Koltuğunda doğrularak “Tek adam yönetimi ilk kez sandıkta yenildi” diye söze girdi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu. HaberTürk’ten Muharrem Sarıkaya ile birlikte Meclis’teki Grup Başkanlık odasında, 20 Mayıs’taki gruba hitabının hemen ardından konuşuyorduk; “Dünya siyasi tarihinde bir örneği daha yok, tarih yazıyoruz”.
Kılıçdaroğlu’na göre 31 Mart’ta CHP adaylarının beş büyük şehir belediyesini alması, dünya siyasi tarihinde ilk defa bir “tek adam” rejiminin sandık yoluyla yenilmesi anlamını taşıyordu; “tek adam yönetiminden” derken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı kast ediyordu. “Hiç tahmin edemediği yer İstanbul’du” diye devam etti.
Az önce Parti Grubu toplantısında yine YSK’yı Erdoğan’ın talimatıyla İstanbul seçimi tekrar ettirmekle suçlamış, “Zarftaki dört pusuladan birini iptal etmiş olmayı nasıl açıklayacaklar? Bunu merak ediyorum” demişti. Şimdi Türkiye’nin önünde 23 Haziran İstanbul seçim tekrarı vardı. Kılıçdaroğlu “Orada da yeneceğiz” iddiasındaydı; “Bir yol kazası olmazsa, iyi bir şekilde kazanacağız.”
CHP lideri “sandıkta hile yapılmasını” alınacak önlemlerle önleyebileceklerini düşünüyordu. Sandık müşahitlerinin yanı sıra, İstanbul’daki 31 bin 186 sandığın her birinde birer gönüllü avukat gözlemci olarak bulunacak, gerekirse müdahil olup yetkililere haber verecekti. Peki, o zaman “yol kazası” ne olabilirdi? AK Parti adayı Binali Yıldırım’ın yeniden kaybetmesi durumunda İl Seçim Kurulu, ya da YSK’ya yapılacak itirazlarla seçimin bir daha tekrarlanması mı? Yoksa seçimin ertelenmesine yol açabilecek, şu anda öngörülemeyen gelişmeler mi? Bunun yanıtı yok; yalnızca “yol kazası” kaydı var.
Kılıçdaroğlu, aslında seçim tekrarının AK Parti içinde, daha çok samimi inanç ve vicdan sahibi kesimleri da rahatsız ettiğini ancak Erdoğan’ın İstanbul konusunda ısrarlı olduğunu söylüyor.
İstanbul önemli. Erdoğan için önemi yalnızca kendi siyasi yükselişinin 25 yıl önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığıyla başlamasından, dolayısıyla Ekrem İmamoğlu’nun önünü şimdiden kesmek istemesinden kaynaklanmıyor. Aynı zamanda ülke ekonomisinin neredeyse üçte birinin İstanbul’da üretilmesinden kaynaklanıyor. İmamoğlu, mazbatası YSK tarafından geri alınmadan önce İBB dosyalarında gördüklerine dayanarak, belediye bütçesinden Erdoğan’ın AK Parti yönetimine yakın şirket, vakıf ve gruplara aktarılan paraların ciddi israfa ve usulsüzlüğe yol açtığını iddia etmişti.
İmamoğlu 20 Mayıs gecesi CNN Türk yayınında bu israf kalemlerinden söz etmeye başlayınca “Tarafsız Bölge” sunucusu Ahmet Hakan Coşkun programa apar topar, açıklanan vaktinden 40 dakika kadar önce son verdi. İşini kaybetmeden önce CNN Türk ekonomi müdürlüğü de yapan gazeteci Emin Çapa, içeriden aldığı bilgilere dayanarak Ahmet Hakan’ın programını “yukarıdan” gelen talimat sonucu, CNN Türk yönetiminin verdiği mesajla bitirdiğini öne sürdü. Konunun CNN International nezdinde de sorun olduğu, daha önce “marka değerini koruma” adına yaptıkları uyarılara bir yenisinin eklendiği bilgisi var.
Daha önce, 31 Mart seçimi öncesinde yine aynı medya grubuna bağlı Kanal-D sunucusu Buket Aydın tarafından canlı yayında büyük şehirleri kazanacaklarını söylediği içim alaya alınmış olan Kılıçdaroğlu, Ahmet Hakan’ın İmamoğlu’nu konuşturmayıp programı kapatmasını “ayıp” diyerek eleştirdi; “Bir de Tarafsız Bölge adı” diye ekledi. Kılıçdaroğlu, AK Parti kampanyasının Ekrem İmamoğlu’nun sinirlerini bozup ortamı germeyi amaçladığı kanısında, Ekrem Bey’in güzel bir dili var, bunu bozmayacağız” diyor.
Ekonomi, tabii bu seçim öncesinde de Erdoğan’ın ve seçim ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de en zayıf noktası. BDDK’nın 20 Mayıs’ta 100 bin doların üzerindeki alımların banka işlemlerinin bir gün sonra yapılacağını duyurması geleceğe yönelik “sermaye hareketlerine müdahale” endişelerine yol açtı. 21 Mayıs’ta Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’in İstanbul’da finans çevreleriyle görüşmeler yaptığı bilgisi var. Erdoğan’ın ekonomiyi yeniden Şimşek’e emanet etmek istediği, ancak Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın hangi yetkilerinin Şimşek’e devredileceği konusunun tartışıldığı yolundaki kulis bilgiler teyit edilemiyor. Albayrak’ın bu durumda “terfien tasfiye” edilebileceği, ya da Dışişleri Bakanlığına atanacağı yolunda spekülasyonlar yapılıyor.
Kılıçdaroğlu Grup konuşmasında, Albayrak’ın geçenlerde 2019’da 2,5 milyon ek istihdam üretileceği sözünü verdiğini, ancak son 1 yılda 1,376 bin kişinin daha işsizler ordusuna katıldığını söyleyerek, Erdoğan’ın damadı Albayrak’ın “ekonomiden anlamadığını” iddia etti.
Üstelik ekonomi üzerinde bu defa dış politika baskısı da var. Özellikle ABD ile Rus yapımı S-400 füzleri alımı ve karşılığında ortak üretilen F-35 jetlerinin tesliminin engellenmesi tartışmasının, ekonomik yaptırımlarla sonuçlanması ihtimali var. Dahası, Rusya ile de Suriye konusunda sorunlar başladı. Erdoğan ise şu ana dek ekonomiye yeni bir IMF stand-by programıyla canlandırma fikrine kesinlikle karşı duruyor.
Türkiye’nn gözü, ekonomi ve dış politikanın birbirine bağlı hale geldiği bir ortamda bir ay sonraki İstanbul seçimlerine çevrilmiş durumda.