Suriye tartışmaları nedeniyle Türkiye’de ne kadar Kürt nüfus yaşadığı uluslararası medyada yeniden tartışılmaya başladı. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) bu konuda açıkladığı sayı yok.
Ancak KONDA araştırma şirketinin 2018’de yaptığı Hayat Tarzları araştırması verilerinden derlenerek Kasım 2019’da yayınlanan “Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Raporu”nda sadece Türkiye’de yaşayanların etnik aidiyeti üzerine dikkat çekici bulgular var.
Öncelikle söylemek gerekir ki, Türkiye’deki Kürtler, İran, Irak ve Suriye’de yaşayanlardan farklı olarak sadece belli bir bölgede topluca yaşamıyor, sadece Kürtlerle evlenmiyorlar. Dünyada en çok Kürtün yaşadığı şehir, Diyarbakır ya da Erbil değil, İstanbul olarak biliniyor. Yine KONDA tarafından 2011’de yayınlanan Kürt Meselesinde Algı ve Beklentiler raporunda, Türk-Kürt karma evliliklerinden oluşan 3,5 milyon nüfusun olduğu tahmin edilmişti.
Doğru soru: aidiyet
O nedenle Bekir Ağırdır yönetimindeki KONDA araştırmacıları 2018’de, 36 il, 291 ilçe, 951 mahalle veya köyde görüştükleri 5793 kişiye “Kimliğinizi ne olarak biliyorsunuz veya hissediyorsunuz?” sorusunu sormuşlar.
Yanıtı, kadınlar ve erkeklerde yüzde 16 çıkmış. Türkiye’nin 2018 sonu itibarıyla nüfusu 82 milyonun biraz üzerinde çıktığına göre, bu bulguya Türkiye’de kendisini Kürt olarak tanımlayan 13 milyondan fazla vatandaş olduğu sonucuna varılabiliyor.
Aynı soruya “Türk” yanıtını verenler, erkeklerde yüzde 76, kadınlarda yüzde 77 olmuş. Aynı hesaba göre, 82 milyon vatandaştan köken aidiyetini Türk olarak tanımlayanlar 62 milyondan biraz fazla. Yüzde 3 (yaklaşık 2,5 milyon kişi) kendisini Arap, yüzde 2’ye yakın da (yaklaşık 1,5 milyon) Zaza olarak tanımlamış. Başka köken aidiyetini açıklayanların toplamı da yüzde 3, yani 2,5 milyon kadar.
KONDA araştırmasına katılanlara “Kendinizi ait hissettiğiniz dininiz, mezhebiniz nedir?” diye de sorulmuş.
Sünni, Alevi, gayrı Müslim, inançsız
Kendisini Sünni-Hanefi olarak tanımlayanlarda erkekler ve kadınlar arasında fark çıkmış; erkeklerin yüzde 71’i, kadınların yüzde 74’ü “Sünni ve Hanefi” aidiyet bildirmiş. Ortalama alınacak olursa 82 milyonun 60 milyonu demek.
Kendisini Sünni-Şafi olarak tanımlayanlar erkekler ve kadınlarda yüzde 13; bu da 11 milyona yakın demek.
Kendisini Alevi olarak tanımlayanların oranı, kadınlarda ve erkeklerde yüzde 5; bu da 2018 sonu itibarıyla 4 milyonun biraz üzerinde nüfus demek.
KONDA’nın “diğer Müslüman” olarak tanımlayan yüzde 4’lük, 3 milyonun üzerinde bir nüfus var; buna Şii-Caferi mezhebine aidiyet belirtenler dâhil.
Gayrı Müslimler yüzde 1’in altında…
Ancak KONDA’nın ilginç bulduğu bir durum var, o da inançsızların sayısındaki artış. Erkeklerin yüzde 4’ü, kadınların yüzde 2’si inançsız olduğunu beyan etmiş. KONDA’nın yorumu, Sunni-Hanefi aidiyet beyan eden erkeklerin oranındaki düşüşün de buna bağlı olabileceği. Türkiye’de 2002’den bu yana Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yönetiminde, Sünni-Hanefi aidiyetin ağır bastığı, gelmiş geçmiş en dindar iktidar var. Bu dönemde, KONDA’ya göre 2008’den bu yana dini inancı olmadığını beyan edenlerin sayısındaki artış, sosyolog ve siyaset bilimciler tarafından araştırılmaya değer.