Meslektaşımız Abdülkadir Selvi bir süredir siyaset kulislerinde konuşulan konuyu “Aman dikkat” tonuyla seslendirdi: Ali Babacan parti mi kuruyor? Bu parti AK Parti’nin ancak MHP diyetiyle ayakta duran iktidarını sarsar mı?
Başka sorular da var. Örneğin, arkasında Abdullah Gül mü var? Örnek alınan model, merkez ve merkez soldan isimlere de açık bir tür İkinci Özal modeli mi?
Bu tartışmalarda şaşılacak bir şey yok. Türkiye’de tutunabilen her parti eskisinin içinden çıkmıştır. Demokrat Parti CHP’den, Adalet Partisi ve (MHP’nin öncülü olan Millet Partisi ve) CKMP DP’den, Milli Selamet Partisi AP’den. 2001’den bu yana iktidarda olan AK Parti de MSP’nin ardıllarından Fazilet içinden çıkmadı mı? Hatta HDP’nin köklerinde dahi CHP ve AP’de siyaset yapmaktan kopan Kürt milletvekilleri yok mu?
Böyle bir hareket de, kurulursa eğer, tutabilir; kulislerde Ahmet Davutoğlu ismi etrafında bir “caydırma etkisinden” söz edildiğini de kaydetmekte yarar var.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, iktidarını bir ölçüde Devlet Bahçeli ve MHP’lilere devlet imkânlarının açılması sayesinde sürdürdüğünün elbette farkında, zeki ve deneyimli bir politikacı olarak; siyasi çıkarlarının bu kadar zedeleneceğini düşünmese bu kadar ideolojik taviz vermez.
Aslına bakarsanız tam CHP’nin fırsattan istifade etme zamanı.
Peki, gereğini yapabiliyor mu? Sizce yapabiliyor mu? Yapabiliyor diyen CHP’li var mı etrafınızda?
Soruların tamamının yanıtı, hayır, yapamıyor.
Örneğin, araştırmalar Ankara’da Mansur Yavaş’ın kazanmasını mümkün gösteriyor; ama bunu söyleyenler bile “tabii CHP yine ağır bir hata yapmazsa” diye ekliyor. Çünkü bir önceki yerel seçimde’ Yavaş’a, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Muharrem İnce’ye sahip çıkmayan, çalışmayan CHP teşkilatının, yine kendi grup çıkarları nedeniyle kampanyaya sarılmayacağı, oy sayım sürecinde sandığa sahip çıkmayacağı kanısı hâkim.
İstanbul’da Ekrem İmamoğlu adeta yalnız geziyor. Maltepe ve Adalar ilçe teşkilatları adaylara itiraz edip topluca istifa etti, seçime çeyrek kala. CHP Parti Meclisinde Kemal Kılıçdaroğlu’na ayaklanma çıktı; lider, PM’ye küstü, olağanüstü toplantıya katılmıyor.
Kılıçdaroğlu, sırf Bahçeli defterden sildi diye Uğur Mumcu’dan Aziz Nesin’e dek CHP’lilerin değer verdiği isimlere ağır hakaret ve tehditlerde bulunmuş Ozan Arif’in arkasından, ortağı Meral Akşener ve İYİ Parti, hatta hiç kimse ondan böyle bir şey istemediği halde övgüler düzüyor, Neşet Ertaş’a, Pir Sultan Abdal’a benzetiyor. Pir Sultan’ın “Dostun bir tek gülü yaralar beni” dizesini akla getiriyor.
CHP yönetimi en büyük erdemin kendisi gibi davranmak olduğunu unutmuş görünüyor.
“Elleri mecbur verecekler” mantığıyla olmadık isimlere adaylık teklifi götürdüğü konuşulan CHP yönetimi bu nedenle AK Parti’nin Mustafa Sarıgül ve DSP üzerinden arka bahçesinde operasyon yapmasına meydan vermiş halde.
Bütün bu tablo, AK Parti’nin zora düşmüşken dahi CHP’nin kendi bindiği dalı kesmesi sayesinde 31 Mart seçiminde durumu idare edebileceğini gösteriyor. Kılıçdaroğlu, Yüksek Seçim Kurulu listeleri kesinleşmeden önce zararın neresinden dönerse kâr olduğu bilinciyle hareket etmezse seçimlerdeki riskini artıracak gibi görünüyor.
AK Parti’nin belli merkezleri kaybetmesi durumunda Erdoğan’ın ne yapacağı az çok belli. Yerini sağlamlaştırmak için bütün imkanları, bütün ittifak alternatiflerini, MHP’den kurtulmak dahil değerlendirecektir.
Peki, AK Parti zordayken CHP kaybederse Kılıçdaroğlu ne yapacak?
Özellikle 2016 darbe girişiminden bu yana hasar alan çoğulcu demokrasinin tamiri için asıl sorulması gerek soru bu.
Sizce ne yapacak?