Zekâ ürünü esprilerin siyasetin tadı tuzu olduğunu unutmu]]şuz çoktandır. Aynı gün içinde önce Meral Akşener, sonra Ali Babacan sayesinde hatırladık. İYİ Parti lideri Akşener’in MHP lideri Devlet Bahçeli’den gelen “Dön evine” çağrısına “Genel Merkezdeki çalışmaları bitirdik, evime dönüyorum” cevabı, eski Türkiye’de Süleyman Demirel’i, Necmettin Erbakan’ı gülümseterek hatırlatan bir cevaptı. Sonra DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın, iktidarın çatışma ortamını sıcak tutma siyasetini “Haftanın Düşmanı” ilan etme taktiği olarak tanımlaması geldi.
OLAY TV’de 24 Aralık akşamı Gündem programındaki mülakatımızda şunları söyledi Babacan:
• “[İki yıldır] bu memleketin siz hangi sorununu çözdünüz? Durmadan nefret, durmadan hakaret, durmadan düşman ilan etmek… Çözüm üretemiyorlar, kamuoyu ilgisini başka yerlere çekmeye çalışıyorlar.
• “Bugün düşmen HDP oluyor, yarın Batı oluyor, ertesi gün Rusya oluyor, bir başka ülke oluyor, yok faiz lobisi oluyor. Bakın dikkat edin, düşman hiç bitmiyor. Adeta “Haftanın Düşmanı” diye orada bir pano asılı; haftanın düşmanı şu, haftanın düşmanı bu.
Yoksulluk, işsizlik, hastalık ve korku iklimi
Babacan devam ediyor:
• “Bu ülkenin en büyük düşmanı şu anda yoksulluk, düşmanı işsizlik, düşmanı pandemi. Her gün bir uçak dolusu insan ölüyor bu ülkede. Dönün bunu çözün. Bunun çözümüyle ilgili ne üretiyorsunuz ne öneriyorsunuz Allah aşkına?
• “Siz bu düşmanlarla savaşın, bırakın başka düşmanı. Bunlarla mücadele edemeyip, bunda başarılı olamayıp dönüp başkalarını düşman ilan ediyorsunuz.
• “Geçtiğimiz yıl boyunca 41 şehre gittik. Sokakta vatandaşların ifade ettiği sorunlar -gençler başta olmak üzere- işsizlik ve hayat pahalılığı.
• “Ama bu iki problemi ifade ederken (…) vatandaşlarımızın bir kısmı kulağımıza fısıldıyordu. Gencecik çocuklar yanımıza gelip, “problemlerimiz çok” diyor, ama sosyal medyada paylaşmaktan korkuyorlardı. Yani korku iklimi…
• [İşe girerken] KPPS’yi geçeriz de mülakatta elerler, diyorlardı. Çünkü sosyal medya paylaşımlarına bakıp siyasi eğilimini anlamaya çalışıyorlar. İfade özgürlüğünün olmaması, baskı iklimi toplumu şu anda derinden etkileyen bir konudur.
• “Ama bir noktaya kadar. İnsanlar kaybedecek bir şeyleri kalmadığı zaman açıktan konuşmaya başlıyorlar. Üzülerek söylüyorum ki kaybedecek bir şeyi kalmayan vatandaşların sayısı hızla artıyor.”
Erdoğan hukuk reformu yapamaz
• “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye’yle ilgili verdiği ihlal kararı sayısı tam 356. Bizden sonra ikinci sırada Rusya var ve sayı 72. İfade özgürlüğü ihlalinde lig birincisiyiz. Yazık değil mi bu ülkeye?
• “İnsanların konuşturulmadığı, basının susturulduğu, bilim insanlarının susturulduğu, sivil toplumun susturulduğu bir ülkede başarı elde etmek mümkün değildir.
• “Türkiye’de artık hukuk devletinden söz etmek mümkün değildir. Sayın Erdoğan her konuda manevra yapabilir, dış politikada yapabilir. Ama Türkiye’de hükümetin yapamayacağı bir şey varsa o da hukuk reformudur. Çünkü Türkiye’de yargının bağımsız olması gerektiğine inanan bir yönetim yok.
Erdoğan faiz lobisine mi “boyun eğdi”?
• “1 Ocak 2019’dan bu yana 130 milyar dolar harcandı doları 7 liranın altında tutmak için. Devlet döviz satışlarını örtülü yapıyor, o yüzden tam rakam bilinmiyor. Nasıl oldu da 3 Merkez Bankası değiştirdikten sonra, faizler iki katına çıktı.
• Eylül 2020’de yüzde 8.25 olan faiz Aralık’ta yüzde 17 oldu, iki katından fazla. 6 Kasım’da bütün ekonomi yönetimini değiştirdiler. Akraba bakan kayıp. Demokrasi her zaman şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim demek.
• Para politikası yanlış yerde durduğu için yabancı yatırımcılar ucuz fiyattan dolar aldı ve gitti. Merkez Bankası’nın rezervi kolay birikmiyor. Yılların emeği, yanlış politikalar yüzünden, yanlış inatlar yüzünden gözümüzün önünde eriyor.
• Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘döviz bozdurun’ çağrısına uyanlar zarar etti. Dünya eksi faizle devam ederken, Türkiye’deki yüzde 17’lik faiz nasıl açıklanacak? Sanki faiz artırımını Cumhurbaşkanı Erdoğan yapmıyormuş gibi bir izlenim oluşturuyor. Ama bunların hepsi bilgi ve izni dahilinde.
• [Faiz lobisi gibi] ne olduğu bilinmeyen kavramlar uydurup işi sürdürmeye çalışıyorlar. Erdoğan faiz lobisine mi boyun eğmiş oldu şimdi?
F-35’leri kaybettik, S-400’leri kullanamıyoruz
• “Dış politika diyoruz ama şu anda bir politikadan da söz edemiyoruz. Dış ilişkilerde en kötüsü yalnız kalmaktır. Dünyada öylesine istenmeyen bir hale geldik ki hiç olmadık ülkeler bize karşı bir araya gelmeye başladı. Kim derdi ki İsrail’le Körfez ülkeleri bir araya gelsin?
• “Bizim üzerinde çalıştığımız iki hava savunma projesi vardı. Öncelikle, eskiyen F-16’ların yerini alacak F-35 uçakları, bir yandan da milli savaş uçağımızı yapmak. O nedenle F-35’e ortak olduk. Türkiye şu an F-35 projesinden kovulmuş durumda. Bizim ürettiğimiz parçalarla yapılan uçakları başkalarına satıyorlar.
• “Hem milyarlarca dolar hem F-35’leri kaybettik. Rusya’dan alınan S-400’lerin kapağını açmaya kalkınca da yaptırımlar geldik. Savunma Sanayii yaptırımlarla en önemli parçalarını ithal edemez hale geldi. S-400’lerin hangi dış tehdide karşı kullanılacağı da belli değil.
Ankara’dan “saçma sapan” talimatlar
• Patriot füze sistemleri önemli. Bu silahların [Türkiye’ye] satılmasını önleyerek ABD Kongresi büyük hata yaptı. Ama bir yanlış başka bir yanlışla düzeltilmez. Buna kızıp da [NATO’yla] uyum sorunu olana bir sisteme milyarlarca dolara para yatırıp, savunma sanayiine darbe vuracak bir adım atılması da yanlış.
• Dışişleri Bakanlığı dış politikada devre dışı kaldı. Dış politikayı yürütecek başarılı diplomatlar devre dışı kaldı. Şu anda Ankara’dan gelen saçma sapan talimatları uygulamak zorunda savunmak zorunda kalan, bazıları dayanamayıp istifa eden diplomatlarımız var. Örneğin DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Abdurrahman Bilgiç, Londra Büyükelçiliğinden sonra istifa ettiğinde daha 55 yaşındaydı, Dışişlerinde emeklilik yaşı 65 olmasına rağmen.