Yetkin Report

  • English
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Hafıza Kartı
  • Hayat
  • Yazarlar
  • Arşiv
  • İletişim

‘Gecelerin yargıcı’ devlet: Yürüyüşe katılanlara gözaltı

Yazar: Ali Kayalar / 11 Mart 2021, Perşembe / Oda: Siyaset
Polis, 8 Mart günü yürümek isteyen kadınların Sıraselviler’ Caddesi’nden çıkmasına izin vermemişti. (Fotoğraf: Twitter/8MartYuruyus)

İstanbul’da, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde düzenlenen Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan kadınların bazıları, apar topar ve gece vakti göz altına alındı. Devlet bir kez daha “haklar ve özgürlüklerin teminatı benim” demek yerine, “gecelerin yargıcı benim” demeyi tercih etti. Peki devlet ne zaman gecenin sahibi oldu?

“19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Avrupa’da 50’den fazla şehir yapay olarak ışıklandırılmıştı. … 20. yüzyıl başlarında Paris, 50.000’den fazla sokak lambasıyla aydınlatılıyordu.”

Arinna Huffington, yukarıda alıntıladığımız “Uyku Devrimi” kitabında iktidarın tarih içinde geceyi nasıl ele geçirdiğini anlatıyor.

1318’de Paris’e ilk kamusal alan fenerlerinin asılmasıyla başlayan istilanın Endüstri Devrimi’yle zirveye ulaştığını örnekliyor. “Yapay ışık gecenin kolonize edilmesini sağladı” diyor Huffington.

Böylece emeğin gece de emtialaşması mümkün hale geldi ama buna karşı ilk sesler de kısa süre sonra duyulur oldu. 1889’da Massachusetts eyaletinin Worchester kentinde sendika öncülüğünde yürüyen işçilerin elindeki pankartta şöyle yazıyordu: “Sekiz Saat İş, Sekiz Saat Dinlenme, Sekiz Saat Ne İstersek!”

Ne istersek mi?

Gündüz belli işleri vardı

Devletler, iktidarlar geceleri avuçlarının içine almak istemiştir hep fakat Türkiye gibi devletin “gecelerin yargıcı” olmaya soyunduğu örnek sayısı da çok değil.

Kaldı ki pek çok şey gibi gece meselesi de ülkede 15 Temmuz’dan beri biraz başka….

Dünden geriye sayalım mı?

8 Mart’ta İstanbul’daki Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan kadınlardan bazıları iki gün sonra, gecenin bir vakti evlerinden gözaltına alındı. Avukatlar karanlığın içinden bilgi almak için yine seferber oldu.

Bundan önce, rektör vasıfları taşıyan rektör isteyen Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri  gözaltına alınmıştı. Tabii ki gecenin bir vakti. Kapıları kırılarak.

Bu ikisinin arasında bir şey daha oldu. Ya da olmadı. Çeşitli siyasi gayelerle belenmiş, güdük bir İnsan Hakları Eylem Planı açıklandı. Cumhurbaşkanı dedi ki artık gecenin bir vakti gözaltılar olmayacak. Elbette kadınların gözaltına alınması yeterince sorun ama sabahı bekleyemez miydi? Erdoğan’ın sözlerinde samimi olmadığını savcılar da anında anladı mı yoksa?

Pandemi geceleri

Pandemi döneminde geceler zaten devlet sessizliğine gömüldü. Geceleri insanları evde tutmak gerçekten etkin bir yöntem midir yoksa gündüzü sıkıştırarak  yoğunlaştırmakta mıdır sorusunun yanıtı multidisipliner bilgi gerektiriyor. Fakat şu kısmı açık: Pandeminin devletçe araçsallaştırıldığına dair örnekler çoğalıyor. Yargı bağımsız olsun diyen avukatın, alnını terinin karşılığını almak için Ankara’ya yürümek isteyen madencinin de karşısına duvar gibi dikilmişti pandemi gerekçeleri.

Gecenin kartalları ya da nereye gidiyorsun bu vakitte!

Devletin gece üzerindeki tahakkümünde pandemi öncesine uzanacak olursak….

Yol kenarında birbiriyle çene çalan bir erkek güruhundan biri size dönüp “Nereye gidiyorsun?” diye sorarsa itiraz etmeden bir bakın, üzerinde üniforma var mı diye. Karşınızdaki “silahınızı kullanmaktan çekinmeyin” talimatıyla donanmış bir gece bekçisi olabilir. Nisan 2017’de çıkarılan 690 sayılı kanun hükmünde kararnameyle girdiler hayatımıza. Adı bile anti-demokratik bir kanun koyma biçimiyle. Geçtiğimiz yıl haziran ayında bekçilere polis yetkileri bahşedilince muhalefet çok itiraz etti, “yeni bir kolluk kuvveti mi oluşturuluyor” diye sordu. Karşı çıkanların arasında CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay ve HDP’nin TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi vekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da vardı. 15 Temmuz’dan itibaren hak ve özgürlüklerin daralmasından bazı diğer milletvekilleri gibi Gergerlioğlu da nasibini aldı.

Almanya’da sosyal demokrat hareketin öncülerinden, Karl Marx ve Rosa Luxemburg’un yol arkadaşı Ferdinand Lassalle, “gece bekçisi devlet” kavramının mucidi. 1862’de Berlin’de yaptığı bir konuşmada sorumluluk almayan liberal devlet fikriyle dalga geçmek için kullandı bu ifadeyi. “Tek yaptığın hırsızları engellemek” diyerek. Bizim bekçilerin adı “Gecenin Kartalları.”

Fosforlu Cevriye’nin gecesi

İktidar ortağının liderinin kadın parti başkanına “Fosforlu Cevriye” yakıştırması yapmasının da geceyle bir alakası var. (Murat Bey bu sabahki yazısında İYİ Parti lideri Meral Akşener’e sözüm ona hakaret amacıyla kullanılan Fosforlu Cevriye’yi, yazarı Suat Derviş’i anmış, “Akşener’in Fosforlu Cevriye çıkışı putları kıran türden” diyor).

Cevriye, kentin gece yaşayan yüzünün kahramanıydı. Korkusuzdu. Hayat dolu. Bir gece, “bekçilerden” kaçarken Boğaz’ın fosforlu sularında sonlandı hayatı. Gece erkeklerin olduğu kadar kadınların da değilse tam olmaz ki. Biraz da bunu anlatıyordu Fosforlu Cevriye. Tefrika edilmeye başlanmasından 87 sene sonra, Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılanlara karakol aynası düştü.

Hepinize sivil geceler

Geceyi zapt etmek, samimi olmasa bile haklar ve özgürlükler diyen yönetimlerle bağdaşmıyor. Devletin gecenin karanlığının ilkel korkularını silah olarak kuşanarak yeni korkular salması, “gecelerin yargıcı” olmaya kalkması maçoca, tatsız, daha önemlisi hukuksuz. Yüzyıllardır sokakları aydınlatan burjuvanın tarihsel “özgürlük” iddialarıyla dahi çelişiyor. Sokağa çıkma yasağı, darbe yönetimlerinin pratiği. Kulaklarında “sıkıyönetim” sözcüğü çınlayan ülkeler bunu iyi biliyor.

Velhasıl, gündüz de gece gibi sivillerin olmalı. Sivil olmalı. 15 Temmuz gecesi ibreyi terse çeviren şeylerden biri “sokağa çık” çağrısı olmuştu.

Uzun süredir evdeyiz belki ama aslolan sokağa çıkmak. İster hakkını aramak, ister gece boyu eğlenmek için.

Yeni yazılardan haberdar olun! Lütfen aboneliğinizi güncelleyin.

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Aboneliğinizi onaylamak için gelen veya istenmeyen posta kutunuzu kontrol edin.

Etiketler: 8 Mart, Ali Kayalar, Arianna Huffington, CHP, Endüstri Devrimi, Feminist Gece Yürüyüşü, Fosforlu Cevriye, Gece, gece bekçileri, Haluk Gergerlioğlu, HDP, Meral Akşener, pandemi, sendika, sıkıyönetim, sokağa çıkma yasağı, Suat Derviş, Uyku Devrimi

OKUMAYA DEVAM EDİN

Muhalefet seçim sonrası iç hesaplaşma sürecinde
Batıyla silah işleri açılıyor: hem F-16, hem SAMP-T
Erdoğan taktik değiştiriyor: seçime düşen depreme sarılır
  • Etnik Paylaşım Anayasaları Neden Devleti ve Ekonomiyi Felç Eder?30 Temmuz 2025
  • Özel bastırıyor: CHP başındaysan ölümü de göze alacaksın, çekilmiyoruz30 Temmuz 2025
  • Erdoğan Komisyonunun CHP’siz işlevsiz olacağını ne zaman kabul edecek?29 Temmuz 2025
  • Yapay zekâ ve hukuk, oligarşiyi demokrasiye geri döndürebilir mi?29 Temmuz 2025
  • Yapay Zekâ Problemleri: Grok Size Sararsa Ne Yapabilirsiniz?28 Temmuz 2025
  • Marifet söyler gibi itiraflar: orman yangınından İmamoğlu şokuna dek28 Temmuz 2025
  • İki değerli insanın ardından: Altan Öymen ve Süreyya Serdengeçti27 Temmuz 2025
  • İtalya’dan kadın cinayetleri konusunda öncü adım: iyi halsiz müebbet26 Temmuz 2025
  • Eurofighter geliyor: doğru bilinen yanlışlar ve yanıtsız sorular26 Temmuz 2025
  • Türk Enerji Şirketleri Küresel Sahneye Nasıl Çıkabilir?25 Temmuz 2025
Haberler arşivinde arama yapın...

Siyaset

Ekonomi

Hafıza Kartı

Hayat

Arşiv

English

Hakkımızda

Künye

Yazarlar

Yardım

Reklam & İşbirliği

Bize Ulaşın

tbtcreative.com | UFKZDN © 2024 yetkinreport.com

Kurumsal Bilgiler     ·      Yardım     ·      Kullanıcı Sözleşmesi     ·      Yasal Çekince

TOP