bakıldığında psikolojik savaş operasyonlarına örnek verilecek nitelikteydi. Video-haberde Putin, Erdoğan ile Ruhani’yi birlikte Başkanlık otobüsüne davet ediyor. Erdoğan hızlı adımlarla ev sahibinin de önünde araca ilerliyor, binmeden de soruyor: “Zırhlı mı bu ya?” Putin “Etraf zırhlı zaten” diye çevre güvenliğinden endişe etmemesi gerektiği yolunda hazırcevaplık sergiliyor. Hatta Rusça “territoriya bronirovannaya – zırhlı bölge” (Ferhat Boratav’a teşekkürler) diyerek Türkiye’nin Suriye’deki “güvenli bölge” talebine atıfta bulunuyor. Ruhani de kıs kıs gülerek hepsinin arkasından geliyor.
Aslında güzel bir haber videosu, kısa süre öncesine dek Türkiye’de de siyasi-magazin olarak yapılabilir, çoğu kişi de gülümser, geçerdi. Ama bu haberin yayına verilişindeki zamanlama önemli. Bu haber videosunun çekildiği gün, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Soçi toplantısında, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin de desteğiyle, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a Suriye’deki varlığını devam ettirmek istiyorsa, terörle mücadelede -ki bunun karşılığı PKK, IŞİD ve El Kaide oluyor- Adana Mutabakatını esas alması gerektiğini söyledi. Adana Mutabakatı, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1 Ekim 1998 Meclis açış konuşmasında Suriye’yi savaşla tehdit etmesi ve (baba) Hafız Esad’ın Mısır, ABD ve İran telkiniyle PKK lideri Abdullah Öcalan’ı sınır dışı etmesi ardından, Ankara ile Şam arasında işbirliği amacıyla imzalanmıştı. Daha sonra, 2011’de işler tersine dönene dek “Kardeşim Esad” atmosferine kapı açan işte bu Mutabakattı. Ve doğal olarak, Şam’ın muhatap alınmasını gerektiriyordu.
Video-haberin yayınlandığı 17 Şubat günü ise Moskova, PKK’nın Suriye kolu PYD’yi “Şam ile temas kurmaya” çağırıyordu; bu Moskova’nın ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den asker çekmesi kararını açıklamasından sonra PYD’ye yaptığı ikinci çağrıydı. Ve aslında bu, PKK için bir nevi yuvaya dönüş olacaktı; Öcalan’ın 1979’da Suriye’ye kaçıp 1998’de oradan çıkarılmasına dek Şam, PKK’nın bir numaralı koruyucusu olmuştu.
Peki, Moskova ne yapmak istiyordu? Bu videonun yayınlanması herhalde Putin’in Rusya’daki garantör ortağı Erdoğan’ı can güvenliğini her şeyin üstünde tutan bir lidermiş gibi göstermesi olamazdı. Ama bir tür baskı uygulanmak istediği de söylenebilirdi. Bunu anlamak için 14 ve 17 Şubat tarihleri arasında nelerin olduğuna bakalım.
Temel olarak iki gelişme öne çıkıyor.
Birincisi, Erdoğan’ın Soçi dönüşü 15 Şubat’ta Bursa’da yaptığı konuşmadır. Erdoğan burada, “Suriye meselesindeki en küçük bir yalpalamanın ileride bize nasıl büyük maliyetler getireceğini çok iyi biliyoruz” diye net bir mesaj vermiştir. Erdoğan, Soçi’de açıkça karşı çıkmamış olsa da, Ankara ile Şam arasında “alt düzeyde” resmi temaslar olduğu artık Ankara’da ifade edilmeye başlamış olsa da, kendisinin Adana Mutabakatı yoluyla Beşar Esad ile yeniden ilişkiye geçme konusuna, belki kendi planladığından daha hızlı itilmek istemesinden duyduğu rahatsızlığı hissettirmiştir.
İkincisi, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ertesi gün, 16 Şubat’ta, Münih Güvenlik Konferansı çerçevesinde ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanan ve ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ile yaptığı görüşmelerdir. Akar, geçen hafta başında, 11 Şubat’ta Ankara’da Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile görüşmesi ardından daha 13 Şubat’ta Shanan ile Brüksel’deki NATO toplantıları çerçevesinde görüşmüştü. O görüşme Soçi öncesiydi, bu görüşme de Soçi sonrasında. Akar bu görüşme ardından Fırat’ın Doğusunda, Türkçesiyle PKK/PYD kontrolündeki kısımda bir “güvenli bölgenin” güvenliğinin Türkiye tarafından sağlanması gerektiğini söylüyordu. Bu çıkış, Amerikan The Wall Street Journal gazetesinin önceki hafta yayınladığı (ama henüz doğrulanmayan) ABD birliklerinin çekilmesi ardından güvenliğin İngiliz-Fransız ve Avustralya (yani bir asır önce Çanakkale’de gördüğümüz koalisyon) birliklerine devredileceği haberlerine atfen yapılmıştı. 16 Şubat geç saatlerde Putin’in Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Suriye konulu bir telefon görüşmesi yaptığı da Kremlin tarafından gece yarısı açıklandı.
Video-haber üç gün bekledikten sonra bu gelişmeler ardından yayınlandı.
Şimdi tekrar soralım: Moskova neden hem Türkiye, hem PKK/PYD’yi Esad ile ilişki kurmaya iteklemeye çalışıyor?
Gelişmeler ışığında en akla yakın açıklama, PKK/PYD sopasını kullanarak Türk hükümetini 2011 Eylül’ünde 6 ay ömür biçtiği Esad rejimiyle yeniden resmî düzeyde ilişkiye zorlamak içindir. Cenevre Konferansına giden yolda, Türkiye’nin Esad’ın geçiş dönemi seçimlerinde dahi aday olmasına dair itirazını kaldırması bunun önemli işareti olacaktır. Buna karşın Türkiye de Suriyeli göçmenlerin de seçimlerde oy kullanmasına izin verilmesi konusunda bastıracak ve bir ölçüde destek bulabilecektir.
PKK/PYD sopasını kullanmak aslında Türkiye’nin NATO müttefiki ABD’nin 2014’ten Barack Obama’dan bu yana uyguladığı yöntem sayılabilir.
Türkiye bu konuyu kendisi köklü bir çözüm yoluna koymadıkça, bölge dışı ve bölgesel güçlerin kullanmasına meydan vermeye devem edecek gibi görünüyor.