Yetkin Report

  • English
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Hafıza Kartı
  • Hayat
  • Yazarlar
  • Arşiv
  • İletişim

ABD yaptırımlarının beş muhtemel sonucu

Yazar: Murat Yetkin / 15 Ekim 2019, Salı / Oda: Ekonomi

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Ekim gecesi imzaladığı yaptırım kararnamesiyle Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Enerji Bakanı Fatih Dönmez ile Savunma ve Enerji Bakanlıklarını yaptırım listesine aldı. Ayrıca Türkiye’den çelik alımı üzerindeki gümrük tarifesini yeniden yüzde 50’ye çıkardı ve zaten kimsenin nasıl olacağına pek akıl erdiremediği ticaret hacmini 20’den 100 milyar dolara çıkarma görüşmelerini kesti.
Gerekçe olarak Türkiye’nin Suriye harekatıyla bölgeyi istikrarsızlaştırması olarak gösterdi ki, herhalde bundan daha ikiyüzlü bir gerekçe bulunamazdı. Birincisi, Suriye harekatından önce Orta Doğu zaten dünyanın en istikrarsız bölgesiydi. İkincisi buna yol açan da 1990’daki Irak harekatı, sonra 2003’teki işgali, daha önce Filistin’i neredeyse haritadan silen İsrail siyaseti ve Suudi Arabistan’ın petrol şımarığı diktatörlüğünü desteklemesiyle ABD olmuştu.
Trump’ın açıklamasındaki tek olumlu yan, ABD’nin 10 bin kilometre uzağındaki “sonu gelmeyen” savaşlarda ne işinin olduğunu sorgulamasıdır.

Felç etmez ama Ankara karşılık verir

Birincisi, bu yaptırımlar ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin’in iddia ettiği gibi Türk ekonomisine “kepenk kapattırmaz”. Zaten Trump da bunu, anlaşma olmazsa daha ağır yaptırımların yolda olduğu tehdidiyle söylüyor. Kongrenin talep ettiğinin aksine, yaptırım kararına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın alınmaması da belli bir manevra payı bırakıyor. Öte yandan yaptırımların ekonomiye, felç etmese de, özellikle ABD’den askeri malzeme alımı ve Rusya ve İran’dan petrol ve gaz ithalatında etkileri olur. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir süredir Merkez Bankasına müdahale edişindeki asıl neden, bu yaptırımlara karşı önlem almaktı; yeterli olup olmadığını göreceğiz.
İkincisi, Türkiye buna karşılık verir. Karşılığın, daha çok sembolik anlamı olacak şekilde bazı Amerikalı bakanlara benzeri yasaklamalar getirmenin yanı sıra daha çok askeri-siyasi planda olması beklenebilir. Örneğin, ABD’nin İncirlik, Diyarbakır, Batman üslerinden Suriye’ye yönelik uçuşları kısıtlanabilir, kaldırılabilir. Ama Trump Suriye’deki birliklerini tamamen çekeceğini ve Şam rejimine dönen YPG/PKK’ya “ihanet ettiler, bırakalım ne halleri varsa görsünler” dediğine göre, bu da ABD’nin bölge operasyonlarını “felç etmez”.
Üçüncüsü, bu yaptırım kararnamesi, Türkiye açısından kabul edilemez haksızlık olsa da Trump’a olduğu kadar Erdoğan’a da belli bir manevra alanı kazandırmış oldu. Kongre’nin Trump üzerindeki baskısının hafiflemesi, Erdoğan’ın da yaptırım tartışması nedeniyle bir süre ABD, AB ve NATO baskısını daha az dikkate alması beklenebilir. Bunun istisnası aslında Türkiye’ye karşı Batıya olduğundan daha ağır tehdit oluşturan IŞİD’e karşı mücadele olacaktır.

İç ve dış etkiler

Dördüncüsü, ABD yaptırımları iç politikada Erdoğan’ın elini zayıflatmayacak, güçlendirecektir. Suriye harekatının CHP’deki ülkeye ve devlete sahip çıkma refleksini harekete geçirdiği, parti içi itirazlara karşın bunun başını Kemal Kılıçdaroğlu’nun çektiği görülüyor; Erdoğan’a olmasa da ulusal çıkarlara sahip Çıkmazı eğilimi, HDP bir yana, her partide ABD’ye tepki olarak ağırlık kazanacaktır. 1974’te Kıbrıs’ta da böyle olmuştu.
Amerikalıların, ekonomik yaptırımlarla ülkelerin siyasi denge ve kararlarını değiştirebilecekleri yönündeki modası geçmiş kibirinin sonuç vermediği bir kez daha görülüyor.
Beşincisi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu gelişmelerden en karlı çıkan lider olduğu söylenebilir. Böylelikle, ABD’nin IŞİD’i PKK’ya temizlettikten sonra Suriye’de kalmaması, üstelik bunun da NATO müttefiki Türkiye ile arasının bozulmasıyla sağlanmış olması az kazanım değildir. Üstelik bir de beş yıldır ABD’nin Trump’ın deyimiyle paralı askerliğini yapan YPG/PKK’nın can havliyle Beşar Esad rejiminden aman dilemesi söz konusu oldu. ABD’nin Suriye hataları sayesinde Sovyetlerin yıkılışından sonra yeniden Orta Doğu’ya dönüş yapan Moskova’nın bundan böyle bölge siyaseti üzerinde daha etkili olacağı söylenebilir.
Gelişmeler gerçekten baş döndürüyor. Bu karmaşık ortamda, Savunma Bakanı Akar’ın 14 Ekim’de İYİ Parti ziyaretinde Meral Akşener’e “Barış Pınarı” harekatının “planlanandan hızlı ilerlediğini” ve CHP ziyaretinde Kılıçdaroğlu’na Esad rejimiyle “Kurumlar düzeyinde” temasın bulunduğunu söylemesini kayda geçmek gerekiyor.

Yeni yazılardan haberdar olun! Lütfen aboneliğinizi güncelleyin.

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Aboneliğinizi onaylamak için gelen veya istenmeyen posta kutunuzu kontrol edin.

OKUMAYA DEVAM EDİN

Yangınlar sönmeden orman ve kıyılar yeni yağmaya açılıyor
Sabit gelirlileri enflasyona ezdirmemek mümkün mü?
Muz değil kokain ticareti: CHP Mersin rotasını anlattı
  • Yargı İstanbul Yönetimini Görevden Alınca CHP Direniş Kararı Aldı2 Eylül 2025
  • Erdoğan’ın Putin’e, Putin’in Erdoğan’a bakışı2 Eylül 2025
  • Akın Gürlek iddialı: Canlı da yayınlansa fark etmez2 Eylül 2025
  • Mahfi Eğilmez: Yeni Emlak Vergisi “İkinci Varlık Vergisi Faciası”2 Eylül 2025
  • Uçum Anayasa değişmeden karşılanamayacak DEM taleplerini açıkladı1 Eylül 2025
  • Rusya’dan Ne Kadar Korkmalıyız?1 Eylül 2025
  • Yeni adli yılda cumhuriyet savcılıkları ıslah edilir mi, kim ve nasıl?1 Eylül 2025
  • “Terörsüz Türkiye” Hedefi, Suriye’de Kürt Meselesi Çözülmeden Zor31 Ağustos 2025
  • Türkiye’nin Orman Kaybı Yeni Uydu Teknolojisiyle Daha Vahim Görünüyor31 Ağustos 2025
  • TBMM İsrail’e karşı: soykırım siyaseti sürdükçe BM üyeliği dondurulsun30 Ağustos 2025
Haberler arşivinde arama yapın...

Siyaset

Ekonomi

Hafıza Kartı

Hayat

Arşiv

English

Hakkımızda

Künye

Yazarlar

Yardım

Reklam & İşbirliği

Bize Ulaşın

tbtcreative.com | UFKZDN © 2024 yetkinreport.com

Kurumsal Bilgiler     ·      Yardım     ·      Kullanıcı Sözleşmesi     ·      Yasal Çekince

TOP