Önce şunu söylemek lazım. Adaletsizlik sadece yargıda yok. Adaletsizlik yaz ortasında gelen yüzde 15 elektrik zammında da var. Kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasında da var adaletsizlik. Kurtuluş Savaşını verip Cumhuriyeti kuran TBMM’nin oy makinasına çevrilmesinde de var. Ama adalet arayışı en çok yargıda var. İktidarın gayrı resmi ama sözü daha çok geçen ortağı MHP’nin kapatılmasını istediği Anayasa Mahkemesi son dönemde bu ağır çelişkinin odağında. AYM adeta kararlarıyla dövüşerek çekiliyor. Ya da başka açıdan bakarsanız adalet adına direniyor. Ya da adalet adına “imdat” çağrıları, “SOS” çağrıları veriyor.
AK Parti ve MHP oylarıyla TBMM üyeliği düşürülen HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun oğlu Salih Gergerlioğlu 1 Temmuz’da AYM’nin babası hakkında hak ihlali kararı verdiğini ve hapisteki babasının tahliye olacağını duyurdu. Karar, 2 Temmuz sabahı itibarıyla henüz AYM internet sayfasında yoktu ama böyle bir kararın çıkmasının değil, çıkmamasının şaşırtıcı olması gerekir normal koşullarda.
AYM son süreçte aldığı bazı kararlarla iktidarın, özellikle de şahin kanadının tekpi odağında yer alıyor.
Birkaç örnek verelim.
HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunda hak ihlali kararı vermesi bunlardan biri. Mahkeme ile MHP lideri Devlet Bahçeli’yi karşı karşıya getiren HDP’nin kapatma davasını geri çevirmesi bir diğeri.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile AYM Başkanı Zühtü Arslan’ı kamuoyunda karşı karşıya getiren hükümetin “şehirlerarası yollarda gösteri yürüyüşü düzenlenemez” kararının hak ve özgürlük ihlali bulan kararı var sonra. (Soylu, Arslan’a o zaman polis korumasından vaz geçmesini önermişti. Sedat Peker videoları sayesinde kimlerin polis korumasında olduğunu da bir nebze olsun öğrendik.)
Merkez Bankası yönetimine paraşütle getirilen Elif Haykır Hobikoğlu’nun aynı zamanda üniversite görevine devam etmesine izin veren Cumhurbaşkanlığı iradesinin iptali kararı. (Bu kararın, normal hukuk devleti kurallarına göre uygulanması durumunda AK Elitlerin 3-5 maaş saltanatının son bulması kaçınılmaz.) Keza, AYM’nin, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kanun Hükmünde Kararnamesi ile devlet görevinden çıkarılan 125 bin küsur kişiyi ilgilendiren “örgüt üyeliği” kavramını hak ihlali bulan kararı.
AYM’nin Osman Kavala’nın tahliye kararı ardından yeniden tutuklanmasını hak ihlali saymayan kararında dahi, Mahkeme Başkanı Arslan dahil yarıya yakın üyenin muhalefet şerhini gördük. 28 yıllık Madımak Katliamı davasında alınan karar da öyle. Yani adalet kavgası AYM içinde de devam ediyor. Yani Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Başsavcısı İrfan Fidan’ı iki ay içinde Yargıtay üzerinden AYM’ye ataması tesadüf değil.
AYM’yi kaldırma ya da budama niyeti
AYM Başkanı Arslan’ın geçenlerde, tam da siyaset-mafya-medya-yargı tartışmalarının ortasında “mahkemeler adalet dağıtmıyorsa hukuk dışı yollara sapılması kaçınılmaz” çıkışını yapması da tesadüf değil.
Yargının siyasi ve ticari çıkarlar doğrultusunda kararlar aldığı iddiaları yeni değil. İlk defa AK Parti dönemi ve Erdoğan ile de gündeme gelmiyor. Geçmişte, Danıştay dairelerinde 11-0 çıkan ticari davaları hatırlayanlarımız var. Yargının “vicdan ile cüzdan arasına sıkıştığını” söyleyen Yargıtay başkanı gördük. Bugün Danıştay’dan İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasına paraşütle indirilmiş hangi üyelerin oyuyla onay verildiğini fark edenlerimiz gibi. Yani geçmişte de vardı ama yargının siyasi-ticari manipülasyonu iddiaları bugünkü kadar hiçbir dönem ayyuka çıkmadı, normal sayılmadı.
MHP’nin AYM karşıtlığı daha çok ideolojik nedenlere dayanıyor. Sandıkta yenemediği HDP’yi böyle bitirmek istiyor. Bahçeli daha çok bu nedenle Erdoğan’a baskı uyguluyor. Erdoğan şimdilik, AK Parti içinde hâlâ var olan vicdan sahibi seslerin parti kapatmalara karşı ilkesel tutumuna uygun tutum aldı. Ancak iktidar oyunu giderek sertleşiyor. RTÜK üyelik seçiminde MHP ağırlığı ve kamu kaynaklarından en fazla reklam alan medya şirketlerinin MHP eğilimli olduğunun anlaşılması bunun sadece bir parçası.
AK Parti-MHP uzlaşması, Bahçeli’nin duyurduğu yeni Anayasa taslağında olduğu gibi, AYM’nin budanmış yetkilerle işlevsiz, sembolik bir kuruma dönüştürülmesinde sağlanabilir. Böyle bir uzlaşma Türkiye’de güçler ayrılığı, bağımsız ve tarafsız yargı ve hukuk devleti ilkelerine biraz daha hasar verecekti.
Mahkemelerin adalet dağıtmasına bir gün herkesin ihtiyaç duyacağı gerçeği unutuluyor.