Emekli Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman Paşa’nın ani vefatı, onu yakından tanıyanlar gibi beni de hem üzdü hem şaşırttı. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarını başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Şaşırmamın nedeni Aytaç Paşa’nın 80 yaşında olmasına karşın kronik bir hastalığı olmaması ve bu yaşına rağmen gençliğinden beri spor yapan, spor müsabakalarına katılmış, atletizmde madalyalar, dereceler almış sağlıklı biri olması.
Beni 15-20 gün önce telefonla arayıp gayet sağlıklı ve neşeli olduğu izlenimi veren bir konuşma yapmış olması şaşkınlığımı bir kat daha artırdı. O konuşmada Aytaç Paşa emekli olduğundan beri yaptığı gibi yeni kitabından söz etmiş, gelecek nesiller için Suriye kitabının önemli bir kaynak olacağını söylemişti.
Emeklikten sonra kendini çok sevdiği klasik müziğe ve yazdığı kitaplara vermişti. Son dönemlere kadar emekli komutanlar, eski bakan ve milletvekilleri, emekli diplomatlar ve etkili iş insanlarıyla birlikte “Encümen-i Dâniş – Danışma Meclisi” adını verdikleri toplantılarda memleket ve dünya sorunlarını tartışıyorlardı. Onun dışında yazları Bodrum’daki evinde kışları Fenerbahçe Orduevi ve lojman kompleksinde kitap çalışmalarını sürdürüyor, güncel siyasi konularla pek ilgilenmiyordu.
Telefon görüşmemizin üzerinden iki hafta geçmeden sosyal medyada vefat ettiğine ilişkin haberi okuyunca önce inanamadım. Büyük medya mecralarında haber yoktu.
Rapor zatürre diye mi tutuldu?
Aytaç Paşa’nın ailesinden saydığı, aynı yaşam alanının önde gelen isimlerinden ortak dostumuzu arayarak başsağlığı diledim. O da çok şaşkın ve üzgündü. Paşa’nın, koronavirüsten vefat ettiği haberlerini anımsattım. GATA’dan kendilerine, Paşa’ya koronavirüs testi yapıldığını, ancak negatif çıktığı, ölüm nedeninin “zatürre” olarak bildirildiği ve kayıtlara da böyle geçtiğini söyledi.
Ancak meslektaşımız Saygı Öztürk’ ün Aytaç Paşa’nın koronavirüsten vefat ettiğini televizyondan açıklaması üzerine, GATA Başhekimliği detaylı bir açıklama yaptı. Açıklamada, Aytaç Paşa’nın hastalığının aşamalarını aktarıldı. Paşa’ya zatürre teşhisi konulduğu, buna karşın eşi Belma Hanım’a yapılan korona testisinin pozitif çıkmasından sonra Paşa’nın da koronovirüsten vefat ettiği “kanaatine” varıldığı duyuruldu.
Bir vefat nedeninin “kanaat” olarak açıklanması, aile yakınlarına ise “zatürre” denilmesi düşündürücü bir durumdu. Sonuçta Paşa’nın koronavirüsten vefat ettiği kabul edildiğine göre acaba ölüm raporunda aile yakınlarına bildirildiği gibi “zatürre” mi yazıyordu, yoksa “koronavirüs” mü? Hastane yönetiminin veya raporu düzenleyen hekimlerin bu konuya da bir açıklık getirmeleri gerekiyor.
Bir diğer düşündürücü açıklama da Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan geldi. Aytaç Paşa’nın 4 gün önce hastaneye müracaat ettiğini ve gelir gelmez karantinaya alındığını belirten Koca şöyle diyordu: “Yaklaşık 6 saat sonra da hasta kabul ediliyor. O dönemde yapılan test negatif çıkıyor. Fakat klinik bulgusu, özellikle giderek yaygınlaşınca KOAH olmasına rağmen şüpheli olabilir düşüncesiyle çevresi taranıyor. Bu taramada eşi dahil pozitif çıkanlar oldu. (..) Böyle bir vakada başta negatif, pozitif olur mu? Olabilir. Başta pozitif olup ve yoğun bakımda yatan, 3 gün sonra negatif olan, 7 gün sonra negatif olan vakamız da var. Aytaç Yalman’la birlikte hayatını kaybeden vaka sayımız 3 kişi oldu. Bu taramaları ve testleri çok yoğunlaştırmış olacağız.”
Bu açıklamalar da Aytaç Paşa’ya teşhis koymakta sorunlu bir süreç yaşandığı izlenimi veriyor.
Orduevine giriş-çıkış durduruldu
Aytaç Paşa da, emekli genelkurmay başkanları, kuvvet komutanları, orgeneraller, oramiraller ve önemli görevlerde bulunmuş, askerlik yaşamı terörle mücadelede geçmiş komutanlarla birlikte İstanbul Fenerbahçe’deki askeri lojmanlarda yaşıyordu.
Yaşamı yine aynı lojmanlarda oturan silah arkadaşları gibi Fenerbahçe Orduevi, Büyük Kulüp, Yelken Kulübü üçgeninde geçiyordu.
Anadolu yakasının Orduevi-Büyük Kulüp, Fenerbahçe Yelken Kulübü üçgeninde Aytaç Paşa’nın bir hafta içinde korona virüsünden ölmesi, bu alanın diğer üst düzey sakin ve müdavimleri için de tehdit oluşturuyor.
Nitekim Aytaç Paşa’nın vefatından ve Belma Hanım’ın pozitif çıkan testinden sonra geçtiğimiz Pazartesi’nden itibaren Fenerbahçe Orduevi’ne giriş çıkışlar durdurulmuş durumda. Aytaç Paşa’nın yakın korumaları, emir subayı, günlük yaşamda temas kurduğu kişiler de taramaya tabi tutuluyor. Orduevi kompleksinde bir çeşit karantina uygulanıyor.
Cenaze törenine katılım azdı
Aytaç Paşa’nın cenaze töreninin, bir kuvvet komutanının cenaze töreni gibi olmayışı ve aynı lojman kompleksinde yaşayan silah arkadaşlığı yaptığı komutanların önemli bölümünün katılmadığı bir tören olmasının da kayda geçirilmesi gerekiyor.
Anlaşılıyor ki üst düzey görevlerde bulunmuş asker ve sivil yöneticilerin yaşadığı bu alanda koronavirüs kaygısı ciddi boyutlarda.
Fenerbahçe, Cercle d’Orient ve Yelken Kulübü
İstanbul’un burjuvazisinin önemli temsilcileri ile asker-sivil üst düzey bürokrasinin yaşadığı; Fenerbahçe Orduevi, askeri lojmanlar, Büyük Kulüp, Yelken Kulübü müdavimlerinin oluşturduğu, elit, görece steril ve korunaklı bir yaşam alanında Aytaç Paşa’nın korona virüsünden vefat etmesi eski komutanlardan daha geniş bir çevreyi, yaş grubu itibarıyla da tedirgin ediyor.
Büyük Kulüp ve çevresi tarihte olduğu gibi bugün de sıradan bir sosyalleşme ortamı değil. Politikanın pek konuşulmadığı ama büyük sermaye, eski ve yeni siyasetçilerin politika oluşturmak için sık sık bir araya geldikleri, gelenekleri olan bir kulüp. Kökeni Osmanlı’ya dayanıyor. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında, Osmanlı’nın Avrupa ülkelerine politika oluşturma hakkını kabul ettikten sonra 1882 yılında İngiliz Büyükelçisi Sir Alfred Sandison tarafından kurulan orijinal adı “Cercle d’Orient – Doğu Camiası” olan Büyük Kulüp bir seçkinler kulübü olarak nitelenebilir.
Bir zamanlar üye olsun veya olmasın Türk Dışişleri Bakanlarının doğal başkan sayıldığı Büyük Kulüp, Cumhuriyet yıllarında Celal Bayar, Şükrü Saraçoğlu gibi başbakanların ve birçok bakanın uğrak yeriydi. Bu gelenek bugün de sürüyor. Büyük Kulüp bugün de birçok eski bakan, milletvekili, büyük sermaye sahibi üyeleri var.
İstanbul sosyetesinin karar mekanizmalarında etkili isimlerinin bir araya geldiği Büyük Kulüp’ün başkanlığını eski siyasetçi ve iş insanı Cengiz Kaptanoğlu, genel sekreterliğini ünlü piyano sanatçısı (ve öldürülen gazeteci Çetin Emeç’in kızı) Prof. Dr. Mehveş Emeç yürütüyor.
Büyük Kulüp, Fenerbahçe Orduevi, Yelken Kulübü üçgenindeki sosyal yaşam, İstanbul yüksek sosyetesinin yanısıra, Türkiye’nin ekonomisi, kültür hayatı ve politika üretiminde de önemli bir yer tutuyor.
Korona virüsünün Büyük Kulüp çevresinde baş göstermesi İstanbul’ün üst tabakası açısından beklenmeyen bir gelişme sayılıyor.