Amerika seçimlerinin sonuçlarını öğrenmemize saatler kala başlık sorumuzu sormaktan kendimi alamadım. Bir yandan bakınca sanki ABD cennet Türkiyemin bir kopyası oluvermiş gibi görünüyor. Başkan adayları neredeyse birbirlerine galiz küfürler edecekler intibaını bırakıyorlar. Hani pek seçim nedeniyle olmasa da kampanya süresince şiddetin de yükseldiğini gördük. Cumhuriyetçi ve Demokratlar arasında belki memleketimdeki düzeyi aratmayacak bir kutuplaşmanın da olduğu aşikar. Başkan Trump’ın belki seçim gecesi olmadık bir şekilde posta ile gönderilen oyların sayımını durdurup galibiyetini ilan edebileceği bunun da şiddete evrilmesi çok olası gösterilere yol açacağı bunun da Başkan Trump’ı ayaklanma yasasını (insurrection act) devreye sokarak asayişi sağlamak üzere askeri önlemler alma fırsatı vereceği konuşuluyor. Soğuk Savaş’ın galibi demokratik dünyanın lideri Amerika Birleşik Devletleri demokrasisi sanki bir çıkmaz sokakta!
Bu karamsar senaryoların temeli yönetilemez bir başkanlık seçimi. Oysa seçimler Amerika’ya hiç yabancı değil. Yaşayan en eski anayasal cumhuriyet olarak Amerika’da seçimler bugünkülere hiç benzemese de bağımsızlıktan 150 sene önce, 17. yüzyıl başlarında bile yapılıyordu. Bugünlerde yaklaşık 500 bin kişi federal, eyalet ve yerel pozisyonlara seçimle geliyor Amerika Birleşik Devletleri’nde. Oysa Amerikan değerlerinin ve dış politikasının en önemli temel taşı özgür ve adil seçimler olmasına rağmen Amerika’da devlet bütçesinden kaynak seçimlere hemen hiç ayrılmaz. Yaklaşık 13,000 yerel birim tek bir çatı altında toplanmaksızın seçimleri yönetir ve sonuçları ilan eder. Eyaletler düzeyinde de anlamlı bir düzenleme ve denetimin varlığından da söz etmek mümkün değildir. Bu seçim yönetimsizliği belki de bu yılki başkanlık seçimlerinin tıkanması sonucunu doğuran en önemli etmen olacak.
Amerika ve kutuplaşma
Bu seçimlerin belki de en önemli farklılığı son yüzyılda görülen en yüksek katılım oranı olacak. Pew Research Center verilerine göre seçime ilgi rekor düzeyde. Örneğin seçimleri kimin kazandığının önemli olmadığını düşünenler 2000 yılında Al Gore ve George W Bush arasındaki yarış için {4a62a0b61d095f9fa64ff0aeb2e5f07472fcd403e64dbe9b2a0b309ae33c1dfd}44 iken bu seneki yarışta sadece {4a62a0b61d095f9fa64ff0aeb2e5f07472fcd403e64dbe9b2a0b309ae33c1dfd}16. 2000 yılında kimin kazandığının önemli olduğunu söyleyenler sadece {4a62a0b61d095f9fa64ff0aeb2e5f07472fcd403e64dbe9b2a0b309ae33c1dfd}50 iken şimdi bu oran {4a62a0b61d095f9fa64ff0aeb2e5f07472fcd403e64dbe9b2a0b309ae33c1dfd}83.[1] 2000 seçimlerinde seçmenlerin {4a62a0b61d095f9fa64ff0aeb2e5f07472fcd403e64dbe9b2a0b309ae33c1dfd}51’i iki adayın farklı politika önerileri olduğunu söylerken yaklaşık {4a62a0b61d095f9fa64ff0aeb2e5f07472fcd403e64dbe9b2a0b309ae33c1dfd}33 adayların benzer politikaları olduğunu düşünüyorlardı. Bu seçimler için ise {4a62a0b61d095f9fa64ff0aeb2e5f07472fcd403e64dbe9b2a0b309ae33c1dfd}86’lık bir kitle Trump ve Biden’ın farklı önerileri olduğunu belirtiyor. Yani kimin kazandığının önemi var çünkü iki aday birbirinden çok farklı politikalar öneriyorlar.
Seçime katılım artabilir
2000 seçimlerine katılım ancak {4a62a0b61d095f9fa64ff0aeb2e5f07472fcd403e64dbe9b2a0b309ae33c1dfd}54,2 iken Trump’ın kazandığı 2016 yılında {4a62a0b61d095f9fa64ff0aeb2e5f07472fcd403e64dbe9b2a0b309ae33c1dfd}60,1 di. Bu seneki katılım oranı Kovid salgınına rağmen {4a62a0b61d095f9fa64ff0aeb2e5f07472fcd403e64dbe9b2a0b309ae33c1dfd}65’e yakın çıkabilir. Yani geçen seçimlerde oy kullanmamış belki son birkaç seçimde de hiç oy kullanmamış milyonlarca Amerikalı bu seçimde tercihlerini sandığa yansıtacak. Peki bu kime yarayabilir? Seçim tahminlerinde açık ara önde giden Biden’a seçimi bu yüksek katılım kaybettirebilir mi? Geçmişte oy kullanan 10 kişiden yaklaşık 6’sı seçim günü sandığa giderek oy kullanırken 4’ü posta ile oy kullanıyordu. Bu seçimde Korona salgını nedeniyle bu oran posta ile kullanılan oylar lehine değişecek gibi görünüyor. 1 Kasım itibariyle 90 milyondan fazla oy erken olarak posta ile gönderilmiş durumda.[2] Bazı eyaletlerde bu oylar seçim gününden önce sayılabilirken bazılarında ancak seçim günü sayım yapılabiliyor. Kimi eyaletlerde seçim gününden önce ya da seçim günü bu oyların adrese ulaşmış olması gerekirken, kimi eyaletletlerde de en son seçim günü postaya verilmiş olması yeterli oluyor. Posta ile kullanılan oy sayısında salgına bağlı olarak gözlenen büyük artışın özellikle kritik eyalet sonuçlarının geç belli olması sonucunu yaratacağı kesin gibi duruyor. Eğer Biden ya da Trump yönünde net ve baskın bir eğilim gözlenmezse seçim gecesi belirsizlik içinde hangi medya kuruluşunun kimi galip ilan edeceğine bağlı olarak mükemmel bir kaos oluşabilir. Kutuplaşmış medya ortamında bu konuda gerçeklerin mi yoksa taraflı yalan haberlerin mi günü götürmesini beklersiniz?
Geçmiş eğilimlere bakıldığında sandığa giderek oy verme eğiliminin Cumhuriyetçiler arasında Demokratların yaklaşık iki kat daha yüksek olduğunu görüyoruz. Bu niye önemli? Önemli çünkü sandıkta kullanılan oylar seçim gecesi öncelikle sayılıp ortaya çıkıyor. Bugüne kadar posta ile kullanılan oy oranları düşük kaldığından eyalet sonuçlarını belirleyecek etkiyi yaratmaları söz konusu olmuyordu. Oysa bu seçimde ilk gelen sonuçlar Cumhuriyetçi ya da Trump lehine sonuç çıkarırken posta oyları sayıldıkça denge Biden lehine değişebilecektir. Eğer posta oylarının sayımı durdurulmaz ve oylar sonuna kadar sayılırsa elbette.
Sayım uzar mı?
Kaotik sonuçlar doğurabilecek bir olasılık Trump’ın erken saatte posta oylarına bakmaksızın zaferini ilan edip sayımları durdurması. Buna yetkisi var mı yok mu tartışması Amerikan demokrasisini kolay kolay onarılamayacak bir şekilde yaralayacaktır şüphesiz. Başkan Trump’ın kişiliği ne kadar tahmin ve rasyonalite sınırları dışında davranışlar beklememize yol açıyor olsa da Amerikan düzeninin mantık ve akılcılığı böyle bir maceraya engel olacaktır diye düşünmek istiyor insan. Bu riske karşı bağımsız kurumsal bir otoritenin olmaması Amerikan demokrasisinin en büyük zaafı.
Bir diğer, daha yüksek olasılık da seçim sonuçlarının posta oylarının sayımının uzamasıyla zaman içinde belli olmasıdır. Amerika’da merkezi, bizdeki Yüksek Seçim Kurulu gibi bir kurum yok. Eyaletlerde bu sayım farklı süreçlerle uzayabilir. Başkan Trump’ın bu süreçlere hiç sıcak bakmadığı ve bu posta oylarının seçim yolsuzluklarına yol açtığını uzun zamandır söylemekte olduğunu biliyoruz. 2000 yılında Gore ve oğul W Bush arasında Florida da en hatırlanır şekilde doruğa çıkmış olan geçerli oy tartışması Gore’un itiraz sürecini takip etmemeyi tercih etmesiyle çözülebilmişti. Eğer itiraz etmiş olsaydı seçim sonucunda Florida’yı ve başkanlığı da kazanabileceği iddiası siyaset bilimciler arasında tartışılagelmiştir.[3] Bu sefer böylesine kutuplaşmış bir ortamda itirazsız bir süreç beklemek çok zor.
Ancak unutmamak gereken bir konu, seçime katılımın bu kadar yüksek olduğu bir seçimde posta ile kullanılan oyların geçmişte gözlenen eğilimlere paralel olarak Demokratların işine yarayacağı varsayımının yanlışlanabileceğidir. Yani Kovid salgını nedeniyle daha yaşlı ve varlıklı Cumhuriyetçiler sandığa gitmek yerine aynı mavi yakalı ve görece daha düşük sosyoekonomik statüdeki Demokratlar gibi oylarını posta ile kullanmayı tercih ediyor olabilirler. Hatta daha önce hiç oy kullanmamış olan ve seçim tahminlerini de boşa çıkarabilecek bir yeni seçmen kitle de Trump’a verdikleri destek ile sonucu uzayan sayım sonucunda Trump lehine değiştirebilir. Seçim günü bu eğilimi gören Trump’ın uzayan oy sayımını beklemeyi kabul etmesi de gayet akılcı bir seçim olacaktır.
Şöyle ya da böyle Amerikan seçimlerinin bir beceriksizlik ve maskaralık şovuna dönüşmesi dünya demokrasileri için benzeri olmaz bir kayıp olacaktır. Bundan sadece demokrasiyle uzaktan yakından alakası olmayan otoriter, teokratik rejimler karlı çıkabilirler. Global ilişkilerde de bu şekilde işleyen Amerikan demokrasisinin ikna gücü zayıflayacak ve bu zaafı kapatmak için askeri ve ekonomik mücadele boyutunda daha sert politikalar izlemek zorunda kalabilecektir. Böyle işleyen bir demokrasi ile Amerikan dış politikası nasıl olur da özgür ve adil seçimler üzerine kurgulanmış bir vizyon savunabilir?
Amerika ve dünya için riskler
Seçim sürecinin adil ve düzenli bir şekilde işleyebilmesini sağlayacak kurumsallaşmanın olmaması belki de ABD’nin en büyük zaafı. Bugüne dek bu zaafın önemli bir yol kazasına uğramamış olması Amerikan seçmeninin kutuplaşma eğilimi göstermeyen tercihleriydi. Ne zaman ki bu tercihler değişip kutuplaşmaya destek verir olmuştur seçim sisteminin düzenli yönetimi ve seçim sürecinin adaletli ve doğru sayım yapar şekilde işlemesi büyük önem kazanmıştır. Bu kaotik risklerin önüne geçebilecek bir seçim yönetimi olmayan Amerika başkanlık seçimi tüm dünya için bir risk haline gelmiştir.
Seçimlerin yönetiminin ne kadar önemli olduğunu biz de son birkaç yılda tecrübeyle gördük. Bu konuda partizan yaklaşımları terk ederek yeniden bir oydaşma ile var olan sorunların çözülmesi rekabetçi özgür seçimlerle yoluna devam etmek isteyen bir ülke için şarttır. Türkiye’de de son referandum ve yerel seçimlerde gözlenilen seçim yönetimi zaafiyetinin önüne ancak partiler arası bir oydaşma ile varılabilir. Bu konuda gayret seçimler gündeme gelmeden gösterilmeli ve uzlaşmaya mutlaka varılmalıdır. Yoksa zayıf ve zaafları olan bir seçim yönetimi her demokrasi için en büyük risktir.
[1] Bu araştırma için bakınız: https://www.pewresearch.org/politics/2020/08/13/election-2020-voters-are-highly-engaged-but-nearly-half-expect-to-have-difficulties-voting/ .
[2] Bakınız: https://www.dailymail.co.uk/news/article-8900777/Early-voting-U-S-election-tops-90-million.html .
[3] Bakınız https://edition.cnn.com/2015/10/31/politics/bush-gore-2000-election-results-studies/index.html .