Geçen cuma sabahı 1990’lara ait gibi duran tek şey, benim haberleri ille de basılı gazeteden okuma ısrarımdı. Kahvemi aldım, masaya oturdum, sayfaları çevirmeye başladım. Birinci sayfada “kişi başı” yerine “adam başı” yazan editöre söylene söylene 19. sayfaya kadar gelmiştim ki, “karikatürü” gördüm: Pırlantadan üretilen tüm takılardan ikişer ikişer takmış sarışın bir kadın, dev bir tektaş yüzüğü tasma gibi boynuna geçirdiği erkeği kravatından tutmuş sürüklüyor! Sayfanın tepesine baktım, hata yok, 12-18 Şubat 2021 yazıyor.
Yazının başlığı “Hazır ol vaktine erkek milleti 14 Şubat çekmiş kılıcı geliyor.” Başlıkta bir virgülden daha fazlasının eksik olduğu kesin, bize bir şey anlatmaya çalışıyor ama ne?
Selahattin Duman imzalı “yorum”, hayvancılık sektörünün incelikleri ve küçük baş hayvanların çiftleşme ritüelleri ile açılıyor ve satır aralarında büyükşehirde yaşayan insanlarla bağlar kurmaya çalışıyor. Çiftleşme zamanı gelen koçların yağlı kuyruğu zengin aile çocuğunun kullandığı Ferrari’ye, dişilerin dikkatini çekmek için tos atmaları entelektüel faaliyete benzetiliyor örneğin. Kaba saba, çiğ yazılar yazmak suç değil neticede, okumazsın olur biter. Fakat yazının kalanı bırakın cinsiyetçiliği, açıkça kadın düşmanı, ayrımcı, zehirli ifadelerle dolu. “Kadın kısmı yıllık katliama hazırlanıyor”, “Benim tahminlerime göre her yıl şubat ayında otuz-kırk bin erkek telef oluyor, “Yiğitlerin boynu kasabın bıçağına uzanacak”… Uzun zamandır böylesini gerçekten okumamıştım. 90’lı yılların maço ve erkek gazetecilik kültürü sayfadan fırlayıp boğazıma yapıştı resmen, oksijensiz kaldım!
Pırlanta takılar kırılmasın!
Duman, yazının bir noktasında fazla ileri gittiğini düşünerek gönül almaya da çalışıyor. Yanlış anlamayın kadınların değil, pırlantaların gönlünü. “İncik boncuk” dediği pırlanta takıların kırılacağını dikkate alıp böyle diyerek bu ürünleri kesinlikle hakir görmediğinin altını çiziyor.
Nüfusun neredeyse yarısı asgari ücretle yaşamaya çalışırken, salgın alıştığımız dünyayı tamamen değiştirmişken, kadınları da erkekleri de pırlantanın hayatta zaruri bir ihtiyaç olduğuna ikna etmeye çalışan ve 14 Şubat gibi özel günler yaklaşırken artan reklamlar benim de canımı sıkıyor. Ancak bu reklamlar ile tüketim kültürü ve kapitalizm arasında bağ, neden-sonuç ilişkisi kurmayı başarabiliyorum mesela. Ama beyefendi kadınları reklam veren sanıyor gibi. Ya da kadınların kapitalizmin icadı olduğunu düşünüyor. Eğer öyleyse benden söylemesi pırlanta yüzük için erkekleri kesmediğimiz gibi AVM’leri doğal habitatımız sanmıyor, küçük ev aletleri ile için çıldırmıyoruz. En büyük derdimiz de çıkmayan lekeler değil.
Bu, sözüm ona bir mizah yazısı. Ancak gülüp geçmek mümkün değil. Evet, mizah dayanma gücümüzü artırır, direniş silahıdır. Hele de elimizde koşullara direnmek için kalmış birkaç enstrümandan biriyse daha da önemlidir. Ama bu ülkede yüzlerce kadın erkeklerin elinde can verirken, kadınların 14 Şubat’ta erkek katliamı yaptığına dair mizah yapmayı denemek, kadınlara erkek kasabı demek komiklik değil, densizlik. Üstelik bunu bir de gazeteci olarak, gazete sayfasından yapmak… Bırakın da mizah, ölüm kalım savaşı veren kadınların dayanma gücü olsun. İnsan mesleğine, birlikte yaşadığı insanlara karşı sorumluluk hissetmeli.