Dünya Sağlık Örgütü 26 Kasım’da yaptığı açıklamada Covid 19 pandemisine neden olan virüsün yeni bir varyantının saptandığını duyurdu. “Endişe verici tür” olarak sınıflandırılan bu varyanta Omicron adı verildi. 8 Aralık itibariyle 57 ülke sınırlarında Omicron varyantının bulunduğunu açıklarken Türkiye Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 3 Aralık’ta Twitter’dan yaptığı açıklamada Türkiye’de henüz bu varyanta rastlanmadığını duyurdu.
Benim bu konuda diyeceğim tek bir şey var: bakmazsan görmezsin.
Türkiye, küresel ulaşım, değişim ağlarının ortasında olmakla övünüyor. Gerçekten de özellikle yoksul ülkelerden zengin “batı” ve “kuzeye” birçok yolcu İstanbul havaalanından geçiyor. Geçtiğimiz hafta içinde Türkiye’den geçerek üçüncü ülkelere giden iki yolcuda Omicron saptandığı bu ülkeler tarafından duyuruldu, dünya basınında yer aldı. Ama ne iş ki geçtikleri, ve kim bilir belki de saatlerce bekledikleri havaalanında bile hiç bir iz bırakmadan gitmişler.
Sağlık Bakanlığı başından beri, virüsün yeni varyantlarını saptamak için kullanılan genetik dizilim çalışmasını, çok çok kısıtlı sayılarda, bir özel şirkete yaptırıyor. Sonuçları da adeti olduğu üzere kamuoyuyla paylaşmıyor. Türkiye’de onlarca üniversite bu çalışmayı yapabilecek kapasitede, ama onlara da izin vermiyor. Neden?
Sonuçta Botswana, ülkesinde bulunan bir varyantı saptayabiliyor, ama Türkiye varyantlar alıp başına gidene kadar “yok” rapor ediyor.
Sorular, sorular: Daha mı bulaşıcı? Aşılarımız işe yarayacak mı?
Omicron çok sayıda mutasyon içeriyor ve bu mutasyonların bazıları hem bulaşıcılığının çok yüksek olabileceği, hem de bağışıklık sisteminden (ister daha önce geçirilmiş enfeksiyon, ister aşı ile sağlanmış olan bağışıklıktan) kaçabileceği endişelerine yol açıyor. Geçtiğimiz günlerde bu endişeleri destekler görünen bazı araştırma sonuçları paylaşıldı. Örneğin Güney Afrika Cumhuriyeti’nde Ekim ayında Covid vakalarının yüzde birinden daha azı Omicron taşıyorken bu oran şu anda yüzde doksanlarda. Gerçi Güney Afrika Delta salgınını kontrol altına almış ve vakaları çok aza indirmişti, belki de bu yüzden şu anda bir tek Omicron yayılıyor. Deltanın yaygın olduğu ülkelerde Omicron hakim hale gelecek mi önümüzdeki günlerde görecek, bulaşma yeteneğini daha iyi değerlendirebileceğiz. Ama şimdilik, ön verilerle görünen durum pek iyi değil.
Aşıların koruyuculuğunu değerlendirebilmek için daha çok veriye ihtiyacımız var. 7-8 Aralıkta dünyaya duyurulan, üç ayrı laboratuar çalışması Omicronun aşılardan kaçabileceğini düşündürtüyor. Ancak bu çalışmalar, çok karmaşık ve katmerli mekanizmaları olan bağışıklık sistemimizin yalnızca bir özelliğini ölçebilen çalışmalar. Gerçek hayatta durum farklı olabilir. Güney Afrikadan gelen, bu aşamada yine sınırlı sayıda gözleme dayanan bilgiler ise, aşılıların daha az etkilendiğini söylüyor. Birbiriyle çelişiyor gibi görünen ön gözlemler. Önümüzdeki haftalarda daha çok gerçek hayat verisi görecek ve o zaman daha kesin konuşabileceğiz, ama bağışıklık sistemi uzmanlarının çoğu, aşıların etkileri azalsa da yine de işe yarayacakları görüşünde. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon derneği, bu konudaki bilimsel gelişmeleri, sınırlılıklarıyla birlikte ve anlaşılır bir şekilde özetliyor.
“Virüs yumuşadı ve gevşedi” mi? Gerçekten?
Bir Bilim Kurulu üyesi Omicron varyantı ile “virüsün yumuşadığını gevşediğini” söylemiş. Neye dayanarak söylemiş acaba? Şu anda elimizde, esas olarak Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeki bir bölgeden, yalnızca hastanede yatan, sınırlı sayıdaki hastanın gözlenmesinden çıkan sonuçlar var. Bu pandemi hiçbir şey öğretmedi ise, böyle tek bir bölge ve ülkedeki, sınırlı sayıdaki hastayla yapılan açıklamaların, aceleye getirilmiş iyimserliklerin fayda değil, zarar getirdiğini öğretti.
Zaman, yersiz iyimserlikler zamanı değil. Yeni ve az bildiğimiz bir varyant var. Hızla yayılıyor. Umarız klinik seyri kötü değildir, ama bunu anlamak için biraz zamana ihtiyacımız var. Paniğe de gerek yok. İşe yaradığını bildiğimiz araçları kullanarak, tedbir almamız lazım. Bilim Kurulu üyelerinin de, konuyla ilgili söz söyleyen herkesin de yanlış çıkabilecek açıklamalardan kaçınması gerek. “Bizim ülkemizde Omicron yok” demek de “virüs yumuşadı gevşedi” demek de salgınla mücadelede zaten tek başına bıraktığımız vatandaşlarımızın, bireysel tedbirleri uygulamak konusunda daha da “gevşemesinden”, yeni varyantın önüne kurmamız gereken tedbirler barajının “yumuşamasından” başka bir sonuç vermez.
DSÖ’den hükümetlere: Haftalar değil, günler içinde harekete geçin
Zaten Delta ile mücadele etmekte yetersiz kalan, üstelik kış nedeniyle kapalı mekanlara çekilen Türkiye dahil Avrupa ülkeleri için bulaşma hızı yüksek Omicron büyük bir tehdit oluşturuyor. Dünya Sağlık Örgütü, hükümetlere “hastaneleriniz doluncaya kadar beklemeyin, şimdi harekete geçin” diyor. Güney Afrika’ya uçuşları kapamak gibi, anlamsız (en az 57 ülkede bu varyant var ve yayılıyor) önlemler yerine, işe yaradığı bilinen halk sağlığı tedbirlerini alın diyor. Daha iyi filyasyon yapın, daha çok test yapın, daha çok genetik dizin analizi yapın, sonuçlarınızı paylaşın, aşısızlara, özellikle yüksek riskli gruplar içinden aşılayamadıklarınıza odaklanın, onları bir an önce aşılayın diyor.
DSÖ Şubat 2020’yi de benzeri çağrılar yaparak geçirmişti. Hükümetlerin çoğu kulaklarını tıkadı. Birkaç hafta sonra yoğun bakımlar dolup taşınca, atalet içinde olanlar kendileri değilmiş gibi DSÖ’yü gecikmiş olmakla, hatta işi daha ileri götürüp DSÖ Başkanını Çin’le işbirliği yaparak salgını gizlemekle vb suçladılar. Umarım benzer bir tablo yeniden olmaz.
Bizim salgın yönetimi DSÖ’nün çağrılarına ne kadar uyacak, bilinmez. Biz vatandaşlar olarak yapabileceklerimizi yapmak zorundayız. Maske, mesafe, havalandırma, kalabalıktan uzak durma. Ve aşı. Aşıların koruyuculuğu bir miktar azalsa bile yine de hastalığın şiddetini azaltmaları bekleniyor. Aşılarınızı olun, eksik dozları tamamlayın. Bir kişi bile olsa aşılanmamış eş dostu aşıya gitmeye ikna edin.
Bir Kitap: Gelecek İçin Geçmişi Okumak, Pandemik Notlar
Bu hafta Dr Ümit Kartoğlu ve Özlem Kayım Yıldız’ın pandemi süresince gazetelerde ve sosyal medyada yayınladıkları yazıları derledikleri kitap elime geçti. Özellikle bilim ahlakı ve bilim adamlarının halka sorumluluğu konularındaki yazıları herkese öneririm. Dr Esin Şenol ve Dr Kayıhan Pala’nın ön ve son sözleri de ayrıca çok önemli. Kitap ücretsiz. https://kartoglu.ch/pandemiknotlar/ adresinden indirebilirsiniz.