Ankara siyaset kulislerinde hem iktidardaki AK Parti-MHP ittifakı hem de muhalefetteki CHP-İYİ Parti ittifakı cephelerinde iki senaryo, ikişer senaryo konuşuluyor. Bu senaryolar 2019 yerel seçimlerinde (MHP kârlı çıksa da) AK Parti’nin aldığı yenilgi sonrası bu kadar belirgin değildi. Belirginleşmeye başlamasına yol açan biraz dünyayı da sarsan koronavirüs Covid-19 salgını, biraz da faiz-kur inadıyla daha da bozulan ekonomik dengeler oldu.
Hem ekonomik hem siyasi planda yaşanan sıkışmanın yanı sıra hem iktidar hem muhalefet cephesindeki arayışları da artırıyor; kimi açık, kimi kapalı kapılar ardında.
İktidar ve muhalefet cephelerindeki senaryolara geçmeden önce son birkaç günde yaşanan bazı şaşırtıcı gelişmelerin perde arkası gerekçeleri konusunda ortaya çıkmaya başlayan gerekçeleri aktaralım.
Salgın, reform ve Katar’a satış
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Türkiye’nin pandemi ile mücadelede dünyada en kötü durumdaki ülkelerden biri olduğunu açıklaması, sadece ekonomik nedenlere bağlı değilmiş, daha önce yazdığımız gibi. Dünya Sağlık Örgütü ülkelere açıkladıkları veri kadar aşı tahsisi yapacakmış. Başarılı görünmek uğruna hasta ve ölüm sayıları düşük gösterildikçe aşı tahsisatı da düşük kalıyormuş. Sağlık çalışanlarının fedakârca gayretlerine rağmen yönetim zafiyetiyle ortada başarı öyküsü filan kalmadı ama belki bu sayede daha çok aşı gelecek.
Bugün, İstanbul’da esnaf protestolarının ilan edildiği 27 Kasım günü, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ile Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, İstanbul’da TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski ve yönetimiyle toplanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Albayrak’ın istifası ardından müjdelediği hukuk ve ekonomi reformunu konuşacaklarmış. Hukuk reformu demokrasi kalitesini artırmak değil, sadece daha fazla yatırım çekme amaçlı mı olacak? Bu soru ortada.
Erdoğan’ın Albayrak’ı neden Türkiye Varlık Fonu (TVF) Başkan Vekilliğinden “affetmediği” de anlaşılmaya başladı. TVF yönetimindeki Borsa İstanbul’un yüzde 10 Katar’a satıldı. Katar Emiri Temim el Sani ile Erdoğan’ın 26 Kasım’da imzaladığı anlaşmayla daha pek çok varlıkta Katar kontrolü söz konusu. Sadece Katar hamlesi yok TVF bünyesinde. Yakında onlar da ortaya çıkar. (Nitekim 27 Kasım akşam saatlerinde Albayrak görevden alındı, bunu başka görevden almalar bekliyor. *)
İktidar cephesinde iki senaryo
Albayrak AK Parti tabanında dile getirilemeyen rahatsızlıkların başında geliyordu; aile üyesiydi.
Bir başka rahatsızlık da MHP lideri Devlet Bahçeli’nin artık sadece hükümet işlerine değil, AK Parti işlerine de karışmaya başlaması. Şimdi Bülent Arınç günah keçisi yapılarak fırtına atlatılmış görünüyor ama sıranın kimde olacağı meçhul.
Cumhur İttifakı cephesindeki birinci senaryo, Erdoğan’ın Bahçeli ile devam etmesi. Bu senaryoyla AK Parti içindeki rahatsızlık ara sıra ses yükseltilip fıkradaki gibi “kuzu değiştirilerek” 2023 seçimi bulunmaya çalışılır. O aşamadaki hamle ise 2023 seçiminin hemen öncesinde erken seçim kararı ilanıyla Erdoğan’ın bir kez daha aday olabilmesinin yolunun açılması olabilir. Bu senaryo ile köklü reformlar değil ancak Bahçeli’nin iznini alan idari ve ekonomik düzenlemeler yapılabilir.
İkinci senaryo Erdoğan’ın Bahçeli ile devam etmemesi. Bu durumda Cumhurbaşkanlığını koruması hala mümkün ama başka partilerle uzlaşma yoluyla gidilecek bir Anayasa değişikliği üzerinden. Hem Meclis’in ve yargının güçlendirilmesi hem de Erdoğan’ın cumhurbaşkanı kalması uzlaşmayla mümkün. Ve sadece İYİ Parti’nin yetmeyeceği de açık.
Muhalefet cephesinde iki senaryo
Hem CHP hem İYİ parti bünyesinde benzer senaryo belirginleşiyor.
Birinci grupta iktidarı erken seçime zorlayalım diyenler var. İkinci grupta da erken seçimin gerçekçi olmadığını düşünüp Erdoğan ve AK Parti’yle uzlaşmaya gidilerek parlamentonun güçlendirilebileceğini düşünenler.
Şu anda ağırlık sesi daha çok ve keskin çıkan ilk grupta. Bunlar kamuoyu yoklamalarında AK Parti ve MHP oylarının düşüşte olduğunu öne çıkarıyor, “şimdi değilse ne zaman” diyor. Oysa aynı yoklamalarda CHP ve İYİ Parti oylarında da artış görünmüyor. Oy oranını 2018 seçimine göre -artırmasa da- koruyan tek parti HDP gibi görünüyor.
İkinci grupta yer alanların hem CHP hem İYİ Parti içinde en büyük zorluğu “Erdoğan işbirlikçiliği” ile suçlanmaları riski. Böyle bir uzlaşmayla Erdoğan başta kalsa dahi Meclis’in ve yargının güçlenmesine yol açılması ihtimali ise bu senaryonun güçlü yanı.
Bütün senaryoların kilit noktasında ise aynı olgu bulunuyor:
Bahçeli iktidara ortak olmak için Erdoğan’la iş birliğine mecbur ama Erdoğan iktidarını sürdürmek için Bahçeli’ye mecbur değil.
* 27 Kasım 2020 saat 17.15’te güncellendi.