Her şey peşe peşe oldu… Ne de büyük bir raslantı…
Günlerdir kafamda sözcük dağarcığı üzerine bir şey yazmak var. Ama nereden başlayacağımı bir türlü bulamıyorum. Düşünüp duruyorum.
Geçenlerde Afs Zoom Sohbetlerinde, Tarık Günersel’i dinledim. Konuşmasının bir yerinde, “Dil ve felsefe bedava bir zenginliktir,” dedi. Bu cümle aklıma yazıldı. Peki acaba kaçımız bu varsıllığın tadını yaşıyor?
Ardından sessizce dil bayramı geldi, geçti.
Sonra bu hafta sonu Prof. Dr. Sedat Sever’i dinledim. Konuşmasında; bir çocuğun dilsel beceri kazanmasında bilmecelerin öneminden söz etti. Özellikle 2-3 yaşındaki çocukları bilmecelerle tanıştırmayı salık verdi.
Renk, çizgi, sözcük: düşünceye doğru
“Çocuk Edebiyatı; renk, çizgi ve sözcükten oluşan bir anlam evrenidir. Kavram tanımının yapılandırılmasına olanak sağlar ve düşünce oluşmasına neden olur.”
Sözcükler… Düşünce oluşumu… Benim düşünce balonum büyüdükçe büyüyor.
Aklıma bizim kitabevinde, kitap önerdiğim annelerden biriyle yaşadığım bir diyalog geldi hemen. “Aman bana iş çıkaracak bir kitap olmasın.”
“Çocuğum soru sormasın, ben okuyayım o da dinlesin.”
“Ay bana soracak bir şey çıktığında ne yanıt vereceğimi bilmiyorum. En iyisi mi o hiç sormasın.”
Merak etme… Düşünce üretme… Sorma…
Aylak Kitap’tan çıkan, Agnes de Lestrade ve Valeria Decampo imzalı resimli bir kitap var. Adı Büyük Sözcük Fabrikası. İnsanların hiç konuşmadığı bir ülkede geçiyor. İnsanlar konuşmuyor çünkü konuşabilmek için sözcükleri satın almaları gerek. Varsıllar sözcükler içinde yüzerken, fakirler anca onların çöpe attıklarıyla yetiniyor. Ve bu ülkede Cemile ile Özgür birbirine aşık oluyor.
Sözcükler… Düşünceler…
Nitelikli çocuk kitabına ulaşmak
Bu hafta sonu Masal Seramik Evi Yayınları’nın Yeni Nesil Nitelikli Çocuk Edebiyatı Zirvesi’nde konuşmacıydım.
Zirvede hepsi alanında çok değerli konuşmacılar vardı: Prof. Dr. Sedat Sever, Doç Dr. Ilgım Veryeri Alaca, Eda Albayrak, Dr. Melike Günyüz, Murat Moroğlu, Büşra Tarçalır, Yıldıra Lise, Tülin Kozikoğlu, Gözde Eyce ve ben.
Hepimizin derdi ortak: Nitelikli çocuk kitabına ulaşmak için yetişkin bireyin göstermesi gereken çaba. Bireyin kendini yetersiz hissettiği alanlarda kitaptan uzaklaşması değil, tam tersi önce kendi meselesini halletmesi. Önce bireyin okuması sorgulaması ve sonra da sorgulayan çocuğu besleyebilmesi. Çocuğun merak duygusunu pekiştirmesi.
Sedat Sever konuşmasının bir yerinde şunları da söyledi: “Anne babaların temel sorumluluğu çocukların yüreğini ve belleğini, sanatçı duyarlılığıyla yapılandırılmış kitaplarla beslemektir.”
Yani yetişkinler olarak sanatçıların süzgecinden çıkmış çocuk kitaplarına güvenmeliyiz. Çocuk kitaplarını birer eğitim aracı ya da kişisel gelişim kitabı olarak değil, çocuğun sözcük dağarcığını, görsel algısını, hayal gücünü geliştirecek bir sanat eseri olarak görmeliyiz. “Çocuklarımıza yeterli sorumluluğu vermeliyiz.” Bu, gördükleri sanat eseri üzerine yorum yapabilmeleri ve onu sorgulayabilmeleri sorumluluğu.
Ama bu sorumluluğu verirken yetişkinlerin de kendi dünyalarında nitelikli çocuk kitaplarına yer açmaları gerek. Onları kendileri için de okumaları gerek.
Ödüllü yazar Katherine Rundell, Neden Çocuk Kitapları Okumalıyız? (Domingo Yay.) sorusuna kitabında şöyle yanıt veriyor:
“… Çocuk edebiyatı başka bir şey daha yapar: Kaybettiğimiz farkında bile olmadığımız bazı şeyleri bulmamıza yardım eder. Yetişkin hayatı unutuşlarla doludur; tanıştığım insanların çoğunu unuttum; okuduğum kitapların çoğunu unuttum; hatta beni sonsuza dek değiştirmiş olanları bile; yaşadığım aydınlanma anlarının çoğunu unuttum. Dahası, hayatımın farklı zamanlarında nasıl okuduğumu unuttum; şüpheciliği ve üslubu bir kenara bırakıp kendimi bir kitaba teslim etmeyi unuttum. Çılgın bir iyimsermişim gibi gözükme riskini göze alarak diyorum ki, çocuk edebiyatı size, yüreğinizi açarak okumayı yeniden öğretebilir.”
Yetişkinlerin artık iyice küçülmüş hayal güçlerini geliştirmek, umutlarını yeşertmek ve cesaretlenmek için çocuk kitaplarına ihtiyacı var.