“Erdoğan’dan sonra AK Parti ne olur? soru size münasebetsiz gelebilir ama iki nedenden dolayı Türkiye’ye dışarıdan gözleyen siyaset ve ekonomi çevreleri merak eder oldu.
Bu iki nedenden birisi, AK Parti ve Cumhur İttifakı ortağı MHP’nin oy kaybının kronik hale gelmesi. Tıpkı bizler gibi yabancı gözlemciler ve yatırımcılar da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın erken seçime gidip gitmeyeceğini merak ediyor. Merak edilen konular arasında sadece erken seçim yok. Seçim planlandığı gibi 2023 Haziran ayında olacaksa, Erdoğan’ın kaybetme ihtimaline karşı Anayasa’daki savaş hali hükmü uyarınca seçimi bir yıl erteleyip zaman kazanma ihtimali dahi merak ediliyor. Bir merak konusu da 2019’da İstanbul belediye seçiminde görüldüğü üzere, ola ki seçimi az farkla kaybederse iktidarı bırakmamak için her yolu deneyip denemeyeceği.
Bu tip soruların sadece Batılı değil Doğulu siyasi ve ekonomik gözlemcilerden geldiğini vurgulayalım.
İkinci neden ise, tahmin edilebileceği gibi son zamanlarda Cumhurbaşkanının sağlığı üzerine çıkartılan söylentiler ve yapılan spekülasyonun artması.
AK Parti’de Erdoğan’a alternatif var mı?
Diğer soruların yanında Erdoğan’ın AK Partinin başından ayrılması halinde başa kimin geçeceği, Erdoğan’dan sonra partinin geleceğinin ne olacağı soruları gerçekten hafif kalıyor.
Bu sorular, eğer Batılı kaynaklardan geliyorsa, AK Parti içinde muhalif kanatların olup olmadığı sorularına eşlik ediyor.
Anlam vermekte zorlandığım konu, erken seçim olup olmayacağı değil, o bizlerin de zihnini meşgul ediyor. Anlam veremediğim dış gözlemci ve yatırımcıların ciddi ciddi “Erdoğan’dan sonra AK Parti” üzerine kafa yorması.
Bunda özellikle Batılıların, örneğin İran’da “ılımlı muhalefet” gibi, Orta Doğu’da “ılımlı İslam” gibi kendi uydurdukları kavramlar ardına takılma merakının da payı var sanırım. AK Parti’de bir muhalif kanat çıksa ve konuşmaya başlasa tezleri doğrulandığı için çok mutlu olacaklar. Erdoğan’ın böylece içeriden gelecek tehditle, koltuğunu kaybetmese bile daha dış dünyayla barışık bir çizgi izlemeye zorlanacağını zannediyorlar.
Bana kalırsa meleklerin cinsiyetini tartışmaktan farksız bu soruyu o nedenle soruyorlar.
Parti mi, siyasi hareket mi?
Oysa AK Parti’de böyle bir şey yok. Sözü geçen isimler Erdoğan ile ters düştükten sonra ya siyasetten siliniyor ya Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi dışlanıyor ya da gidip kendisine başka bir siyasi yol seçiyor. Abdüllatif Şener, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan örnekleri ortada. Hulusi Akar, Süleyman Soylu gibi isimlerin yıldızının yükseldiği doğru. Binali Yıldırım ve Numan Kurtulmuş gibi iki etkili isim de var. Ama Erdoğan’a alternatif olmaları ya da Erdoğan’ın AK Parti liderliğinden ayrılması durumunda partiyi bugünkü haliyle bir arada tutabileceklerine dair hiçbir işaret yok.
AK Parti, Türkiye koşullarında bir siyasi parti olarak rüştünü ispat etme şansını büyük ölçüde 2014’ta yitirdi. Gül’ün cumhurbaşkanlığı süresinin bitiminden sonra Erdoğan’ın onun önünü kesmek için Davutoğlu’nu, sonra Davutoğlu’nun önünü kesmek için Yıldırım’ı öne sürmesi ile AK Parti lider kültünün hâkim olduğu bir siyasi harekete dönüştü. Ardından Bahçeli’nin işbirliğiyle Başbakanlık makamının da kaldırılmasıyla hem parti hem devletin başına geçti.
AK Parti bugünkü görünümüyle liderinin başından gitmesinden sonra yola aynen devam edebilecek bir siyasi parti olmaktan çok, liderin baştan ayrılması durumunda yıldızı sönmeye başlayacak bir siyasi hareket görünümünde. Turgut Özal’dan sonra Anavatan Partisi ya da Bülent Ecevit’ten sonra DSP örnekleri verilebilir. Bu konuyu, yani (Türkiye koşullarında) bir siyasi hareket ile siyasi partinin farkını daha analitik bir çerçeveye oturtmayı başka yazıda ayrıntısıyla ele almak lazım ama şimdilik siyasi parti olarak rüştünü (defalarca) ispat etmiş iki örneği CHP ve MHP olarak verebiliriz.
Tekrarlamak gerekirse, iddialı olacak ama, Erdoğan’ın başından ayrılması durumunda AK Parti’nin başına başka kim gelirse gelsin yıldızının sönmesi kaçınılmaz görünüyor.