Merkez Bankasının (TCMB) son dönemde değişen iletişimi ve çekirdek enflasyonu kullanarak yeni bir argüman oluşturmasının ardından gözler önümüzdeki hafta, 23 Eylül’de açıklanması beklenen faiz kararına çevrildi.
Mali piyasalardaki ekonomistler de yavaş yavaş beklenti anketlerini tamamlamış durumda. Bu anketlere göre piyasa ekonomistlerinin yüzde 80’i haftaya bir faiz indirimi beklemiyor. Yine de bu riski piyasada kimsenin de göz ardı etmediğini söylemek lazım.
Piyasada net şekilde iki kamp oluşmuş durumda. Birinci grup, TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun son konuşmalarında çekirdek enflasyona atıfta bulunarak düşen çekirdek enflasyonla kendine indirim için alan açtığını düşünenler. İkinci grup ise, hali hazırda %20’ye giden enflasyon ortamında, sıkılaşmaya gidilemediği için kendine bu zemini oluşturan ve 23 Eylül’ü pas geçmesini bekleyenler.
Ben ikinci görüşteyim. TCMB’nin 23 Eylül’de faiz indirimine gitmesini beklemiyorum çünkü enflasyon yüzde 19,25 ile politika faizini aşınca, faiz artırımı olamadığı için bu argümana ihtiyaç oldu. Buradaki sorun TCMB’nin önceki paylaşımlarında net şekilde yüzde 5 enflasyon hedefine düşünceye dek, enflasyon üzerine faiz vereceğini ilan etmiş olmasında. Para Politikası Kurulu’nun “Enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar politika faizi, güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek, enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edilecektir” ifadesi bunu gösteriyor.
Malum çok çeşitli enflasyon türleri var; beklenen enflasyon, çekirdek enflasyon gibi. Dolayısıyla cümle teknik açıdan eksik olmakla beraber bu cümleyi gören her analist az önce aktardığım cümleyi “mevcut manşet enflasyon” olarak niteleyebilir. Bu iletişim üzerine son dönemde enflasyon yüzde 19 politika faizinin üzerine çıkmıştır. TCMB bu mevcut enflasyon gidişatını, geçici, oynak, gıda dışı bakılmalı, çekirdeğe bakılmalı söylemi ile yeni bir zemin oturtmaya çalışmaktadır. Burada bir iletişim hatası mevcut.
Temel sorun şu: çekirdek enflasyona baksanız dahi oradaki son ay düşüş, otomotiv ÖTV matrah ayarlaması kaynaklı. Dolayısıyla henüz bir trend düzelmesi yok. Gıda enflasyonuna global kaynaklı deseniz dahi bu Türkiye açısından tam doğru değil. Global gıda enflasyonu Türkiye gıda enflasyonunun yalnızca bir sebebi. Temelde arz tarafında hem tarım hem gıdada sorun yaşayan bir ülkeyiz. Ve bu konunun çözümü yıllardır bir türlü hayata geçirilemeyen sektörel yapısal reform adımlarında yatmakta. Bu da yalnızca TCMB’nin konusu değil. Global gıda enflasyonu bu resmin yalnızca bir parçasını oluşturuyor. Büyük resim gıdada çok daha farklı.
Tüm bunları da bir kenara bırakırsak, Türkiye’de enflasyonun tana unsurlarından biri de, enflasyon beklentilerinin yönetilemeyişi, yani atalet. Çekirdek enflasyona her merkez bankası bakar. Türkiye’deki sorun manşet enflasyonun, temeldeki beklentileri kalıcı olarak bozması. Doğru politikalarla bu ‘geriye dönük fiyatlama davranışını’ kontrol edemezseniz, enflasyonu da kontrol edemezsiniz. Biz bunu 2003-2012 döneminde yapmış bir ekonomiyiz. 2015 sonrasında ise enflasyon beklentileri yeniden ve kalıcı bozulmaya başladı. Yıllardır piyasada bu tartışmadan, sarmaldan çıkamadığımızı da eklemek lazım. Tek fark, her geçen yıl enflasyonun ana trendinin daha da bozuluyor, seviyelerin yükseliyor ve kontrolün daha da güçleşiyor olması.
Bu uzun değerlendirmenin ardından daha miyopik bakarsak, 23 Eylül’de TCMB ne yaparsa piyasa ne yapar sorusuna geliyoruz.
Hatırlayacak olursak TCMB Başkanı son paylaşımında çekirdek enflasyonun ve geçici enflasyonun altını çizerken dolar kuru da 24 saat içinde 8.34-8.50 hareketini yaptı. Dolayısıyla erken bir faiz indiriminde piyasa reaksiyonu net gözüküyor.
Buradaki kritik nokta, yönü belli olan bu hareketin aynı boyutta kalacağını beklemek. Bu oldukça iyimser bir beklenti. Enflasyon yüzde 20’yi geçer ise, ki bu risk çok yüksek, fiyatlama bugün hesaplanandan farklı olur. Bugün hesapladığımız 2021 sonu baz etkisi vs konuları da gündemden çıkar. Bu da daha evvel yaşadığımız bir sonuç. Tekrar altını çizelim enflasyonun bugün geldiği yer, yapısal olarak 2018’den daha da bozuk ve zorlayıcı.
Bu sebepten bir faiz indirimi için birkaç ay daha beklemenin hiçbir maliyeti olmayacağı gibi, kazanımı yüksek, piyasa gözüyle bu senaryo da son derece olumludur. Piyasa enflasyonun ana trendine, yapısal bozulmasına, bu yıl faiz indirim için hiçbir yer olmadığına bakmaz. Tek konsantrasyon şu an 23 Eylül’de pas mı geçileceği, faize indirim mi geleceğidir. Kaldı ki, para politikasında erken faiz indirmek gibi bir hata yapmaz isek, bu yıl sonundan başlayarak faizi 2022’de kalıcı şekilde düşürme fırsatı çıkar; bu da ekonomiyi destekler.
MHP lideri Bahçeli’nin Öcalan açılımıyla başlayan gelişme ve tartışmaların hem MHP hem de CHP’de oy…
President Tayyip Erdoğan welcomed Donald Trump's return to the US presidency. During Trump's previous tenure,…
Türkiye’yi hedef alan iki vekil gücün liderlerine ilişkin Ekim ayında, ardı ardına önemli gelişmeler yaşandı.…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesine memnun oldu. Bir sorun çıktığında doğrudan…
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 13 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesine usulsüz harcama soruşturma başlatmasından saatler sonra İstanbul…
Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli;…