Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan 5 Ocak’ta MHP lideri Devlet Bahçeli’yi evinde ziyaret etti. Bir saat 10 dakika görüştüler. Bu, Cumhur İttifakı liderlerinin bir haftada üçüncü görüşmesiydi. İlk görüşme 30 Aralık 2020’de Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülleri töreni öncesinde, Beştepe’de yapılmıştı. İkincisi, 31 Aralık’taki telefon görüşmeleriydi. Görüşmelerin içeriği konusunda resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak kulise sızan bilgilerle ülkenin gündemindeki sorunlar birlikte ele alındığında sıkıntılı bir süreçten çıkış yolu arandığı iki liderin yüzlerindeki ifadeye, vücut dillerine de yansıyor. Türk filmlerinin unutulmaz klişelerinden birinde söylendiği gibi, gözler yalan söylemiyor.
Erdoğan ve Bahçeli’nin birbirlerine bakışları, duruşları, görüşme sonrası vedalaşmalarına dair fotoğraflardan bir “çatlak” tahlili yapacak değilim. Ama 2021’e pek mutlu girmedikleri ve hamaset beyanlarına karşı Türkiye’nin ve iktidar ittifakının önünde ciddi sorunlar bulunduğunun farkında oldukları anlaşılıyor.
Nedir bu sorunlar?
Önce kulise sızan bilgiler
Sorunlar yumağına gelmeden önce görüşmeye dair kulise sızan/sızdırılan bilgilere bakalım.
Abdulkadir Selvi’ye göre, Erdoğan 30 Aralık görüşmelerinde kendisini evinde ziyaret etmek istediğini söylemiş. Doğruysa, 31 Aralık telefon görüşmesinde 5 Ocak tarihini belirlenmiş olmalı. Toplantının gündemi ve ele alınacak sorunlar konusunda da Erdoğan’ın 30 Aralık’ta randevu isterken Bahçeli’ye bilgi vermiş olması, siyasetin olağan akışına uygundur. Bu mantık zincirine göre, bazı erken yorumcuların söylediği gibi, İlker Başbuğ’un 27 Mayıs darbesinden söz etmiş olması gibi gelişmeler üzerine yapılmış değil yani; bu konuya gündem dışı değinmiş olabilirler ama değindiklerine dair henüz bilgi bulunmuyor.
Hükümet çizgisindeki medya görüşmeye dair daha çok Erdoğan’ın, yağan yağmuru kastederek kendisini kapıda karşılayan Bahçeli’ye “Elhamdülillah rahmetle geldik” demesini sevmiş, onu öne çıkarmış.
Kulis bilgilerine göre görüşmede ağırlıkla Erdoğan’ın Kasım’da sözünü ettiği ekonomi ve yargı reformları ele alınmış. Ayrıca dış politika konuları, ABD ve AB ile ilişkiler de.
Zaten sorunlar listesinde de -kovit salgınını en başta ve ayrı tutarak söyleyelim- daha çok bu konular var.
Siyaset ve ekonomi iç içe
Erdoğan 4 Ocak’ta AK Parti yönetimi reformlar gündemiyle toplamıştı. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün reform çalışmaları hakkında verdikleri bilgi ve tartışmaların 5 Ocak’ta Erdoğan tarafından Bahçeli’ye aktarıldığı anlaşılıyor. Ve görüşlerini aldığı.
Reformların ne kadar ileriye doğru değişim getireceğinin sınırları ise, özellikle yargı reformunda Bahçeli’nin ağırlığıyla belirlenecek. Erdoğan’ın reform vaadi ardından yaşananlar henüz taze. AK Parti’nin kuruluş ve yükseliş devri direklerinden Bülent Arınç, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın durumundan söz edince Bahçeli TBMM konuşmasında hakaret ederek karşı çıkmış, neticede giden Arınç olmuştu.
Ekonomi konusunda Bahçeli’nin frenleyici etkisi beklenmiyor. Ekonomideki aktörlerin beklentileri ise farklı. Örneğin kovit salgınından en çok etkilenen işsizler, çalışanlar ve esnaf, günü kurtaracak doğrudan yardım beklentisinde. Seslerini TOBB aracılığıyla duyurmaya çalışan küçük ve orta büyüklükteki işletmeler salgından iflas etmeden çıkma, hasarı azaltma peşinde. TÜSİAD ise yapısal reformların yanı sıra, Türkiye’nin dış itibarını artıracak yargı reformunu da önemsiyor.
Ekonomideki düzelme iktidara oy desteği demek.
Dış gelişmelerin ekonomiye etkisi
Yargı üzerinde yürütme etkisinin azalması artık sadece Avrupa Birliği ile ilişkiler bakımından önem taşımakla kalmıyor. Aynı zamanda ABD ile ilişkilerde de öne çıkabilir. 20 Ocak’ta Beyaz Saray’ı devralacak yeni ABD Başkanı Joe Biden, uluslararası öncelik listesinde bir demokratikleşme konferansı bulunduğunu ilan etti. Biden yönetiminde ABD ve Türkiye arasında yaptırımlar gölgesinde ilişkilerin ilk sınav yeri 17 Şubat’taki NATO liderler zirvesi olacak. AB liderleri 25 Mart’ta Türkiye ile ilgili sorunlar hakkında ABD ile ilişkileri dikkate alarak karar verecekler.
Diğer yandan (www.10haber.net sitesi de yazmış) dünyanın önemli danışmanlık şirketlerinden Eurasia Group, Türkiye’deki ödemeler dengesi sorununun AK Parti tabanını da zayıflatacak düzeye getirmesini küresel riskler arasında saymış. Bu risk Türkiye’yi bir erken seçime götürecekse mesele yok, seçmen verir kararını, sonuca bakılır. Ama dışarıdan bakıldığında ödemeler dengesinin daha da bozulması karşısındaki asıl risk Türkiye’nin yeni askeri hamlelere girmesi olarak görülüyor.
Görüldüğü gibi yargı reformundan ekonomik reformlara, dış politikadan seçim tartışmasına dek bütün sorunlar iç içe geçmiş durumda, 2021 kapısında bekliyor.
Erdoğan ve Bahçeli’nin gözlerine yansıyan işte bu sıkıntıdır.