Ve tabii yeni propaganda ve karşı-propaganda taktiklerini de eklememiz lazım Kürt seçmene ve bürokrasiye yönelen CHP faaliyeti başlıklarına.
Son örneğini 30 Ocak akşamı gördük. Cumhurbaşkanı AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ın Trabzon’da bir çocuğun kürsüden mikrofonla CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na “Hain” demesine ve kendisi için oy istemesine izin verdiği akşam, Kılıçdaroğlu bir Twitter yayını daha yaptı. Kendisine sürekli küfreden sosyal medya trolleri konusunda rapor yazdırdığını açıkladı. Birisinin ismini de verdi. Dosyayı mahkemeye verirse, artık başına Bekir Bozdağ’ın geçtiği Adalet Bakanlığı ve yargı fazla mesai yapacak ve zorlanacak demektir.
Bir önceki videosunu da tam Erdoğan’ın TV yayınının başlayacağı dakikaya denk getirmişti. Tek taraflı psikolojik propaganda savaşı giderek karşılıklı bir hal alıyor. AK Parti cenahı kızgın; sorular beklemedikleri yerden geliyor gibi. CHP liderinin videoları da algı süresi bakımından profesyonelce hazırlanmış. Tane tane konuşuyor ve 5-6 dakikada tamamlıyor. Mutfakta yeni bir ekip var belli ki, ya da ekip aynı olsa da yeni bir anlayış.
Bürokrasi: denge bozma ve güvensizlik hamlesi
CHP liderinin bürokrasiyi Erdoğan ve yakın çevresinin devlet işleyişiyle ilgili olmayan konularda itaatsizliğe çağırması da aslında psikolojik propaganda faaliyeti ile bağlantılı. Bir tür denge bozma ve güvensizlik iklimi oluşturma amacı da var.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kar yağışı sırasında gittiği balık lokantasından görüntülerin hangilerinin hangi MOBESE kamerasından çıktığının kısa sürede saptanması dahi sızıntı işareti sayılmaz mı?
Ankara’da özellikle akçalı konularda bazı kararların mahkeme üzerinden alındığı konuşulmaya başladı. CHP lideri MedyaScope’ta Ruşen Çakır’a “Belge yağıyor” dedi.
Yağan belgeler ne kadar güvenilirdir? İçinde tuzak belgeler, sahte üretilmiş belgeler var mıdır? Onları ayıklamak elbette CHP’lilerin sorunu, işin içinde daha önce birkaç olayda görüldüğü üzere boşa düşmek de var çünkü.
Ama şu açık. Bürokrasi, özellikle de orta kademe bürokrasi, herhangi bir iktidar değişikliği karşısında konumlarını kaybetmeme kaygısının da etkisiyle Kılıçdaroğlu’nun ne dediğine daha önce aldırış etmezken şimdi kendilerini de ilgilendiren bir şey var mı meraklıyla dinlemeye başladı.
Gelelim Kürt seçmenle barışma konusuna
Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz hafta kar yağışı nedeniyle ertelenen Diyarbakır programı öncesi “Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” demesi tartışmalara neden oldu. CHP’nin Millet İttifakı ortağı İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu “Ankara’dan, TBMM’den geçer” uyarısında bulundu. Kaldı ki daha önce Kürt meselesinin çözüm yeri olarak TBMM’yi işaret eden Kılıçdaroğlu idi. Zaten sonradan demokrasi vurgusunu Diyarbakır’a gideceği için yaptığını Rize’ye de gitse aynı vurguyu yapmış olacağını söyledi.
Ama CHP’nin onlarca yıldır varlık gösteremediği Doğu ve Güneydoğudan önümüzdeki seçimlerde milletvekili çıkarma iddiası ve bunun için de Kürt seçmenle barışma gereği var.
CHP’nin örgütlenmeden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı’ya göre CHP ülkenin batısındaki Kürt seçmenden oy alabileceğini 2019 yerel seçimlerinde gösterdi. CHP’nin Doğu ve Güneydoğu’da kemikleşmiş görünen HDP’den oy cezbedebilmesi pek gerçekçi değil. Ancak AK Parti Türkiye çapında birinci parti olunca HDP’dense AK Parti yanında duran geleneksel, muhafazakâr, merkez-sağ Kürt kanaat önderlerinden, aileler ve sivil toplumundan katılım talepleri olduğunu söylüyor Salıcı.
Karadeniz Masası da kuruluyor, İç Anadolu sırada
Bu tablo bir süre önce YetkinReport’ta yayınladığımız ve CHP oylarından merkez-sağ kaynaklı artış gösteren Rawest anketiyle uyumlu.
CHP seçim çalışmaları çerçevesinde 2021’de bir Doğu Masası kurmuştu. Bu masa örgütlenmesi çerçevesinde, CHP’nin sol kanat siyasetçilerinden önceki Diyarbakır barosu Başkanlarından Sezgin Tanrıkulu’ndan, muhafazakâr siyasetten gelen Abdüllatif Şener’e Cihangir İslamoğlu’na dek geniş yelpazede isimler çalışıyor.
Salıcı, YetkinReport’a Doğu Masasına ek olarak CHP’nin bir de Karadeniz Masası kurmakta olduğunu açıkladı. “Düzce’den Artvin’e sahil şeridi” olarak çiziliyor faaliyet alanı. Bu da CHP’nin Karadeniz seçmeniyle barışma projesi.
Yani Kılıçdaroğlu’nun Rize örneğini vermesi tesadüf değil.
“Karadeniz sahil şeridinde CHP’nin oyu yüzde 19” diye açıklıyor Salıcı; “AK Parti’nin oyuysa yüzde 51. MHP’yi de kattığımızda yüzde 70’i geçiyor. Bu tabloyla yüzleşip değiştirmeye çalışmamız gerekiyor.”
Bir süre önce Balkan, Rumeli göçmenleri masası çalışmaya başlamış, şimdi sırada İç Anadolu masası varmış.
CHP Ege-Akdeniz sahiline sıkışmaktan kurtulacak mı?
Yani masa örgütlenmesi sadece Kürt seçmenle barışmak amacıyla sınırlı değil.
CHP’nin yıllarca soğuttuğu bütün seçmen gruplarıyla barışıp CHP’yi büyük şehirler ve Ege-Akdeniz sahil şeridine sıkışmış bir parti görünümünden kurtarmak amacını taşıyor Salıcı’ya göre.
Tabii bir de bu işin büyükşehirler boyutu var. Doğu ve Güneydoğu seçmeni ve Karadeniz seçmeni iç göçler nedeniyle İstanbul, İç Anadolu ve yine Doğu seçmeniyle Ankara’da ciddi oy potansiyeline sahip seçmenle etkileşiyor.
Burada Karadeniz şeridi özel önem taşıyor. Samsun, Trabzon gibi büyük şehirlerin yanı sıra Rize gibi Erdoğan’ın oy deposu gördüğü şehirler var. Geçen yıl Rize’de İYİ Parti lideri Meral Akşener’in AK Parti tarafından engellenme çabasını gördük. Rizeli Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trabzonlu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu muhalefet liderlerinin can güvenliğini olduğu kadar siyasi faaliyet hak ve özgürlüklerini de sağlamaktan sorumlu.
Dolayısıyla CHP Doğu ve Güneydoğu’da, Doğu Karadeniz’de ve İç Anadolu’nun Konya-Kayseri-Sivas hattında yeniden varlık göstermeye çalışırken, parti içi ve parti dışı bazı engelleri aşmak zorunda kalacak.