2 Aralık öğleden sonra HDP’nin önceki eş-başkanı Selahattin Demirtaş’ın sağlık durumu üzerine yayılan haber, siyasi gündemi bir anda etkisi altına aldı. Demirtaş’ın kardeşi ve avukatı Aygül Demirtaş, müvekkilinin bir hafta önce, 26 Kasım sabaha karşı bilincinin bir süre kapalı kalmasına neden olan bir fenalık geçirdiğini, ancak Edirne cezaevi doktorunun üç ayrı hastane tetkiki istemesine karşın bir haftadır hastaneye sevk edilmediğini söylüyordu.
Demirtaş’ın sağlık durumunun siyasi ortamı bir anda etkisine almasının bir nedeni var. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ortağı Devlet Bahçeli dışında, hatta AK Parti’nin tabanı dâhil geniş kesimler Demirtaş’ın siyasi nedenlerle hapiste tutulmasını içine sindiremiyor. Bunun da ötesinde hapiste tutulan kişinin hayatı ve sağlığı Adalet bakanlığına, hükümete, devlete emanettir. Fenalık geçirmiş, bir süre bilinci kapanmış bir tutuklunun, cezaevi doktorunun kardiyoloji (kalp hastalıkları), gastroenteroloji (sindirim sistemi hastalıkları) ve nöroloji (sinir sistemi hastalıkları) alanlarında tetkik istediği halde hastaneye götürülmemesi soru işaretlerine yol açar ve açtı da. Hastalık olur, ama hastaneye gitmenin geciktirilmesi ne demek? Avukatı ve kız kardeşinin “sağlığıyla ilgili en küçük bir sorumsuzluğu düşünmek dahi istemiyoruz” ifadesi dahi söylenebileceklerin en hafifi ve gerçekten sorumluluk sahibi bir ifade sayılmalı.
Demirtaş, eş-başkanı Figen Yüksekdağ ile birlikte 4 Kasım 2016’dan bu yana tutuklu. Hakkındaki suçlama, 6-8 Ekim 2015 olaylarında halkı sokağa çağırmak suretiyle yasadışı PKK’ya yardımcı olmak. Tutuklu olduğu halde, sadece ağır ceza hükümlülerinin kalması öngörülen “Yüksek güvenlikli” Edirne F-Tipi Cezaevinde tutuluyor; Diyarbakır’daki evinden 1,700 kilometre ötede, en uzak noktadaki cezaevinde. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş’ın siyasi görüşlerinden dolayı hapsedildiği gerekçesiyle derhal serbest bırakılmasını istedi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yargı konusu her açıldığında serbest bırakılmasını istiyor; bu nedenle AK parti ve MHP’liler ve malum medya tarafından topa tutuluyor. Ancak bir mahkemenin tutukluluk halinin kaldırılması kararı, derhal bir başka mahkeme tarafından geçersiz kılınıyor.
Demirtaş’ın rahatsızlığının duyulmasıyla birlikte bir HDP heyeti Edirne’ye gidip kendisiyle görüştü. Ardından bir haftadır çıkmayan hastaneye sevk izni çıktı. O arada Demirtaş’ın avukatları aracılığıyla ilettiği, bir rahatsızlığının öteden beri bulunduğu, ancak cezaevi koşullarında ilerlediği mesajı yayınlandı.
HDP heyetinde bulunan Batman Milletvekili (ve tıp doktoru) Necdet İpekyüz ile görüştüm. İpekyüz, “Demirtaş’ın morali iyi, gayet yüksek” dedi ve şöyle devam etti: “Sağlığı şu anda iyi görünüyor. Ama ciddi bir sinyal vermiş vücut, cezaevi doktoru da zaten bu yüzden üç ayrı tetkik istemiş, bazı testlerin hemen yapılması gerekir. Demirtaş, kamuoyunu rahatsız etmemek adına bir süre beklemiş, avukatlarından rahatsızlığı duyurmamalarını istemiş, ancak artık bir hafta olup hala sevk çıkmayınca olay sosyal medyaya yansıdı, bizler de müdahale ettik ve Adalet Bakanlığından gerekli izin çıktı.” İpekyüz’ün ifadesine göre, Demirtaş’ın cezaevi yönetiminden yana bir şikâyeti yok, ama hem hükümlülere mahsus cezaevinde tutulması, hem de zaten tutuklu yargılanıyor olmasını kabullenmiyor.
Bir de cezaevi doktorunun hastane sevki istemesine rağmen Edirne Valiliğinin “Zaten bir şeyi yokmuş” açıklaması var ki, ona hiç değinmeyelim; valilerin yaptığı gaflara alıştık artık.
Ancak bu olay bir gerçeği, bir kez daha hatırlamamız ve hatırlatmamıza vesile oldu. Bu her tutuklu ve hükümlü için de geçerli: Demirtaş’ın canı ve sağlığı Adalet Bakanlığına, hükümete ve devlete emanet. Bu sorumlulukla hareket edilmeli.