Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ardından ilk yurtdışı seyahatini, daha üzerinden bir ay geçmeden 9 Ağustos’ta Rusya’ya yaptı. Sen Petersburg’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştüler. Bundan iki hafta sonra da daha beş hafta önce kendi içinde birbirine düşmüş Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye topraklarına ilk askeri harekâtı Cerablus’tan başlatarak bir gövde gösterisi yaptı. Putin 15 Temmuz ardından Erdoğan’ı arayarak destek bildiren ilk liderlerden olmuştu. Sonraki tarihlerde Erdoğan’ı önceden gizli yollardan uyardıklarını söyleyen Rus yetkililer de çıkacaktı.
Oysa ziyaretin yapıldığı gün, Türk-Rus ilişkilerinin düzelmesi üzerinden henüz kırk gün geçmişti. İlişkiler bir Rus SU-24 savaş uçağının Türk F-16’ları tarafından 24 Kasım 2015’te Suriye sınırını ihlal etmesinin ardından düşürülmesi, pilotunun da ölümüyle dibe vurmuştu.
Turizm ağır darbe almış, Rusya’ya tarım ürünleri ithalatı durma noktasına gelmiş, Rusya’daki Türk şirketleri büyük zorluklar yaşamaya başlamışlardı. Rusya ile kriz, Türkiye’nin Suriye’de PKK/PYD ve IŞİD’e karşı mücadelesini de olumsuz etkiliyordu.
Yıllardır Rusya ile iş yapan kıdemli iş insanlarının tamamı devredeydi. Aralarında Putin ile görüşen de olmuştu ama sonuç alınamamıştı. Hatta Erdoğan, Nükleer Güvenlik Zirvesi için ABD’ye gittiği sırada, 30 Mart’ta Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in devreye girmesi söz konusu olmuştu ama Putin ‘Nuh diyor, peygamber demiyor’ açık ve yazılı özür istiyordu. Rus kamuoyu özür ile yetinmiyor, tazminat da talep ediyordu.
İşte o günlerde Genelkurmay Başkanı (şimdi Milli Savunma Bakanı) Orgeneral Hulusi Akar Cumhurbaşkanına Rusya ile buzları çözecek yeni bir imkânın denenmesi gerektiğinden söz açtı. Sonrasındaki gelişmeler casus filmlerini aratmayacak bir heyecan düzeyinde şöyle gelişti:
Orgeneral Akar, iş insanı Cavit Çağlar’ın Rusya’nın özerk Dağıstan Cumhuriyeti’nde yatırımları olduğundan söz etti. Çağlar, bölgenin Cumhurbaşkanı Ramazan Abdulatipov ile Süleyman Demirel hükümetinde Devlet Bakanı olduğu 1990’lardan tanışıyordu. Abdülatipov o dönem Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in yardımcılarındandı. Akar ise Çağlar’ın bakanlığı sırasında Genelkurmay Başkanı olan İsmail Hakkı Karadayı’nın Özel Kalem Müdürüydü.
Çağlar hem siyasetçi hem iş insanı olarak geçmişte devletin gizli operasyonlarına destek olmuştu.
Örneğin PKK lideri Abdullah Öcalan’ı CIA ile ortak operasyonla teslim almak üzere Kenya’ya giden MİT ekibini taşıyan uçak, Çağlar’ın özel uçağıydı. Türkiye’nin Haydar Aliyev’e Nahçıvan daha sonra Bakü’de iken aktardığı yardımlarda Çağlar’ın rolü olmuştu. Çağlar 2000’lerde mali sorunlar nedeniyle yargılanmış, zor durumda kalmıştı ama devletin güvendiği bir kişiydi. Bu bağlantıyı da yeniden toparladığı işleri sayesinde kurmuştu.
Akar, Erdoğan ve Cumhurbaşkanının Dış ve Güvenlik İşleri Genel Sekreter Yardımcısı (şimdi Güvenlik ve Dış Politikalar Baş Danışmanı) İbrahim Kalın’a, Çağlar’ın Abdulatipov aracılığıyla Putin’e bir kanal açtığını bu kanalın değerlendirilebileceğini anlattı.
Akar’ın verdiği güvence ile Erdoğan 30 Nisan’da İstanbul, Tarabya’daki Huber Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde Akar ve Çağların katılımıyla bir toplantı yaptı.
Erdoğan’ın talimatıyla sonuç alınana dek gizli tutulacak operasyon başladı: Türkiye adına yetkili irtibat görevlisi olarak görevlendirilen Kalın’ın muhatabı Putin’in dış ve güvenlik konularındaki başdanışmanı ve özel temsilcisi Yuri Uşakov olacaktı.
Kalın mektup taslağını kaleme almaya başladı. Rusçaya vakıf iki tercüman ona yardımcı oluyordu. Ayrıca Çağlar’ın Rusya işlerinde yardımcı olan tercümanı da devredeydi. Mektubun yazılması İngilizce üzerinden değil, Türkçe-Rusça üzerinden yapılacaktı. Bu aşamadan sonra temaslar Kalın, Çağlar, Abdulatipov ve Uşakov arasında yürütülecekti; Kremlin’le en üst düzeyde irtibat kurulmuştu.
Çağlar’ın iş seyahatleri görüntüsüyle yürüttüğü mekik diplomasisi Mayıs’ın üçüncü haftasında hızlandı. Mektup Ankara ve Moskova arasında gidip geliyor, kelimelerin üzeri çizilip yerine yenileri yazılıyor, virgüllerin yeri değiştiriliyor, anlamlar değişiyordu.
Kazakistan’ın Ankara Büyükelçisi Canseyit Tüymebayev 22 Haziran akşam saatlerinde “Acil” koduyla iftara hazırlanan İbrahim Kalın’ı aradı. Nazarbayev St Petersburg’ta Putin ile görüşmüştü. Mektup gelirse, Putin el sıkışmaya hazırdı. Kalın konuşmayı derhal Erdoğan’a aktardı. Ancak Erdoğan mektubu göndermeye hala hazır değildi. Özür ve tazminat içeren bir mektup yazmak istemiyordu; bu Türkiye’nin sınırlarını savunmak için özür dilediği ve tazminat verdiği anlamına gelirdi.
Bir gün sonra, 23 Haziran’da Erdoğan tam Güney Doğu’dan gelen aşiret reislerine iftar vermek üzereyken Kazak Büyükelçi Tüymebayev yine “Acil” koduyla aradı Kalın’ı. Nazarbayev, Şangay İşbirliği Örgütü toplantıları için Özbekistan’ın başkenti Taşkent’e gitmişti. Orada Putin ile konuşmuştu. Mektup biraz yumuşatılabilirdi. Ertesi sabah Putin ile yeniden görüşeceklerdi. Zirve o gün, 24 Haziran’da Taşkent saatiyle 13.00’te bitiyordu. Eğer mektup gelirse konu kapanacaktı. Nazarbayev kötü gün dostluğunu gösteriyordu.
Erdoğan, Akar’ı Beştepe’ye çağırdı. Akar gece 23.00’ü geçe Külliye’ye gitti. O arada Kalın, Rusça tercümanları ve Kazakistan büyükelçiliği elemanları mektupta son rötuşları yaptılar. Özür ve tazminat çıktı. Rusça “izvinite” denecekti. Rusça sözlüklerde karşılığı “Mazur görün, kusura bakmayın, af edersiniz” demekti, tam “Özür dilerim” sayılmazdı, yumuşatılmıştı. Tazminat yerine ise öldürülen pilotların ailesine yardım etme sözü verilecekti. Erdoğan mektubu bu haliyle Akar’ın da önünde imzaladı.
Kazakistan büyükelçiliğine haber verildi ve Kalın, devlete ait bir yolcu jetiyle 24 Haziran Cuma günü sabaha karşı saat 03.00’te mektubu Putin’e iletmek üzere Esenboğa’dan havalandı. Saat 04.00’te Çağlar ve ekibini almak üzere İstanbul Atatürk havalimanına indi. Çağlar beraberinde –Akar’ın da tanıdığı- emekli subay danışmanı ve kendi tercümanıyla uçağa bindi, ama uçak kalkamıyordu, çünkü geçilecek ülkelerden uçuş izni gelmemişti. Dışişleri devreye girdi.
Ama zaman daralıyordu, Taşkent saatiyle 13.00’ten önce mektubu ulaştırmalıydılar, yoksa fırsat kaçabilirdi. Kalın risk alarak uçuş izni olmadan uçağı kaldırdı. Gürcistan’dan uçuş izni Gürcistan hava sahasına girmeye 20 dakika kala, Azerbaycan izni Gürcistan hava sahasında, Türkmenistan izni ise Azerbaycan hava sahasında uçarken geldi. Zamana karşı nefes nefese bir yarış yapılıyor, bütün yazışmalar uçaktaki Wi-Fi sistemi sayesinde Whatsapp üzerinden yürütülüyordu.
Türkmenistan hava sahasındayken ciddi bir sorun ortaya çıktı. Şangay Zirvesi nedeniyle çok sayıda devlet başkanını ağırlayan Özbekistan, hava sahasını güvenlik nedeniyle kapatmıştı. O saatte kimseye ulaşılamıyordu.
Bunun üzerine Nazarbayev, Özbekistan sınırına yakın Çimkent’e inebilecekleri, orada Kazakistan Cumhurbaşkanlığına ait bir helikopterin kendilerini alıp Taşkent’e getirebileceğini, helikopteri gönderdiği mesajını uçağa iletti.
Ancak daha ciddi bir sorun vardı. Uçak Türkmen hava sahasında iki saate yakın turlamıştı ve bir saat kadar yakıtı kalmıştı. Durum sıkışıyordu. Bunun üzerine Nazarbayev bir kez daha devreye girdi. Ev sahibi Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov’a giderek Türkiye’den özel misafirleri geldiğini ve uçuş izni verilmesini istedi. Kerimov da uçuş iznini verdi.
Uçak pek az yakıtı kalmış halde 12.15 civarında Taşkent’e indi. Kalın ve Çağlar hemen Zirvenin yapıldığı kongre merkezine gittiler. Nazarbayev girişte onları bekliyordu. Hemen üst kattaki toplantı salonuna girdiler. Nazarbayev mektubun Rusçasını istedi, dikkatle okudu, “Olmuş bu” dedi. Rus Devlet Başkanı Putin’in de yan odada olduğunu o zaman öğrendiler. Nazarbayev’in haber vermesi üzerine Putin’in danışmanı Uşakov yanlarına geldi. Nazarbayev Uşakov’a “Bence uygun” dedikten sonra Türk heyetine “Benim işim bitti, hayırlı olsun” dedi ve ayrıldı.
Uşakov mektubu Putin’e sunmak üzere yan odaya geçerken Türk heyeti de büyükelçiliğe gidip beklemeye karar verdi; ortalarda görünüp dikkat çekmek istemiyorlardı. Ancak daha binadan ayrılmadan Uşakov, Kalın’ı aradı. “Başkanımız olumlu karşıladı” dedi, “Türklerin pozisyonuna daha yakın gibi, ama kabul.”
Heyetler yeniden oturdu, yol haritası çıkardı. Uşakov, “27 Haziran Pazartesi biz açıklayacağız” dedi. Kalın açıklama metnini önceden görmek istediğini söyledi, Ruslar kabul etti. Ayılarak Taşkent Büyükelçisi Namık Güner Erpul’un davetiyle Türk büyükelçiliğine geçtiler.
O sırada Erdoğan, Kalın’ı aradı. Cuma namazına gitmeden önce bilgi almak istiyordu. Kalın anlattı, Erdoğan “İyi. Hayırlı olsun. Akşam detayları görüşürüz” cevabı verdi. Kalın ve Çağlar saat 17.00’de Taşkent’ten ayrıldı.
27 Haziran sabah saatlerinde, Türkiye bir gün önce Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun Roma’da İsrail ile normalleşme konusunda sağladığı gizli mutabakatı konuşurken, Ruslar taslağı gönderdi. Cumhurbaşkanlığı itiraz etmedi. Ruslar açıklamayı söz verdikleri gibi yaptılar. Putin 29 Haziran Çarşamba günü bakanlarını toplayıp kameralar önünde Türkiye ile normalleşmenin başladığını ilan etti.
O aşamada kimse Türkiye’de 15 gün sonra kanlı bir darbe girişiminin olacağını tahmin edemiyordu.
Darbe girişiminden hemen sonra Erdoğan’ı ilk arayanlardan birisi NATO üyesi bir müttefik devletin başkanı değil Putin oldu. Ankara’ya ilk geçmiş olsun ziyaretinde bulunan ise Nazarbayev idi.
Erdoğan ve Nazarbayev’in 5 Ağustos’ta yaptığı ortak basın toplantısında yüreğim ağzımdaydı, çoğu ayrıntısı bir aydır elimde olan ancak hâlâ boşlukları tamamlayıp yayına hazır hale getiremediğim bu haber gazeteci lisanıyla “patlayacağından” endişe ediyordum. Özellikle de Kazak meslektaşımız soruyu sorup Erdoğan da Nazarbayev’e teşekkür edince, “Eyvah” dedim, “Bir aylık çaba ve güzel bir hikâye gitti”. Ama neyse ki hiçbir meslektaşım bu işin üzerine gitmedi, ben de boşlukları tamamlayıp istediğim doğrulamaları, Erdoğan’ın Rusya seferi öncesinde alabildim.
Elimdeki bilgileri sorup cevap aradığım konunun devlet adına aktörü olan Cumhurbaşkanı Sözcüsü Kalın “Önemli bir konu halledildi” dedi, “Cavit Bey’in çok önemli rolü var. Hulusi Paşa böyle bir görevi olmamasına karşın kahraman bir vatanseverlik gösterdi. Tabii Sayın Nazarbayev de dostluğunu gösterdi, müteşekkiriz.”
Cavit Çağlar’a da ulaştım. “Devlet adına konuşan Sayın Kalın’dır” dedi, “Onun dedikleri üzerine söyleyeceğim bir şey olmaz. Ayrıntılara giremem”.
Putin, aradan bir yıl kadar geçtikten sonra, 4 Kasım 2017’de ilişkilere yaptığı katkıdan ötürü Çağlar’a törenle “Rusya Federasyonu Devlet Nişanı” verecekti.
Türkiye-Rusya krizini bitiren gizli diplomasinin nefes nefese öyküsü böyle ortaya çıktı.
Türkiye ile Rusya arasında Suriye konusunda bir dargın bir barışık ilişki hala devam ediyor. Türkiye’nin kendisini Suriye’den en az zararla nasıl kurtaracağı ise hâlâ belirsiz.
• NOT: Bu yazının ilk sürümü 8 Ağustos 2016’da Hürriyet gazetesinde yayınlanmıştır.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 13 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesine usulsüz harcama soruşturma başlatmasından saatler sonra İstanbul…
Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli;…
Nobel ödülüne layık görülmesi hepimizi gururlandıran (ve bir GS Lisesi mezunu olarak benim de özellikle…
Kamuoyunda etki ajanlığı ya da etki casusluğu yasası olarak bilinen yasa önerisi, ikinci defa TBMM’de…
İsrail’in önceki Dışişleri Bakanı İsrael Katz kafayı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a küfretmeye takmıştı, cevabını vermek de…
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, son günlerde popüler isimlerin tutuklanmasıyla Türkiye'nin gündemine giren yasa…