Geçen hafta Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli “patates ve soğan piyasalarındaki ortaya çıkan durum” üzerine bir açıklama yaptı. Sanki üreticiler ve muhalefet aylardır bunu söylemiyormuş gibi, satılamayan patates ve soğan “Sayın Cumhurbaşkanı’nın talimatlarıyla” Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından alınacak ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılacaktı.
Bunun üzerine Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı üreticilerden, üretici örgütleri aracılığıyla 2020 yılı mahsulü olan patates 25 kilogramlık çuvallanmış olarak kilogram başına 85 kuruştan satın alınmaya başlanıp, ihtiyaç sahiplerine dağıtılmaya başlandı.
Kaybeden hem üretici hem tüketici
Bu açıklamadan hareketle her vatandaşın şu soruları sorması gerekmez mi?
• Geçen sene ürünleri depolarında tutanlar için iktidara yakın medya tarafından “vatan hainleri” benzetmesi yapılmıştı. Fiyatlardaki artış hep buna bağlamış, günah keçisi onlar olmuştu. Şimdi ne değişti de ürünler, devletçe alınıp, ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyor?
• Patatesin bugün üretici için kilogram maliyeti 1 TL. Tüccar üreticiden 60-65 kuruşa alım yapıyor. Büyükşehirlerdeki marketlerde satış fiyatı ise 3 TL. Bu durumda devlet eliyle kazanan yine tüccar olmuyor mu? Kaybeden ise her zaman olduğu gibi yine üretici olmuyor mu?
• Yıllara yayılmış bu görünüm karşısında 2002 yılından bu yana 65 bin hektar alanda patates ekimi sonlandırılmış, Üretim miktarı ise 1,5 milyon ton azalmış durumda. Bunun önüne geçmek üzere çalışma yapılıyor mu?
• Patates kamyonları önünde çuvallar vatandaşlara teslim edilirken fotoğraflar çektirip, bunları paylaşan bazı kamu görevlilerinin hali ne olacak? Bu durumda dahi siyasi rant çıkarmaya çalışılması neye hizmet ediyor?
“Cumhurbaşkanımızın tensipleri”
Bir de şu var: Neden en ufak bir açıklamada dahi, bakanlar dahil bütün görevliler “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları, tensipleri” ifadelerini vurgulamak zorunda kalıyor? Tek bir kişi 84 milyon nüfusa sahip koca bir ülkeyi ilgilendiren her konuya nasıl yetişecek? Tek başına nasıl sorunlara çözüm bulacak?
Tarım ve hayvancılık için her şey daha en baştan yanlış gidiyor.
2006 yılında çıkarılan tarım kanununa göre tarımsal desteklemelerin finansmanı” başlıklı 21. maddesinde şu söyleniyordu: “Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz”.
Fakat kanunun çıktığı 2006 yılından bugüne kadar üreticiye bu destek verilmedi; hep bu oranın altında kaldı. Üreticiye destek için kanun çıkarılan bir ülkede kanuna devlet eliyle uyulmazsa nasıl başarı gelecek? Destekler yetersiz ve yanlış şekilde dağıtılıyor. Üzerine bir de yıllardır durdurulamayan girdi maliyetlerindeki artış üreticinin, çiftçinin belini büküyor. Her sene ciddi sayıda insan tarım ve hayvancılıktan çıkıyor.
Tarım alanları ve çiftçi sayısı azalıyor
SGK verileri kayıtlı çiftçi sayısının her yıl giderek azaldığını ortaya koyuyor. Özellikle son 10 yılda düzenli ve ciddi bir düşüş söz konusu. 2008’de 1 milyon 127 bin olan çiftçi sayısı 2019’de 600 bine kadar düştü. Bu veriler, kayıtlı çiftçi sayısında 2008’den bu yana 541 bin 600 azalma anlamına geliyor. İkinci önemli gösterge ise tarım alanlarının azalması. 2002’de 26 milyon 579 bin hektar olan tarım arazisi 2019’de 23 milyon 94 bin hektara kadar düştü. Buna göre tarım alanları 18 senede yüzde 12,3 azaldı.
2019 yılının ilk aylarında yine iktidar tarafından büyük bir icraat olarak sunulan proje Tanzim Satış Noktaları idi o zaman sebze fiyatlarında ki fahiş artışların önüne geçmek için -tam da yerel seçimler öncesinde- bazı büyük şehirlerde vatandaş sebzeye ucuza ulaşabilsin diye tanzim satış noktaları kurulmuştu.
Sene 2021; vatandaşa ucuz patates, soğan dağıtmakla övünen yine aynı iktidar. İnsan bunları gördükçe şu soruyu kendi kendine sormadan edemiyor? Neredeyse her sene artan sebze, meyve, gıda fiyatları sorunu ortaya çıkıyor, üretilen çözüm önerileri sorunları ortadan kaldırmıyorsa ve her sene aynı sorunlar tekrarlanıyorsa sorunların kaynağına inmek hiç mi düşünülmez? Akıl, aynı davranışları sergileyip, farklı sonuçlar ile karşılaşmayacağını anlayabilme yeteneğidir.
Bugün patates, soğan, yarın başka ürün
Bugün patates, soğan, yarın bir başka ürün konuşulacak. Günlük, çözümler ile sorunları hallettiğimizi düşünüp, aslında onları halı altına süpürmüş olacağız. Ama bu şekilde devam ederse bir gün halı ortadan kalktığı zaman, acı gerçekle karşılaşacağız. Daha da acı olanı tarım ve hayvancılığı bu hale getirenler sorumluluk almayacak, konuşmayacak bile.
AKP iktidarında, tarım, hiçbir zaman stratejik sektör olarak görülmedi. Tam tersine uygulanan politikalarla tarım bilinçli olarak dışa bağımlı hale getirildi. Mazot, gübre, yem, zirai ilaç gibi temel girdilerde fiyatların en çok yükseldiği, dışa bağımlılığın doruk noktaya ulaştığı bir dönem oldu. Aile işletmeciliğinin tasfiye edilerek, yerine şirket tarımının egemen kılındığı bu dönemde çiftçi para kazanamamaktan, tüketici gıda ve tarım ürünlerini çok pahalıya almaktan hep şikayetçi oldu.
Tarım toprakları en çok bu dönemde amaç dışı kullanıma açıldı, acele kamulaştırmalarla tarım toprakları ranta açıldı. Duble yollar ovalardan geçirildi ve çıkarılan Büyükşehir Yasası ile bir gecede 16 bini aşkın köy mahalleye dönüştürüldü. Gazı ve petrolü olmayan bir ülkenin elinde ki en değerli hazinesi verimli tarım arazileri ve genç nüfusudur. Yanlış eğitimle genç nüfus heba ediliyor. Yanlış politikalar ile tarım ve hayvancılık bitiriliyor.
Hayaller, hayaller, hayaller…
Ondan sonra beş yıl içinde Dünyanın en büyük on ekonomisi arasına gireceğiz deniliyor.
Oysa, ne güzel hedeflerimiz vardı değil mi? Türkiye’nin resmi 2023 hedeflerini de içeren, meclisten geçen 11. Kalkınma Planına göre 2023 yılında enflasyon yüzde 5 olacaktı, millî gelirin 12 bin doları aşması bekleniyordu, ihracatın 500 milyar dolara ulaşması hedefleniyordu.
Evet gelecek hayallerinin peşini bırakmayanlarındır. Ancak hayaller, bilgi, plan, strateji, doğru hedefler ve vizyon ile hayata geçirilirse gerçekleşir ve başarı gelir. Türkiye’de son yıllarda maalesef boş, gerçekleşmesi neredeyse imkânsız hayaller kuruluyor. Hayatın her alanında ki plansızlık, öngörü eksikliği, şeffaflıktan yoksunluk, tarım ve hayvancılık için de temel sorun.
Türkiye’de tarım ve hayvancılık can çekişiyor. Ve maalesef kurtarmak için atılması gereken son adımlar da atılmazsa, korkarım hastanın ruhuna Fatiha okuyacağız.