Geçenlerde YouTube kanalım için, Efsane Geri Vitesler isimli bir video hazırladık. Videonun konusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzun siyasi kariyerinde yaptığı 180 derece dönüşler. Video çokça izlendi, beğenenler oldu, eleştirenler oldu. Aynısını muhalefet için de ya sıkıysa bakalım yazanlar çok oldu. Yaparız elbette, şimdi muhalefettekiler iktidar olsun, onları da yaparız. Videomuzda merceğimizi 20 yıldır Türkiye’yi yöneten kişiye çevirdik.
Videoda bilmediğimiz bi şey yok, unuttuklarımız var. Cumhurbaşkanı’nın en son “geri vitesi” diyebileceğimiz atadığı Boğaziçi Rektörü Melih Bulu’yu bir gece bir imza ile görevden alması yok. Videoyu bu olaydan çok önce hazırlamıştık. Madem videonun devamı niteliğinde bu yazı ile not düşmüş olayım.
YÖK’ün Bulu tavsiyesi
Bulu’nun görevden alnıması kararını YÖK üyelerinin Cumhurbaşkanı’na tavsiye ettiğini, Cumhurbaşkanı’nın da bu tavsiye kararına uyduğu söyleniyor.
Bulu’nun görevden alınmasının bir geri vites olmadığı konusunda kamuoyunu ikna etmek görevi gazetecilere düşmüş anlaşılan. Nagehan Alçı, Habertürk’teki köşesinde görevden alma kararının hiç bir şekilde Boğaziçi öğrencileri ve akademisyenlerinin protestoları ile ilgili olmadığının altını çizmiş. Hatta Alçı’ya verilen bilgiye göre, Bulu’nun görevden alınması kararında protestoları bastıramaması, yeni açılan iki bölüme ivedilikle akademisyenleri atayarak bölümleri hızlıca açamaması etkili olmuş. İsmail Saymaz’a konuşan AKP’li Bülent Turan’ın söyledikleri de ayrıca ilginç. Turan, Bulu’nun rektörlüğünün ilk günlerinde “Eskiden CHP’liydim” demesine AKP’nin bozulduğunu söylüyor. Verilmek istenen mesaj şu: Bulu protestolar yüzünden değil, yeterince AKP’li olmadığı için “Sayın Cumhurbaşkanı’nın takdir ve talimatı ile” görevden alındı. İktidar kendi açısından burada akıllıca iletişim hamleleri yaparak, bunun bir geri vites değil, daha büyük bir zafer için stratejik geri çekilme olduğu vurgusunu yapmak zorunda.
Otoriter rejimlerde güçlü lider, atadığı, belirli koltuklara yerleştirdiği kişilere bir miktar güç transfer ediyor. Bu kişiler çoğu zaman kendilerini otoriter liderin, kurumları içindeki temsilcileri gibi hissediyor. Güç, yanında sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Türkiye tecrübesinde otoriter lider zaman zaman hukuku esneterek zaman zaman hiçe sayarak yönetme alışkanlığını geliştirdi. İktidar koltuğunda güçlü bir şekilde oturdukça bir sorun yok, ama iktidardan iniş sonrası tüm bu “esnetmeler” liderin kendisi açısından bir soruna, ciddi bir riske dönüşebilir. Liderin güç halkasının çeperine yerleşen, bu yeni atanmış sınıfı da liderle beraber güç ve sorumluluk paylaşıyor. Aynı huyu esnetme, zaman zaman çevresinden dolaşma, mümkünse yok sayma pratiğinin bu kişilerce de uygulandığını görüyoruz. Türkiye tecrübesinde, otoriter liderin yapabildiği ölçüde kamuoyundaki itirazlara rağmen, çoğunluğun menfaatine aykırı adımları atmayı bir tür baskı ile yönetme biçimine dönüştürdüğünü de gördük. Liderin çeperindeki atanmışlar da, karar alır ya da alınan kararları uygularken benzer bir paterni takip ediyor.
Bağlılık nasıl inşa ediliyor?
Liderin çeperinde yer almak, risk almayı gerektiriyor. Olmayacak işlere imza atmayı, kamuoyunda hiç sevilmeyen bir kişi olmayı göze almak bu sistemin içinde bulunmak, güç devşirmek, para kazanmak isteyenler için mevcut şartlar. Bu kişileri motive eden faktörlerden bir tanesi, sistemin içinde oldukları sürece arkalarında her zaman otoriter liderin duracağını bilmeleri ya da zannetmeleri. Bugüne kadar pek çok örnekte de Erdoğan’ın tam da böyle davrandığını, kendisine sadık atanmışların arkasında durduğunu, onları harcamadığını gördük. Tüm bu sistem biraz da gücünü bu birbirine kenetlenmişlik imajından alıyor. Liderin çeperindekiler, ne yaparsam yapayım nasılsa lider arkamda güvence ile hareket ediyor. Bu, bu yönüyle, Türkiye otoriter sistemine özgü de bir durum değil. Otoriter sistemlerde bağlılık biraz da böyle inşa ediliyor.
Gelen bilgiler ve Bulu’nun Instagram paylaşımlarından atanmış rektör Bulu’nun Cumhurbaşkanı’nın sonuna kadar arkasında duracağı inancına sahip olduğunu anlıyoruz. Görevden alındıktan sonra yakınındaki kişilere de aynen bunu zikretmiş. Okulda LGBTİ kulübün kapatırken, öğrencileri özel güvenliklere dövdürürken, muhtemelen arkasında hissettiği Cumhurbaşkanı’nın bu desteği ile hareket etti. İşin aslı, meğer o destek bir illüzyondan ibaretmiş.
Erdoğan, speküle edilegeldiği gibi, yerine Bulu’dan daha sert birisini falan da atayabilir. Hukuk ve iletişim fakültelerine Bilal Erdoğan’ın ne kadar sınıf arkadaşı Berat Albayrak’ın ne kadar kankası varsa hepsini doldurabilir. Bunların hepsi mümkün. Ancak liderin çeperindeki atanmışlar artık başka bir gerçekle karşı karşıya, lider için, hukukun dışına çıkmak, insanları incitmek, kırmak git gide daha riskli bir hale geliyor. Güç ve destek kaybeden otoriter lider ve kurduğu sistem, eskisi gibi birbirine iyi günde kötü gün için kenetlenmiş bir yapı olmaktan uzaklaşıyor. Bulu olayı, atanmışlara şu mesajı gönderiyor: Artık asar keserken daha dikkatli olmak zorundasınız çünkü sistem çözülüyor ve arkanızda sınırsız destek yok.
Başladığımız gibi bitirelim; bu Erdoğan’ın ilk geri vitesi, geri adımı falan değil. Hepsinden öte önümüzde koskocaman bir Gezi örneği var. Öyle veya böyle Gezi Parkı yerli yerinde duruyor, Topçu Kışlası asla inşa edilemedi. Toplumsal muhalefet farkında olduğundan daha güçlü. Bulu olayı ise otoriter sistemin kurşun geçirmez olmadığını bizlere bir kez daha hatırlatıyor.