Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 7 Ocak akşamı 8 Ocak’taki Türk Akımı açılışına katılmak için İstanbul’a gelişine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan iki bakımdan yeterince sevinemedi.
Birincisi, Putin’in taşıyan Tu-214 başkanlık uçağı, İstanbul (üçüncü) Havalimanına değil, artık sadece kargo uçuşları yapılan Atatürk Havalimanına inebildi. Dünyanın en büyük ve pahalı havalimanlarından biri olarak, yeri konusundaki bütün uyarılara rağmen oraya inşa edilen İstanbul Havalimanında hava durumu, fırtına olmasa da biraz bozuktu. İkincisi ise, Putin Moskova’dan değil Şam’dan geliyordu. Putin, yanında Beşar Esad ile birlikte 6 Ocak’taki Ortodoks Noel’i için Şam’daki Meryem Kilisesinde düzenlene ayine katılmış, oradan çarşı içinde yürüyerek Emevi Camisine gitmişler, Yörük Işık’ın aktardığına göre Putin, Esad’a 17’inci yüzyıldan kalma bir Kuran nüshası hediye etmişti. (*)
Oysa Emevi Camiine gitmek Erdoğan’ın arzusuydu. Hatırlayalım, başbakanlığı döneminde, 5 Eylül 2012’de AK Parti Genel Merkezinde topladığı genişletilmiş Meclis Grubu toplantısında şunları söylemişti Erdoğan: “CHP yarın Şam’a gidecek yüz bulamayacak göreceksiniz ama inşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız. Bilali Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz.”
Hayaller büyüktü, ama gerçeklere uymadı. Yine hatırlayalım, o dönem Dışişleri Bakanı olan, şimdinin Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, 2011 yazında Şam’da Beşar Esad’ı içinde Müslüman Kardeşlerin yer alacağı bir hükümete ikna edemeyip döndükten sonra sadece altı ay ömür biçmişti Esad yönetimine. Esad, ülkesinin harabeye dönmesi, yüz binlerce yurttaşının ölümü, milyonlarcasının göç etmesi pahasına yerinde duruyor; Putin sayesinde duruyor.
Sovyet istihbaratı KGB’de, Haydar Aliyev’in öğrencisi olarak yetişmiş Putin’in bir psikolojik savaş ustası olduğunu kabul etmek zorundayız. Erdoğan ile sadece Türk Akımı ve Rusya’ya bağımlılığı artırıcı başka ekonomik projeleri değil, aynı zamanda Suriye, Irak ve Libya üzerine belirleyici önemde görüşmeler yapmaya gelmeden önce Şam’da gövde gösterisi yapmanın amacı Erdoğan’ın sinirini bozup baskı altına almaya çalışmak değilse, nedir?
Erdoğan 2019’un son bakanlar kurulu toplantısını yapıp Libya’ya asker göndermek için izin tezkeresini Meclis’e göndermeye karar verdiğinde, artık işlerini yaparken ABD Başkanı Donald Trump “Ne der?” diye düşünmemeye de karar vermişti. Tezkere Meclis’te 2 Ocak günü AK Parti ve MHP’nin oylarıyla kabul edildiğinde Trump’a bu öz güvenle telefon açmıştı. Artık dünyada Libya dendiğinde ikinci akla gelen Türkiye ve Erdoğan olacaktı; Bağdat’tan gelen ABD Büyükelçiliğinin İran yanlısı gruplarca basıldığı haberi, Beştepe’ye göre ABD’nin bölgede daha da köşeye sıkıştığını gösteriyordu.
Erdoğan o nedenle, Trump’la telefonundan “4-5 saat sonra” ABD ordusunun Trump’ın emriyle İranlı özel kuvvet komutanı Kasım Süleymani’yi öldürdüğü haberini alınca “şok oldu”. Çünkü Erdoğan 2 Ocak’ta Trump’a telefon açtığı saatte hesapta bulunmayan, Irak’taki ABD-İran krizi, bir anda dünyanın bir numaralı gündem maddesi olmuştu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Erdoğan’ın talimatıyla Libya konusunda destek alabilmek için (komşusu) Cezayir’e gittiği 6 Ocak günü Moskova Ankara’yla Libya konusunda temasa geçti. Ancak Rusya Savunma Bakanı Sergei Shoigu, Türkiye’nin Libya’daki durumunu görüşmek üzere Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı değil, (aynı gün Erdoğan’a Etimesgut’taki yeni karargâhı “Kale”yi gezdirmekte olan) MİT Başkanı Hakan Fidan’ı aradı. Pek çok başkent gibi Moskova da Türkiye’nin Suriye operasyonu gibi Libya operasyonunun da Fidan’dan sorulduğunu düşünüyordu. Putin’in İstanbul’a gelmeden önceki ani Şam ziyareti, bu telefon konuşmasından sonraydı.
Trablus cephesinde ise işler henüz Erdoğan’ın istediği gibi gitmiyor. Rusya’nın paralı asker şirketi Wagner’in de desteklediği isyancı Halife Hafter’e bağlı güçler, Putin Şam’da Esad ile Emevi Camisini ziyaret ederken BM Tarafından tanınan Feyiz Serrac hükümetinin elinde kalan az sayıda yer arasında bulunan Akdeniz liman şehri Sirte’yi de ele geçirdi. Hafter, başkent Trablus’a giden yolları da tutmuş vaziyette.
Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in, Libya’nın geleceği için başlattığı Berlin Süreci konferansı yapılana kadar, eğer Putin durdurmazsa, Hafter’in Trablus’u da ele geçirip hâkimiyetini ilan etmesi ihtimal dâhilinde. Yani Berlin Konferansı, toplanacaksa eğer, toplanana dek Türkiye’nin anlaşma imzaladığı Serrac hükümeti Trablus’u da yitirebilir.
Gerek Suriye, gerek Libya, gerekse ABD-İran geriliminin sahnesi Irak’ta Türkiye’nin atacağı adımlarda Erdoğan-Putin görüşmesinin sonuçları belirleyici olacak.
Erdoğan’ı Emevi Camisini, muhtemelen Esad’ın ev sahipliğinde ziyareti ihtimali de şimdilik Putin’e bağlı görünüyor.
(*) 9 Ocak 2020 saat 09.00’da güncellendi.
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…
Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides’in Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşme,…