Amerikan seçimlerinin sonuçlarını öğrendikten sonra artık geriye bir tek önemli seçim kaldı. O da malum, bizim seçimlerdir. Bu seçimlerin vaktinde yapılma olasılığı sıfır değil elbette ama sıfıra çok yakın. O halde seçimlerin zamanlaması üzerine konuşmak durumunda kalacağız. Peki yaklaşan seçimlerin belirleyici dinamikleri neler olacak? Hangi toplumsal grupların tercihleri sonucu belirleyecek?
Bu soruların cevapları bilgi temelli spekülasyonlardır diyebiliriz. Yani, serbest uçuş yapmasak da bildiklerimiz kısıtlıdır ve bilgimiz dahilinde spekülasyon yapmak durumundayız. Ne biliyoruz o zaman? Gelecek seçim için önemli olan Cumhur İttifakı seçmen tabanındaki huzursuz muhafazakar gençlerdir. Nasıl huzur içinde olabilir ki bu seçmen tabanı? Krizden krize koşarken pandemiye yakalandık. Evet, bu pandeminin sorumluluğu iş başındaki hükümet olamaz belki. Ama niye bir Almanya ya da Kanada kadar hazırlıklı değildik? Niye pandemi ile şeffaf bir yönetimle mücadele tercih edilmedi? Bir yanda doktorlar ve sağlık çalışanları, diğer yanda sağlık bakanlığına pandeminin ilk aylarında açılan büyük kredi niye şeffaf paylaşılmayan veriler nedeniyle boşa harcandı?
Bu soruların cevapları birbirine bağlıdır elbette. Eğer ülke ekonomisi en ufak olasılıktaki krizlere birazcık hazırlıklı olsaydı durumun vahameti konusunda daha şeffaf olunabilir, tüm halk kesimlerinden güçlerine uygun bir fedakarlık istenebilirdi. Şu an için karşı karşıya olduğumuz durum sosyal adalet ve eşitlik temelinde sorunludur. Krize karşı en kırılgan ve dayanıksız olan toplumsal kesimler orantısız bir şekilde salgının sonuçlarıyla kendi başlarına uğraşmak üzere yalnız kalmaktadırlar. Pandemide hayatını kaybedenler ağırlıklı olarak gençler olmayabilir. Ancak gençlerin geleceğinden eksilenler, hayata katılımlarında ve beklentilerinin gerçekleşmesinde büyük bir hayal kırıklığı oluşmaktadır. Bunun siyasi sonuçları elbette beklenmelidir.
Pandemi kayıplarının hangi toplumsal grupları sarsmakta olduğunu henüz bilmiyoruz. Ama bu ne kadar süre erişilemez bir bilgi olarak kalabilir? Devlet sırrı komşularınız, öğrencilerinizin aileleri ve nihai olarak ellerinin sıcaklığını bildiğiniz sevdiklerinize ulaşınca da gizli kalabilir mi? Hepimizin bu noktada bilmek istediği çok açıktır: kaç kişiyi yurt sınırları dahilinde kaybetmekteyiz her gün?
Pandemi sadece öldürmüyor, aynı zamanda insanları işlerinden de ediyor. Bu ölmekten beter etmek anlamına da gelir çoğu zaman. İşsiz bırakmadan önce aylarca süründürüyor ve iş kaybı korkusuyla yok pahasına çalıştırıyor. Evlerinde bekleyen çoluk çocuğa ekmek mi Korona mı götürdüğünü bilemeyerek bir gidip bir geri gelmek nasıl bir tecrübedir? Şikayetlerini duymuyor olmanız şikayetçi olmadıkları anlamına gelmez bu sessiz grubun. İstatistiki olarak işsiz olmayan, yani işi olmasa da iş aramayanların çokluğu nerede olduğumuzun göstergesidir aslında. Bunlar yeni bilinmeyenlerin ifşası değil elbette. Ancak durgun suların altında bir huzursuzluğun olduğunu görmek gerekir.
Araştırmalar sağlıklı mı?
Bu huzursuzluk elbette ilk önce iktidar ittifakını etkilemektedir. AK Parti’den kopmuş olan Gelecek ve Deva partilerinin oy oranlarının gazetelerde son zamanlarda sık sık gözlenen araştırmalarda pek de yüksek çıkmaması, muhalefet genelinde bir yükseliş gözlenmemesi bize ne söylüyor olabilir? İktidar açısından bu elbette vahim olarak nitelendirdiğimiz iktisadi şartların göründüğü kadar kötü olmadığının ispatı olarak alınabilir. Ancak siyasi tercihler henüz ifade edilebilir bir olgunluğa erişmemiş olabilir. Ya da daha basit bir şekilde bu araştırmaların gerçekleri görebilme yetisi hiç olmayabilir.
Araştırmaların birçok teknik eksikliklerini sayabiliriz. Pandemi döneminde nasıl bir örneklem ile hangi etik ve sıhhi koşulları yerine getirerek anket görüşmelerinin yapılabildiği belli değildir örneğin. Telefonla yapılan görüşmelerin nasıl bir telefon numarası veri tabanına bağlı olduğu da açık değildir. Bu sorulara tatmin edici cevaplar verilebildiğini varsaysak bile bu çalışmaları nasıl olup da birkaç gün içinde gerçekleşebildiği sadece bir muammadır. Aslında kotalı örneklemin muamması falan yok; bu örneklemlerle hiçbir istatistiki çıkarım yapılamaz. O halde elimizde olan sadece bir kakafonidir. Yani toplumsal gerçekliğin bizlere gönderebildiği mesajı yanlış ve eksik yöntemlerimiz nedeniyle anlaşılır hale getiremiyor olabiliriz.
Oysa bu mesajın temelde iki temel gruptan geleceğini tahmin etmek zor değildir. Bunların biri huzursuz muhafazakar seçmenlerdir. Bu seçmen içinde en huzursuz olan kesim pandemi karşısında en kırılgan ve pek çok açıdan kayıp olmaya aday genç nesildir. Diğeri ise o kadar da mütedeyyin ve muhafazakar görünmeyen karşı mahallenin gençleridir. Dinledikleri müzik, kılık kıyafet ve belki de kullandıkları lisan ile günlük yaşam örüntülerinde pek benzeşmeseler de bu cenahtaki gençlerin de huzursuz oldukları çok açıktır. 4 milyona yaklaşan yeni misafir Suriyeli nüfusun bu pandemi günlerinde öncelikle kimin işleri için yarıştıklarını sanıyoruz? Beyaz yakalı devlet ve özel sektör çalışanlarının mı? Her üniversite mezunu bir genç işsiz için kaç tane üniversite diploması olmayan genç işsiz vardır sizce? Bunların kaçı bu pandemi ve yeni misafirler olmasaydı çalışırdı? Belki en azından işi olmayanlar iş aramayı düşünürdü? Bu sorular çok farazi gelebilir elbette. Esas bilmek istediğimiz bu huzursuz gençlerin içinde bulundukları durumdan kimi sorumlu tutacaklarıdır. Fatura pandemiye, ya da bir beka mücadelesindeki Türkiye’nin düşmanlarına kesilebilir mi?
AK Parti’nin ikinci nesli
Tahminim şekli farklılıkların ötesine geçildiğinde muhafazakar olan ya da olmayan mahallelerin gençlerinin düşünsel dünyaları birbirlerinden çok da farklı değildir. Hayatlarını kurma gailesindeki bu genç kitle AK Parti ve Cumhur İttifakı döneminin bugününde iktidarın ilk yıllarıyla karşılaştırıldığında kendilerini çok geride kalmış hissetmektedir. Amerikalı genç neslin bir yüzyıl içerisinde ilk defa kendi anne babalarından daha iyi bir hayat sahip olacaklarına dair beklentilerinin inandırıcı olmadığı söyleniyor. Yani bugünün genç Amerikan neslinin anne babaları gibi bir iş, ev ve birkaç çocuk sahibi olup onları yüksek öğretime göndererek nesiller arası gelişimin temellerini atabileceğine dair güveni yok artık. Ya Türkiye’de bu beklentiler nasıl şekillendi son yıllarda? AK Parti’nin ikinci nesli anne babalarından daha iyi bir gelecek hayal edebiliyor mu? Bir araba ile hafta sonları mangala gitmek ve yazları sahillerde tatil yapmak hayalleri hala var mıdır?
Bugünün Türkiye’sinde genç nesillerin hayalleri ölünce pandemi geri kalanları kırıyor düşüncesi de daha kuvvet kazanacaktır. Yani bu kıştan bahara çıkacak olsak da siyaseten bu baharın yeni ümitleri yeşertmesi zor görünüyor. Sanki 2002 sonbaharına geri gidiyor gibiyiz. İçinden geçtiğimiz ekonomik kriz ve pandemi kayıpları mevcut siyasetin bütün inandırıcılığını çökertebilir. O çöküşün bir demli çayla geçiştirilmesi mümkün mü? Yalnız müesses nizamın bir parçası olan muhalefet için böyle bir çöküş sırasında sadece muhalefette olmak da yetmeyecektir. Gelecek için ümit verebilmek ve bunu da inandırıcı ve samimi olarak yapabilmek gerekecektir. Şu an muhalefet için bu inandırıcılık ve samimiyetin var olduğunu söyleyebiliyor musunuz? Belki de Cumhur İttifakı’nın en büyük avantajı budur.
Eğer 2023’ü bekleyemezsek erken seçim için uygun bir zaman olabilir mi? Hesap çok karmaşık değil sanki: Pandemi nedeniyle her şart altında ekonomiyi durdurmayalım ki insanlar eve ekmek götürebilsinler. Ekmekle birlikte virüs de götürüyor da olsalar ekonominin durdurulmayacağı artık karara bağlanmış görünüyor. Bunun sonuçlarına katlanılabilir kanaati yerleşmiş sanki. Ekonomik “reformlar” için toplantılar yapıp birkaç paydaşla görüşelim. Para politikasını kriz çıkmayacak şekilde sürdürelim ki sokaktaki vatandaş TL’deki değer kaybına kafayı takmasın. Bir de hukuk “reformu” yapalım ve ilk fırsatta seçime gidelim.
Gelecek ümidini verebilen seçimi kazanabilir
Tabi mesele bu “reformları” yapmak değil bunların sonuçlarının halkı memnun etmesini beklemek meselesidir. Dolar ve avro kurunu birkaç kuruş aşağı çekerken ve durmuş olan ekonomiyi çalıştırınca yüksek görünen büyüme oranlarına varmış iken insanların mutluluktan uçarak iktidarın gelecekte de en iyi performansı göstereceğini düşünmeleri otomatik bir çıkarım olamaz. Aynı zamanda durdurulmayan ekonomi nedeniyle pandemide kaç kişiyi daha kaybedeceğimiz önemlidir. Sadece son on gün içinde kaybettiğimiz yaşamları düşünün. Bunların kaçı yaşamının daha başında ve gelecek on yıllara umutla bakma fırsatı bile bulamadan kaybedildi? Bilmiyoruz. Artık bu kayıpların şeffaf bir raporlama ile halk ile paylaşılmadığı kanaati yerleşmiş görünüyor. Bu güvensizlik ortamında pandeminin gerçek ya da insanların kanaatlerindeki hayal edilen kayıplarının nasıl sonuçları olacağını kestirmek güçtür.
Seçimlerde huzursuz gençlerin de geleceklerinde AK Parti ya da MHP ile daha müreffeh bir Türkiye hayal edebiliyor olmaları gerek. Bunun “reformlar” ile sağlanması zor görünüyor. O zaman temel sorumuz bu kitlenin geleceklerini nerede bulabileceklerini düşünecekleridir. Bu gelecek ümidini verebilen seçimi de kazanabilir.