Aslında kabine değişikliği denirken en çok bir kişinin yerini koruyup koruyamayacağına bakılıyor: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak. Bunda yeni bir şey yok. Yeni bir şey, Erdoğan’ın önceki ekonomi kurmayı Ali Babacan’ın AK Parti’nin içinden çıkacak yeni partiyi bu yılın sonuna dek kuracağını nihayet açıklaması.
Böylece iki hafta içinde ikinci kere Erdoğan’ı bugünlere getiren ekipten, Ahmet Davutoğlu’ndan sonra, güçlü bir isim daha bayrak açmış bulunuyor. CHP’yi ilk defa AK Partinin önüne geçiyor gösteren Avrasya anketinde Babacan şimdiden AK Parti’den yüzde 5 kadar oy çekebilir gibi görünüyor; yüzde 50 artı 1 oy sisteminde bu ihtimalin Erdoğan’a maliyeti yüksek olur. Sadece o da değil; AK Parti içinde de sular durulmuyor. Erdoğan’ın 23 Haziran seçimleri öncesinde yeniden itibar ederek Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kuruluna aldığı Bülent Arınç, neredeyse çocuğu yaşındaki AK Parti Meclis Grup Başkan Vekili Bülent Turan’dan bir “Hadi oradan yahu!” lafı işitti. Gerekçe, görevden alınan HDP’li Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün “Terörle alakası olmadığına inandığını” söylemesi.
Babacan ise istifası ardından ilk defa 10 Eylül’de Karar gazetesinden Ahmet Taşgetiren ve Yıldıray Oğur’a konuştu. Bu ilk mülakatında birkaç konuya daha açıklık getirdi. Öncelikle Abdullah Gül partide yer almayacaktı. Buradan hem Babacan’ın parti liderliğini kimsenin gölgesinde yapmak istemediği sonucu çıkar, hem de Gül’ün ileride Erdoğan karşısına muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı olarak çıkartılma ihtimalinin yedekte tutulması. Böylece Gül günlük siyasi polemiklerin dışında tutulacak. Siyasete, tıpkı Ekrem İmamoğlu, ya da Mansur Yavaş gibi bağırıp çağırmayan bir üslup getiren Babacan’ın konuşmak için Karar gazetesini seçmesi de dikkat çekici; gazete bugüne dek Davutoğlu’na daha yakın olarak algılanıyordu.
Özetle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bakanlar kurulunda “radikal” değişikliklere gideceği haberleri, bir yandan kopuşların ve tasfiyelerin yaşandığı AK Parti’de iç kaynamaların da artık atışma düzeyinde su yüzüne çıktığı bir dönemde yaygınlaşmaya başladı. Hükümete yakın yazarların “radikal” değişiklik demekteki kastı, değiştirilmeleri Erdoğan’ın iç, dış ve ekonomi politikalarını güncellemesi demek olacak kilit bakanlar ise, bu isimlerin durumunu tek tek tahlil etmekte yarar var.
Kilit önemdeki bakanlar: önce Albayrak
Öncelikle herkesin merakı Berat Albayrak: Cumhurbaşkanı Erdoğan imzasıyla 7 Ağustos tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 43 sayılı kararname, Hazinenin yurt içi ve yurt dışı özel şirketlere ortak olabilmesine imkân getiriyor, İpotek Sigortası Kurumu gibi (ABD’de 2008 krizini tetikleyen türev pazarlara benzeyen) mali aygıtlara kapı açıyordu ve bu yönüyle çok tartışıldı. Oysa aynı Kararname ile halen Naci Ağbal’ın yönettiği Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığına ait pek çok yetki, Hazine ve Maliye Bakanlığına da veriliyordu. Bu Türk idare sisteminde pek görülmemiş bir durumdu; aynı yetkilerin iki kurum tarafından “müştereken” kullanılması isteniyordu.
Bu durum iki şekilde yoruma açıktı. Birincisi, Albayrak, belki de yeni bir Cumhurbaşkanı yardımcılığı oluşturularak, ya da bir başka yetki statüsü ile Beştepe’ye çekilecek, Naci Ağbal ya da bir başka isim de Bakan olacaktı. İkinci ihtimal ise, Strateji ve Bütçe Başkanlığı yetkilerinin de fiilen Albayrak tarafından kullanılması, dolayısıyla gücünün daha da artması olabilirdi. Her iki senaryoda da Albayrak’ın sistem içinde kalacağı anlaşılabiliyor. AK Parti içinden ve dışından, parti ve devlet yönetiminde “aile” etkisi eleştiri konusu yapılırken, Erdoğan ve çevresinin konuya “kurban verildi” görüntüsüne yol açılmaması şeklinde baktığı anlaşılıyor.
Bütün bunlara ek olarak Albayrak, ABD Başkanı Donald Trump’ın ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkartma hedefinde kilit rolde, muhatabı da Trump’ın aynı zamanda Orta Doğu Özel temsilcisi olan damadı Jared Kushner. Erdoğan bu projeye çok önem veriyor ve bu koşullarda Albayrak’ı devre dışı bırakması yüksek bir ihtimal değil.
Diğer kilit önemdeki bakanlar
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu: Çavuşoğlu halen AK Parti’nin 2001’deki kurucu ekibinde yer alıp da hükümet sistemi içinde makam sahibi olarak kalan, Erdoğan dışındaki tek isim. Eğer Binali Yıldırım, Fuat Oktay’ın yanı sıra Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapılmazsa, tek isim olarak kalmaya devam edecek. Bu kadar yıl boyunca Erdoğan ve Çavuşoğlu arasında –en azından dışarıya yansımış olan- bir sorun yaşanmış değil. Antalya belediye başkanlığının kaybının faturası da Çavuşoğlu’na çıkarılmıyor. Ancak Çavuşoğlu’nun makamında çok AK Partilinin gözü var, kıskananlar fazla. Çavuşoğlu’nun yeri sağlam görünüyor ama, siyaset bu, belli olmaz.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar: 15 Temmuz badiresini atlattıktan sonra Genelkurmay Başkanlığından siyasete Milli Savunma Bakanı olarak geçiş yapan Akar, kabinede yeri en sağlam isimlerden birisi. Sadece ABD ile değil, Rusya ile diplomaside de ağır yük üstlenmiş durumda. Suriye şu anda ülkenin en ciddi sorunlarından, bunun üzerine Kıbrıs da eklenmiş bulunuyor. Bunların yanı sıra, henüz ayrıntıları kamuoyuna açıklanmayan, Cumhuriyet tarihinin en önemli askeri yapılanma reformlarından birini de üstlenmiş vaziyette Akar; kolay değil, ordular dağıtılacak, yenileri kurulacak. Görevden alınması gerçekten “radikal” bir değişiklik olur; fazla mümkün görünmüyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Albayrak ile arasının iyi olmadığı yolunda iddialara rağmen sadece Erdoğan’ın değil, Erdoğan’ın seçim (ve gizli koalisyon) ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de güvendiği bir isim. Bahçeli’nin Soylu’ya tebrik ve teşekkür telefonu açtığı haberleri sadece üç HDP’li belediye başkanının görevden alınmasıyla değil, aynı zamanda doğu ve güneydoğuda çok sayıda kaymakam ve emniyet görevlisinin atamasında Bahçeli’nin önerilerinin de gözetildiğine bağlı olabilir. İç politikada keskin çıkışlarıyla da Erdoğan’ın hem kılıcı, hem kalkanı olabiliyor. Erdoğan, muhalefetin hedefindeki Soylu’yu görevden almasının zafiyet olarak algılanmasından rahatsız olabilir.
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül: MHP ile seçim ortaklığının mimarlarından olan Gül, şu günlerde Yargı Reformuna yeni ve son şeklini vermeye hazırlanıyor. Aslında Meclis kapanmadan gündeme geleceği açıklanan Yargı Reformu, Meclis açılışında ilk ele alınacak konulardan olmaya aday. Erdoğan’ın bir yandan kâğıt üzerinde de olsa Avrupa Birliği ile ilişkileri geliştirme söyleminde en önemli rollerden birisi Adalet Bakanı Gül’ün. Onun değiştirilmesi de şu aşamada yüksek bir ihtimal değil.
Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan: Fidan, Bakanlar Kurulu üyesi değil, ama hükümet uygulamaları üzerinde çoğu bakandan daha etkili ve güçlü. Son dönemde Vaşington Büyükelçisi olarak atanacağı üzerine söylentiler yayıldı, ancak Erdoğan, Fidan’ı yanında istiyor; Davutoğlu zamanında milletvekili yapmak istediğinde “Kara kutum” diyerek geri çevirdiği unutulmamalı. Öte yandan Suriye meselesinde ve (tıpkı Akar gibi) ABD ve Rusya ile ilişkilerin gizli diplomasi boyutunda üstlendiği roller var.
Bu isimler dışında bir değişikliği, kimse kusura bakmasın, Ankara’da bir siyaset değişikliğine yol açacak “radikal” değişiklik olarak görme imkânı bulunmuyor. Erdoğan’ın diğer isimleri değiştirmesinin, Örneğin teknokrat isimler yerine, seçimlerdeki yenilgi havasını telafi etmek gayretiyle siyasi isimler getirmesinin, yurt içi ve dışında parti içi hareketliliği dindirme ve kozmetik bir çaba olarak algılanma ihtimali yüksek.