Merkez Bankası 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranı 475 baz puan artırarak politika faizi yüzde 10.25’ten yüzde 15’e yükseltildi. Selva Demiralp faiz kararını yorumluyor:
Geçtiğimiz hafta hükümet kanadından gelen net sinyaller ışığında Merkez Bankası’ndan bugün gelen faiz artışı beklentilere paraleldi. Bu karar, uzunca bir süredir yürütülmeye çalışılan düşük faiz- güçlü TL politikasından ayrılışımızın resmi olarak telaffuz edilmesi oldu. Pandemi döneminde tüm dünya ile birlikte TCMB de faizleri düşük tutarak ekonomiyi desteklemeyi amaçladı. Ancak pandemi öncesi dönemden devraldığımız kırılganlıklar düşük faiz politikalarında fazla yol almamıza engel oldu. Özellikle bu döneme yüksek enflasyonla girmemiz, bu süreçte daha da düşürülen faizlerle birlikte dolarizasyon ve sermaye çıkışını hızlandırdı. Ağustos 2020’ye kadar TL’nin değeri rezerv satarak korunmaya çalışıldı. Ağustos 2020 bir kırılma noktası olup sonrası dönemde açık ve örtülü faiz artışları ile kurdaki değer kaybı engellenmeye çalışıldı. Yine de düşük faiz konusunda hükümet ve merkez bankası arasındaki tansiyon TL’yi savunmaya yetecek güçlü ve kararlı bir faiz artışını engelledi.
Geçtiğimiz on gün içerisinde ise önce TCMB başkanının, arkasından Hazine ve Maliye Bakanının değişmesi ile tetiklenen değişim süreci bugün gelen yüklü faiz artırımı ile para politikası açısından somut bir adıma dönüştü. Her ne kadar önemli bir dönüm noktası olsa da bu kararın yolun bundan sonrasında merkez bankası bağımsızlığı yolunda atılmış kalıcı bir adım olduğunu düşünmüyorum. Bu adımı daha ziyade finansal krizi engelleyebilmek amacı ile hükümetten çıkan bir izin olarak yorumluyorum. Yine de uzunca bir süredir para politikası kararları ile makroekonomik dengeler birbirinden o kadar ayrışmıştı ki bu zoraki izin bile piyasalar tarafından olumlu algılandı.
Para politikasının bundan sonraki gidişatı muhtemelen 2018 krizinde gördüğümüz gibi kurda bir istikrar sağlanana kadar yüksek faiz politikası ve akabinde gelecek faiz indirimleri olacaktır. Maalesef enflasyon beklentilerinde kalıcı bir düşüş sağlanmadan gelen bu tür sabırsız faiz indirimleri fiyat istikarı için yeterli olmuyor. Enflasyon düşmeden gelen faiz indirimleri bir noktadan sonra dolarizasyonu, sermaye çıkışını tetikliyor ve bugün başladığımız noktaya geri geldiğimiz bir süreci yaşıyoruz.
Bunun yerine yapılması gereken uygulanacak politikalarda günü kurtaracak kısa vadeli çözümler yerine fiyat istikarı gibi uzun vadeli çözümlere odaklanmak ve enflasyon beklentilerini kalıcı olarak düşürebilmektir. Bu şekilde bir güven oluşturmak ve yatırımlar için uygun bir zemin hazırlamaktır.
Son bir haftalık süreçte yüklü bir faiz artışı beklenmesine rağmen uzun vadeli tahvil faizlerinde gözlenen düşüş tam da bu mekanizmayı yansıtıyor. Piyasalar, ekonomik kırılganlıkları azaltacak, temel ekonomi prensipleri ile tutarlı olan adımları gördüklerinde bu olumlu politikaları ödüllendirmekte gecikmiyorlar. Azalan risk primi ve düşen enflasyon beklentileri piyasa faizlerini düşürüyor, TL değerleniyor. Yani kağıt üzerinde sıkılaştırıcı bir adım atarken aslında ekonomik büyümeyi destekleyecek sonuçlar elde ediyorsunuz. Bu noktada önemli olan bu duruşu sürdürebilmek ve kalıcı bir tutum haline getirebilmektir. Bu yapılabilirse o zaman 2001 krizi sonrası yaşanan hızlı toparlanma tekrar yakalanabilir.
Faiz artışı ve fiyat istikrarı
Ancak bu tür kalıcı bir tavır değişikliği için öncelike faiz artışlarının enflasyonu düşürmek için kullanılan bir politika hamlesi olduğuna hükümetin ikna olması ve para politikasını da bu şekilde yönlendirmesi gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan dün gelen açıklamalar hükümetin bu konudaki görüşünün değişmediğine işaret ediyor. Bu durumda maalesef sıkışlatırıcı politikalar enflasyonla mücadeleyi destekleyici değil bilakis engelleyici olarak algılanmaya devam edecektir. Bu algı devam ettiği sürece de maalesef TCMB’nin enflasyonla mücadele için gereken şahin tutumda yeterli sabrı gösterebileceğini zannetmiyorum. İşte bu nedenle bugün gelen faiz artışının fiyat istikrar yolunda uzun soluklu bir adımdan ziyade, krizi engellemeye yönelik kısa vadeli bir sıkılaştırma olduğunu düşünüyorum.