Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedefe koyması artık endişe verici bir hal almaya başladı. Erdoğan en önemli siyasi rakibi olan Kılıçdaroğlu’nun siyasetin dışına atılması çabaları can güvenliğini tehlikeye atacak boyutlara varmamalı.
Yalnızca suç örgütü liderlerinin hakaret ve tehditlerine maruz kalmasına ses çıkartmayışından söz etmiyorum. Yalnızca AK Parti’nin müttefiki MHP’nin CHP liderini TBMM dışına çıkartmak, hapse attırmak talebine ses çıkartmayışından söz etmiyorum. Türkiye’de en çok fiziki saldırıya maruz kalan siyasi parti lideri olan Kılıçdaroğlu’nun hayatını tehlikeye atma pahasına hemen her fırsatta onun toplumda bir nefret objesine dönüşmesine yol açıyor. Yanlış yapıyor.
Şimdi Kılıçdaroğlu’nun öldürüleceği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun onun yerine getirileceği gibi iddialar ortaya atılıyor. Adeta CIA’nın 1970’lerde bıraktığı psikolojik savaş el kitabından bölümler okuyoruz. Fikret Bila “Çullanma Siyaseti” yazısında bunun sistematik bir kampanya olduğunu söylüyor. Kılıçdaroğlu’nun 4 Aralık’ta T24’ten Murat Sabuncu ile mülakatında kendisinin ve ailesinin telefonlarının dinlendiğini, izlendiğini söylemesi işin geldiği aşamayı gösteriyor.
Bölmek ve Kürt seçmenden koparmak mı?
AK Parti ve MHP’nin yakın zamana dek hedefi tekti. O da CHP ile İYİ Parti arasındaki Millet İttifakını bozmaktı. Çünkü 2019 bu ittifak siyaseti 2019 yerel seçimlerinde AK Parti ve MHP arasındaki Cumhur İttifakını yenilgiye uğrattı. Ve bu seçimden, belediye başkanlıkları sayısını artıran MHP lideri Devlet Bahçeli de kazançlı çıkmıştı.
O olmayınca CHP ve İYİ Parti’yi ayrı ayrı çatlatma, çatlaklarını büyütmeye çalışma taktiklerine geçildi. Üstelik ikisinde de hedef İstanbul’du; Cumhur İttifakının en ağır yenilgiyi aldığı İstanbul. İmamoğlu’nun yanı sıra, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu hakkındaki iddiaların alevlenmesi tesadüf müdür? Ortada suç varsa tabii ki soruşturulmalı, suçlu varsa, kim olursa olsun cezasını çekmeli.
Ancak Erdoğan ve Bahçeli’nin ve aynı hizadaki medyanın CHP ve İYİ Parti’ye yüklenmesindeki ortak noktanın işin içine HDP’yi katma çabası olduğu da görülüyor. Amacın İstanbul seçiminde belirleyici olan Kürt seçmenin AK Parti’den kaçışının önüne geçmek olduğu kuşkusu ağır basıyor.
Kılıçdaroğlu’nun başına bir iş gelirse…
Buraya kadar işlerin bir yere kadar sert oynanan siyaset oyunu içinde kaldığı söylenebilir.
Ancak Kılıçdaroğlu’nun, üstelik Alevi köklerinin el altından öne çıkarılarak şeytanlaştırılması süreci tehlikeli bir hal almaya başladı. Sinirleri bozuk işsiz ve eğitimsiz nüfusun bol olduğu bir ülkedeyiz.
Bu kampanyayı kimler hazırladıysa yanlış yapıyor. Hatırlıyor musunuz? Bu yılın başlarında “Twitter hesapları “yeşil noktalı” bir “milli hesaplar buraya” kampanyası başlatılmıştı. Büyük bir fiyaskoyla sonuçlanıp sessizce kaldırıldı. Ama bu ona benzemez. Bu iş ciddi.
Hepimizin can güvenliğinden bütün yürütme gücünü Bahçeli sayesinde elinde toplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan sorumlu. Ancak Erdoğan’ın belki de can güvenliği ve esenliğine en çok dikkat etmesi gereken yurttaş Kılıçdaroğlu olmalı. Yalnızca ülkede çoğulcu demokrasi ve laik hukuk devleti ilkelerinin her şeye rağmen hâlâ devam etmesi bakımından değil, bir milli güvenlik sorunu olarak da bu konu önemsenmeli. Sanırım bu konuda Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı Hakan Fidan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da gereken hassasiyeti gösterecektir ve göstermelidir de.