Türkiye’de artık her gün binlerce irili ufaklı sosyal medya mahkemesi kuruluyor. Milyonlarca insan adaleti sosyal medyada arıyor. Bunun pek çok sebebi var. Öncelikle eğer bir hashtag “trend topic” olur ve orada uzun süre kalmayı başarırsa gündemi belirliyor. Gündemi belirleyen hashtag ise tüm toplum kesimleri tarafından daha çok dikkate alınıyor. Daha çok dikkate alınan konu ise daha çabuk sonuçlandırılıyor ve büyük oranda gerçek hayattaki mahkemelerde de halkın beklentisi doğrultusunda kararlar alınıyor. Yani sosyal medya mahkemeleri, gerçek mahkemelere istikamet gösteriyor.
Bu durum elbette sadece ülkemize özgü değil, hatta o kadar yaygın ki ileride olabileceklere gönderme yapan popüler kültür ürünleri mevcut. İlk aklıma gelenler, insanların kaderlerine sosyal medya skorları üzerinden karar verilen gelecekleri anlatan Black Mirror Dibe Vuruş (3. Sezon, 1. Bölüm) ve The Orville, Çoğunluk Kuralı (1. Sezon 7. Bölüm) bölümleri.
Ülkemiz açısından dikkat çekici olan ise bahsi geçen dizilerde birer uç distopya örneği olarak işlenen durumu gerçeğe bir hayli yaklaşması.
En güncel sosyal medya mahkemeleri
Son örneğini maalesef içimizi kurutan bir cinayet ile yaşadık. Pınar Gültekin, Cemil Metin Avcı tarafından planlı ve vahşice katledildi. Gültekin’in ismini bizler cinayet haberlerinden çok önce, Pınar’ın kaybolduğunu anlatan ve görenlerin kendilerine bildirmesini isteyen arkadaşlarının başlattığı sosyal medya iletişimi ile öğrenmiştik. Maalesef korkulan oldu ve #PınarGültekin Türkiye gündeminde en çok paylaşılan hashtag’i haline geldi. Hatta ailesi de başka genç kızların isimleri hashtag olmasın, bu cinayetler dursun diye veryansın ediyorlardı. O kadar yoğun bir baskı oluştu ki tüm politikacılar Cumhurbaşkanı’ndan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’na kadar herkes süreci takip edeceklerini duyurdular.
Sosyal medya mahkemesi bir kere daha başarılı oldu. Artık adaletin sağlanması garanti idi. Çünkü halkımız biliyor ki bu kadar dikkat çekmeyen davalarda sanıklar serbest bırakılabiliyor, iyi hal indiriminden rahatlıkla yararlanabiliyorlar. Hatta daha önce başka bir katilin, “kadın cinayetlerinde indirim” kelimeleri ile Google araması yaptıktan sonra cinayeti işlediği haberlere yansımıştı.
Bu sefer, sosyal medya mahkemesi sayesinde katilin iyi hal indirimi alma ihtimali yok.
Tweet sayına göre adalet
Ertesi sabah uyandığımızda yeni bir hashtag bizi bekliyordu: #volkanuzuntutuklansın. Başka bir vahşi, bir köpeğe tecavüz ederek ölümüne sebep olmuştu. Bu yazıyı yazarken yaklaşık 200 bin Tweet atılmıştı bu hashtag ile. Halkımız yine adaleti sosyal medyada arıyordu.
Türkiye Twitter Trend Topic listesinin 10. sırasında da Mert Çiller yer alıyordu. Türkiye’nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller’in oğlu olan Mert Çiller, evli olduğu Zeynep Çiller’i çok feci dövmüştü ve halkımız adalet arıyordu. Fakat bu yazı yazılırken henüz 2500 tweet atıldığı için ana gündem haline gelememişti.
Tüm bunlarla bunalmışken dostum Ahmet Akın’ın Instagram’da yaptığı değerlendirmeye denk geldim. Pınar Gültekin herkes tarafından konuşulurken “Neden Fatma Altınmakas için kimse bir şey paylaşmadı?” diye soruyordu. Fatma Altınmakas, evli olduğu erkeğin kardeşi tarafından defalarca tecavüze uğradıktan sonra olayı öğrenen evli olduğu erkek tarafından öldürülmüştü. Acaba sosyal medya mahkemesi hakimleri ve savcıları olarak bizler sadece görüntüsüne bakarak bizden biri olarak saydığımız kişiler için mi adalet arıyorduk? Başı bir yemeniyle örtülü bir köylü kadın için sosyal medya mahkemesi neden kurulmuyordu?
Bunlar tokat gibi sorular.
Adeletçilik oynamak
Biz halk olarak sosyal medyada sadece adaletçilik oynuyoruz. Önce bunu kabul etmemiz gerekiyor ki esas hedefimizi doğru seçelim, onun için çabalayalım. Ağırlıklı olarak kendi sosyo-ekonomik sınıfımızda gördüğümüz, politik olarak da bize yakın duruşun olduğunu düşündüğümüz kişiler için, daha güzel veya yakışıklı kişiler için, daha sansasyonel hikayeler için klavye üstünden adalet aramayı ve bir sonuç alınca da buna sevinmeyi yeterli görüyoruz.
Halbuki Türkiye’de her gün en az bir kadın öldürülüyor. Bu kadınların kaçının sosyal medya mahkemesi kurduracak gücü var? Biz ayda yılda bir defa bulduğumuz adalet için sevinirken kim bilir adını duymadığımız ve hiçbir zaman da duymayacağımız ne canlar yitiyor?
Ayrıca kendi “adalet savaşçısı” moduna geçince gözümüz hiçbir şeyi görmüyor. Yazdığı ve bazen yazmadığı bir cümle yüzünden Zülfü Livaneli’nden Haluk Levent’e, Jehan Barbur’dan Cem Yılmaz’a herkesi kırıp döküyoruz, yargı dağıtmayı kendimizde hak görüyoruz.
Peki, adalet aramayı bırakalım mı?
Elbette arayalım. Ben bu arayışımı iki aksiyon ile sürdürmeye karar verdim, sizden gelecek önerileri de her zaman dinlemek isterim.
Öncelikle, sadece bir vahşet anında tepkisel sosyal medya postları atmamaya, kadınların uğradığı şiddet ile ilgili kendimi eğitmeye ve http://kadincinayetlerinidurduracagiz.net gibi platformları takip ederek, bu platformlarda paylaşılan doğru bilgileri ve politika önerilerini daha sık takipçilerim ile paylaşmaya karar verdim.
İkincil olarak ise politika yapıcılar üzerine tek bir katilin yakalanması ile ilgili değil de İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmaması, mahkemelerin daha doğru çalıştırılmaya teşvik edilmesi gibi daha stratejik konularda baskı oluşturacak içerikler üretmeye karar verdim.
Umuyorum ülkemizde insanların eğer bu konu sosyal medyada trend topic olmaz ise mahkemede yeterince ilgilenilmez diye bir korkularının olmayacağı günleri de göreceğiz.