Kriz dönemlerinde gelişmekte olan ülke para birimleri hızla değer kaybediyor. Çünkü kriz ortamında global risk iştahı azalıyor ve gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı oluyor. Makroekonomik kırılganlıkları daha yüksek olan ülkeler bu çalkantılardan daha olumsuz etkileniyor.
Türkiye özelinde, COVID-19 krizine yakalandığımız sırada halen yüksek enflasyon problemini halledememiş olmamız bugün yaşadığımız sıkıntıları artırıyor. Krizin yarattığı ekonomik daralmadan çıkmak amacı ile faizler düşürülünce bu sefer Dolarizasyon tetikleniyor. Piyasa faizleri enflasyonun altına düşünce, mevduat sahipleri satın alma güçlerinin erimesini engellemek için Dolara yönleniyor. Bu durumda TL hem azalan Dolar arzı, hem de yükselen Dolar talebi nedeniyle değer kaybediyor.
TL’deki değer kaybı devam ederken bir kez daha ABD Merkez Bankası Fed ile bir swap anlaşması tartışmaları gündemde. Swap anlaşmaları yapıldıkları merkez bankasının para birimi ile bizim paramız arasında bir takas imkanı sağlıyor. Fed’in yaptığı swap anlaşmaları yaklaşık üç ay sürüyor. Anlaşmanın başında diyelim 10 milyar Dolar borç alacaksanız ve Dolar/TL kuru 7 TL ise Fed’e 70 milyar TL yatırıyorsunuz. Üç ayın sonunda ise 10 milyar Dolar’ı faiziyle birlikte Fed’e geri ödeyip karşılığında TL’nizi geri alıyorsunuz. Dolayısıyla kriz döneminde döviz sıkıntısı çeken ülkeler açısından bu tür bir imkân geçici de olsa bir rahatlama sağlıyor. Peki Fed’in bize böyle bir hat açması sözkonusu olabilir mi?
Henüz yanıt yok
10 Nisan tarihli Bloomberg haberinde Türkiye’nin ABD de dahil olmak üzere G20 ülkeleri ile swap hattı arayışında olduğu not edildi. 19 Nisan tarihinde bu sefer TCMB başkanı Murat Uysal G20 ülkeleri ile ikili swap anlaşmaları konusunda görüşmeler yapıldığını dile getirdi. Ancak sonrasında bir gelişme olmadı.
En son 6 Mayıs’ta Richmond bölgesi FED Başkanı Thomas Barkin, Türkiye’ye swap hattı açılıp açılmayacağına ilişkin bir soruya cevaben bu hatların tüm ülkeleri kapsamadığı ve Fed’in swap hattı açtığı ülkeler ile arasında “karşılıklı güven” ve yüksek kredi standartları sözkonusu olduğunu söyledi.
Barkin’in cevabı, Fed’in halihazırda Türkiye dahil olmak üzere değişik ülkelerden gelen swap başvurularını değerlendirmekte olduğu ve bu değerlendirmede Türkiye’nin güvensiz bulunup elendiği gibi bir izlenim yarattı. Murat Uysal’ın 19 Nisan’daki açıklamaları ile birleştirince Barkin’in açıklamasından “Türkiye’nin son başvurusunu değerlendirdik ama uygun bulmadık” gibi bir anlam çıkabilir. Ancak Fed’in swap hattı açtığı ülkeleri incelediğimizde bu listenin pek de aktif olarak güncellenen, ihtiyaca göre yeni ülkeler eklenen bir liste olmadığını görüyoruz. Daha ziyade 2007 krizi sonrası şekillenmiş ve o zamandan beri de hiç değişmemiş bir ülkeler grubu çıkıyor karşımıza.
Fed’in baktığı kriterler
Fed swap hatları “Büyük Resesyon” diye anılan 2007-2009 krizi sonrasında gündeme geldi. Bu hatların açılmasındaki amaç Dolar’a olan global talepte yaşanan stresin ABD piyasalarında yaratabileceği oynaklıkları önlemek ve ABD ekonomisinde kredi akışını devam ettirerek ikincil sarsıntıların önüne geçmekti. O noktada Fed 1994’ten beri süregelen Kanada ve Meksika ile olan swap hatlarına ilave olarak Avrupa Merkez Bankası, İsviçre, Avusturalya, Brezilya, Danimarka, İngiltere, Japonya, Kore, Yeni Zelanda, Norveç, İsveç, ve Singapur Merkez Bankaları ile swap hattı açtı.
Her ne kadar Fed’in bastığı ABD doları dünyanın rezerv parası olsa da Dolar’ı basan Fed dünyanın merkez bankası değil, ABD’nin Merkez Bankası. Bu nedenle odak noktası da tamamen ABD ekonomisi. Fed’in yasa ile belirlenen sorumlulukları ABD ekonomisinde fiyat istikrarı ve azami istihdam sağlamak. Dolayısıyla attığı her türlü adımın bu nihai hedefle tutarlı olması gerekiyor. Swap hatlarının açılmasındaki amaç da yabancı piyasalarda oluşabilecek bir tıkanıklığın ABD piyasalarına yansımasını engellemek ve global çarkların dönmesini temin etmek. Bunun dışında bir ülkeye kaynak sağlayıp destek olmak gibi bir yetkisi yok.
Eski listeye bakınca zor görünüyor
Fed’in COVID-19 krizi kapsamında swap hattı açtığı ülkelere baktığımızda 2007 krizi sırasında oluşturulan listenin tıpatıp aynısı olduğunu görüyoruz. COVID-19 krizi sonrası gelişmelere bakılarak bu listenin tekrar gözden geçirilmesi ya da genişletilmesi bugüne kadar sözkonusu olmamış. Bu açıdan değerlendirdiğimizde Fed’in Türkiye’ye, ya da eski listede olmayan herhangi bir ülkeye swap hattı açması pek de olası görülmüyor.
Görünen o ki Fed hangi ülkelere swap hattı açacağı kararını on sene önce belirlemiş ve bu listede güncel gelişmelere göre bir pazarlık ya da güncelleme yapması sözkonusu değil. O nedenle Barkin’in açıklamalarını son dönemdeki Türkiye-ABD ilişkilerindeki gelgitlerin bir yansıması olarak değil daha eskilerden gelen sebeplerin bir sonucu olarak görmek lazım. Şayet Fed swap hattı açtığı ülkelere yenilerini ekler ve Türkiye’yi halen bu listenin dışında tutarsa o zaman hikaye değişebilir ve Barkin’in sözlerini tekrar değerlendirmek gerekir.