Şimdi aktaracaklarım, Ankara’da bir süredir hızlanan yeni kabine, yeni bakanlar ve nedense pek tartışılmayan yeni makamlar tartışmaları üzerine. Hazırlıklar hemen hemen tamamlanmış durumda, Hemen hemen dememin nedeni Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son onay makamı olarak üzerinde yapacağı son dakika değişikliklerine tabi olması. Yani bunların tamamı da onaylanıp uygulamaya girebilir, bir kısmı da.
Erdoğan’ın kabine değişikliğine gideceği hem siyaset hem ekonomi çevrelerinde tartışılıyor. Bu tartışmaların çoğu ne yazık ki “olsa olsa” yöntemiyle fikir yürütme yöntemiyle ve isim değişikliği üzerinden yürüyor. Oysa Erdoğan bir süredir devlette yeniden yapılanma planlıyor ve eğer gelecekse “yeni kabine” hazırlıklarına bu açıdan bakmak gerekiyor. Evet, AK Parti Kongresi, fazlasıyla şişirilen beklentileri karşılayamadı ama Erdoğan’ın eli devlet yapısını yeniden kurgulamakta daha rahat; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CHS) buna izin veriyor.
Hazine ve Maliye yeniden ayrılabilir
Erdoğan onaylarsa, sadece yeni bakanlar değil, yeni bakanlıklar gelebilir. Aslında Erdoğan 24 Haziran 2018 seçimleri ardından bürokrasiyi azaltma, sistemi hızlandırma gerekçesiyle bazı bakanlıkları birleştirmişti. Böylelikle kabine üyesi sayısı 16’ya inmişti.
Ama Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığında 2019’da başlayıp 2020’de tamamlanan ilk yıl değerlendirmesinde bazı birleştirmelerin tarsine sistemi daha da hantallaştırdığının saptanması basına da yansımıştı. Bunlar arasında Aile ve Çalışma ile Kültür ve Turizm bakanlıkları vardı.
Ancak Kasım 2020’de Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığını bırakması ardından 2018’de hazine ve Maliye’nin birleşmesinin iyi fikir olmadığı tartışılmaya başladı. Şimdi Hazine ve Maliye’nin yeniden ayrılması gündemde. İsimler üzerinde durmak doğru değil ama Lütfi Elvan’ın ikisinden birinde kalması ihtimali yüksek.
Erdoğan onaylarsa Aile-Çalışma ve Kültür-Turizm bakanlıklarının ayrılması ihtimali de yüksek. Bu konuda da Ankara’da telaffuz edilen isimler var. Ancak aynı şekilde, isim üzerinden yapılan spekülasyonlara katkıda bulunmayı uygun bulmuyorum. Kaldı ki yeni sistemde bakanlar zaten kendi inisiyatiflerini kullanamıyor; yani kimin olduğu pek fark etmiyor.
Yeni bakanlar, yeni bakanlıklar
Son haftalarda ayrılması muhtemel başka bakanlıklardan da söz edilmeye başladı. Örneğin Tarım ve Orman, örneğin Çevre ve Şehircilik.
Devlet idare aygıtının yeniden yapılanması çerçevesinde sadece bakanlıkların ayrılması değil, bazı önemli kurumların bağlı bulunduğu bakanlıkların değişmesi de söz konusu olabilir. Bunlar arasında Devlet Su İşleri, Tapu ve Kadastro, Nüfus İdaresi de sayılıyor.
Erdoğan, CHS, ya da müttefiki MHP lideri Devlet Bahçeli’nin deyişiyle “Türk tipi başkanlık” sisteminde müsteşarlıkları kaldırmış, yerine bakan yardımcılıkları getirmişti. Bakanlar, biri mutlaka kendilerine adeta siyasi komiser olarak verilen yardımcılarla çalışmaya başlamıştı. Oysa bakanlıkların içinden yetişen, bürokrasiyi iyi bilen müsteşarların yokluğunda sistem daha da hantallaşmaya başladı. Ama kimsenin henüz bu konuyu açacak cesareti yok.
Zaten bakan yardımcılıkları “eski Türkiye” deyimiyle bir tür “çiftlik” olarak algılanmaya da başladı.
Yeni bakanlıklar, sadece yeni bakanlar anlamına gelmiyor. Aynı zamanda yeni, bakan yardımcıları, danışmanlar, makam otomobilleri, makam personeli, yeni bürokrasi anlamına da geliyor. Tam da Erdoğan’ın kamu harcamalarını kısacağı sözü verdiği bir dönemde…
Erdoğan açısından işlevi
Yeni bakanlıkların Cumhurbaşkanı açısından bir idari bir de siyasi işlevi var.
Siyasi işlevi daha çok insana devlet bütçesinden sorumluluk ve makam vererek AK Parti iktidarına bağlılıklarını güçlendirme çabası olarak özetlenebilir.
Düşünsenize, AK Parti MKYK üyeliklerinin sayısı, yedekler ve yeni kurullarıyla birlikte yüzde 25 artırıldı. Bu saydığımız yeni bakanlıkların yeniden kuruluşu onaydan çıkarsa Erdoğan kabinesindeki bakanlar da en az yüzde 25 artarak 16’dan 20’ye çıkabilir.
İdari yapıda da bunu devlet yapısında uzun vadeli kadrolaşma çabasının yeni bir aşaması olarak görmek mümkün. Yeni bakanlıklar kurulduğu takdirde yani bakanlar muhtemelen bu makamlara hevesli milletvekilleri arasından çıkmayacak. Çünkü CHS rejiminde bakan olanın milletvekilliğini bırakması gerekiyor. Oysa yeni Anayasa hazırlığındaki Erdoğan’ın TBMM’deki AK Parti üye sayısını düşürmeye hiç niyeti yok. Bakanlar ya şu anda milletvekili olmayan kıdemli AK Partililerden, ya da Cumhurbaşkanlığının kurul ve komitelerinde yetişen isimlerden seçilebilir.
Bakanlar olmasa da bakan yardımcılarının içinde Cumhurbaşkanlığının “paralel bakanlık” olarak çalışan bu yapılarından yatay geçiş yapacaklar olabilir.
Koalisyonların sırrı çok sayıda bakandı
Devlet yapısı en hantal boyutlarına Bülent Ecevit başbakanlığında, MHP lideri Bahçeli ve ANAP lideri Mesut Yılmaz’ın koalisyon ortaklığındaki 57’inci hükümet döneminde ulaşmıştı.
DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin 14’ü “devlet bakanı”, tam 34 üyesi vardı.
AK Parti 2002 seçimiyle tek başına iktidar olup Abdullah Gül başbakanlığında 58’inci hükümet kurulduğunda ilk “reform” adımlarından biri olarak kabine üye sayısının azaltılması gösterilmişti; Gül kabinesinde 24 bakan vardı. Süreç içinde bu sayı en alt düzeyine CHS altında Erdoğan kabinesiyle ulaştı.
O dönemde bakan yardımcılığı makamı yoktu ama şimdi her bakanlıkta 2-3 bakan yardımcılığı makamı da var. Toptancılık yapmayalım ama çoğunun ne iş yaptığı belli değil, ya da yapmasa da olur türünden işler. Onay çıkarsa bunlar da büyümüş olacak.
Bakan sayısı artırarak sorunlara çözüm bulmaya çalışıp bulamamak çoklu koalisyon hükümetlerine özgü bir yöntemdi. Makam dağıtarak bağlılık kazanma amaçlanırdı. Şimdi de MHP ve Saadet’le bir tür koalisyon var diyenleriniz olabilir. Hayır, tek başına iktidar var, en azından kâğıt üzerinde.