Mayıs ayı başında, Kudüs’ün doğusundaki Şeyh Cerrah bölgesinde yaşayan Filistinlilerin evlerinden çıkartılmasıyla ilgili bir davanın ertelenmesiyle artan gerilim, aynı günlerde el Aksa camiinde ve çevresinde yaşanan olaylarla birlikte süratle Gazze Şeridi ile İsrail’in güneyi arasında yüksek yoğunluklu bir roket düellosuna dönüştü. Yaklaşık 10 gün süren karşılıklı bombardıman süreci sonunda Mısır’ın ara buluculuğunda varılan ateşkes anlaşması, 21 Mayıs saat 02.00’de başladı.
Çatışma boyunca Gazze Şeridi’nden atılan çok sayıda roketin ve onları havada vurmak için Iron Dome (Demir Kubbe) füze savunma sistemlerinden ateşlenen füzelerin gece karanlığındaki köşe kapmaca oyununu tüm dünya anlık olarak televizyon ve sosyal medyadan takip etti. Bir tarafta salvolar halinde ateşlenen roketler, öte tarafta onları gökyüzünde yüksek süratte ve neredeyse santimetre hassasiyetiyle yakalayıp vurmak için kıvrak manevralar yapan ileri teknoloji ürünü füzeler, İsrail-Filistin sorununun özüne dair düşündürücü görüntüler ortaya çıkardı.
Roket düellosunun bir tarafındaki Iron Dome füze savunma sistemi, Rafael firmasının bir ürünü. Geliştirme amacı, kamuoyunda yaygın olarak “Katyuşa” şeklinde anılan kısa menzilli roketler ve topçu mühimmatlarını havada vurmak. Bu tür roket ve mühimmatlar, Hamas, İslami Cihad ve Hizbullah tarafından 2000’lerin başlarından bu yana giderek artan oranda kullanılmakta. Nitekim Iron Dome’un geliştirilmesine, 2006 Lübnan Savaşı’ndan hemen sonra başlanmıştı. Savaş sırasında Lübnan’ın güneyinden İsrail’in kuzey kesimlerine doğru çeşitli tiplerde 4,000’den fazla roket ateşlendiği biliniyor.
Demir Kubbe nasıl çalışıyor?
ABD’nin finans desteği sağladığı Iron Dome sistemi 2011 yılında hizmete girmeye başladı. İsrail ordusu envanterinde en az on bataryanın hizmette olduğuna dair açık kaynak bilgisi mevcut. Öte yandan ABD kısa süre önce bu sistemden iki batarya sipariş vermiş; ABD’li Raytheon firması da üretim için lisans anlaşması yapmıştı.
Iron Dome bataryası üç bileşenden oluşuyor. Bunlar hedef tespit ve takip radarı, komuta kontrol merkezi ve füze fırlatma sistemi. Israel Aerospace Industries (IAI) firmasına bağlı Elta tarafından geliştirilen ELM-2084 adlı yüksek çözünürlüklü hedef tespit radarı, havadaki roketi tespit edip uçuş rotası boyunca takip ediyor. Komuta kontrol sistemi, radarın elde ettiği bu veriyi işleyerek roketin muhtemel düşme noktasını tespit edip, sivil yerleşim birimlerine ya da stratejik bir hedefe risk teşkil edip etmediğini analiz ediyor. Tamamen otonom şekilde işleyen bu yapay zeka destekli karar alma süreci sonucunda füze fırlatma sistemine ateşleme komutu iletiliyor.
“Tamir” adı verilen güdümlü füze, hedefindeki rokete yaklaşana kadar bataryanın radarı tarafından yönlendiriliyor. Vuruş aşamasında kendi burnundaki mikro radar antenini devreye alıp, hedefe yaklaştığında harp başlığını infilak ettirerek önleme görevini gerçekleştiriyor.
Iron Dome sisteminin teknolojik olarak dikkat çekici bazı özellikleri var. Bunlar, hedef tespit radarının içerdiği teknoloji, bataryayı idare eden yapay zeka odaklı komuta kontrol sistemi ile füzenin hedefini vurana kadar çok yüksek enerjili manevralar yapmasını sağlayan tasarımı.
Iron Dome, İsrail’in hava ve füze savunma şemsiyesinin en alt katmanını teşkil ediyor. İç içe geçmiş katmanlardan oluşan bu yapının diğer elemanları sırayla İsrail yapımı David’s Sling (Davud’un Sapanı), Barak ve Arrow 2/3 ile ABD yapımı Patriot PAC2/3 sistemleri. ABD’nin İsrail’de konuşlu bir THAAD füzesavar bataryası bulunuyor. Öte yandan bu hava savunma sistemleri, ABD ve İsrail yapımı çeşitli erken ihbar radarları ile destekleniyor. Bunlardan biri de aynısından bir adet de Malatya Kürecik’te bulunan AN/TPY-2 füze savunma erken ihbar radarı.
Maliyeti ne?
Iron Dome’a dönecek olursak, sistemin yukarıda bahsedilen kabiliyet ve teknolojileri, kaçınılmaz olarak yüksek bir maliyet ile birlikte geliyor: Açık kaynaklara göre bir Tamir füzesinin maliyeti $20 bin ila $50 bin arasında değişirken komple bir Iron Dome bataryasının maliyetinin $40-50 milyon civarında olduğu kaydediliyor. Standart bir önleme görevinde hedef başına iki Tamir füzesinin ateşlendiği ve en son çatışmalarda Gazze’den birkaç dakika içinde onlarca, hatta kimi zaman 100’ü aşan sayıda füzenin ateşlendiği hesaba katılırsa, bu füze savunma görevinin mali faturası daha net anlaşılacaktır.
Iron Dome sisteminin önleme performansı, savunma literatüründe uzun süredir tartışılan bir konuydu. Son yıllarda genel kamuoyunun da gündemine taşındı. Üretici firma ve İsrail ordusunun iddiası, başarılı önleme oranının %90’ın üzerinde olduğu şeklinde. Bu, güdümlü füze teknolojileri bağlamında ve söz konusu hedeflerin boyutlarının görece küçük, süratlerinin de görece yüksek olması hesaba katıldığında etkileyici bir veri. Verilen bu değer doğru olsa dahi, 100 roketin ateşlendiği bir senaryoda kaçabilecek 10 roketten bir ya da ikisinin bir okula ya da eve isabet etmesi durumunda yaşanacak can kaybı veya psikolojik travma, sistemin kabiliyet ve performansını gölgede bırakacaktır.
Bu da bizi, düellonun diğer tarafına getiriyor.
Hamas roketleri
Hamas, İslami Cihad ve Hizbullah bugüne kadar çok çeşitli roket ve mühimmat tasarımları ortaya çıkararak bunları İsrail’e karşı kullandı. Bu örgütler, İsrail’in sahip olduğu teknolojiye, maddi imkânlara ve üretim kapasitesine sahip değil. İlaveten bölge, İsrail’in ablukası ve teknoloji odaklı istihbarat unsurları ile devamlı denetim ve gözetim altında. Böyle bir ortamda, sayıları binlerle ifade edilen ve her geçen yıl daha uzun menzilli daha gelişmiş modelleri ortaya çıkan roketlerin üretimine devam edilebiliyor olması bile başlı başına büyük bir olaydır. Bu durum, İsrail’in askeri-istihbari başarısızlığı kadar adı geçen örgütlerin roket üretiminde gerekli hammadde ve ekipman için bir tedarik ve üretim zinciri kurma ve bunu zor koşullar altında sürdürmede başarı göstermelerinden kaynaklanıyor.
İsrail’e ateşlenen mühimmatın bir kısmı, Rus yapımı BM-21 Grad tipi 122mm çaplı topçu roketi ve bundan türetilen farklı modeller. Bir kısmı da değişik boyut ve menzile sahip roketler. Örneğin Hamas bu en son çatışmada, 1996’da İsrail’in suikastı ile öldürülen İzzeddin el Kassam Tugayları komutanlarından Yahya Abdullatif Ayyaş’a ithafen “Ayyaş 250” adını verdiği ve 250 kilometre menzile sahip olduğunu iddia ettiği bir roketi ateşledi. Ancak İsrail’e bugüne kadar ateşlenmiş roketlerin neredeyse tamamı, boyutlarına bağlı olarak bazıları kamyonet pikap gibi araçlara monte edilmiş fırlatıcılardan, bazıları da mahalle arasında ya da açık arazide kısa süre içinde kurulup sökülebilen ray ya da tüplerden ateşlenen tiplerde.
Olan Filistinli sivillere oluyor
Bu tip güdümsüz roketler, güdüm-kontrol sistemine sahip olmadıkları için uçuşları boyunca rüzgar, ısı, nem gibi atmosfer etkilerinden dolayı yörüngelerinden ve dolayısıyla hedeflerinden sapabilirler. Daha basit bir ifadeyle isabet hassasiyetleri düşüktür. Eğer belli bir hedefin imhası isteniyorsa, o hedefe yönelik çok sayıda roket ateşlenerek, istatistiki olarak vuruş olasılığı artırılabilir. Öte yandan saha koşullarında kısa süre içinde hazırlanabilen çok sayıda roketin ateşlenmeden önce tespit edilmesi, ateşlendikten sonra da vurulması askeri olarak büyük bir tehdittir. Bu roketlerin üretildikleri ve saklandıkları atölye, depo ve benzeri yerlerin tespiti de, yeraltı tünel ve sığınak yapısının yoğun olduğu Gazze gibi bir bölgede bir diğer askeri ve istihbari zorluk olarak öne çıkmaktadır. Her birinin maliyeti birkaç yüz dolarla ifade edilen bu roketleri vurmak için yüzbinlerce dolar harcanmak zorunda kalınması başlı başına bir asimetri niteliği taşıyor. İsrail askeri – istihbari mekanizmasının, bu roketlerin üretim ve ateşlenmelerini engelleyemiyor oluşu, siyasi ve insani sonuçlar doğuruyor. İsrail, ABD’den sağladığı milyarlarca dolarlık askeri ve mali yardım ile bu asimetriyi sürdürebilecek imkânlara sahip. Öyle görünüyor ki Hamas ve diğer örgütler de kendi roketleri için tedarik ve üretim kapasitelerini koruyabiliyor. Ancak olan, Filistinli sivillere oluyor.