Ekim ayında yüzde 19.9 düzeyinde olan enflasyon Ocak ayında yüzde 48.7’ye sıçradı. Farklı bir ifadeyle, enflasyonda artış, üç ay önceki düzeyinden daha fazla oldu: Dile kolay, üç ayda yirmi dokuz puanlık bir artış söz konusu. Beklenmedik bir gelişme değildi; merak edilen sadece, nereye kadar yükseleceğiydi. Nereye yükseleceğini kestirmek zor, aşağıda ele alacağım ama şurası kesin: Henüz tepe noktasını görmedik.
Uzun bir süredir Türkiye ekonomisine ilişkin yazıp çiziyorsanız “unutulanın dışında yeni bir şey yok” hissine kapılmadan edemiyorsunuz. Kraliçe Marie-Antoinette’nin önce şapkacısı ve terzisi, sonra da sırdaşı olmuş zamanın ünlü modacısı Marie-Jeanne Rose Bertin’e ait bu özlü sözün “yeni bir şey yok” kısmı, Türkiye’de yaşayan bizler için “yine yüksek enflasyonla kol kolayız” anlamına geliyor. “Unutulanın dışında” kısmının ise en azından iki karşılığı var bizler için: Birincisi, elbette “enflasyonla mücadele etmek”, ikincisi ise “enflasyonun nasıl bir bela olduğu” gerçeği.
Yılın başında memur maaşları yılın ilk altı ayı için yüzde 7.5 oranında artırıldı. Oysa sadece Ocak ayında enflasyon yüzde 11.1 oldu. Dolayısıyla, daha yılın ilk ayında memurların maaşları enflasyona karşı yenildi. Bir de gelecek ayları düşünün. Tamam, Temmuzda maaşlar yılın ilk altı ayındaki enflasyon gelişmelerine göre yükseltilecek ama aradaki beş ayda memurların alım güçleri azalacak. Yılın başında tükettikleri mal sepeti giderek boşalacak; daha az et, daha az peynir, daha az ısınma, daha az elektrik…
Bir de asgari ücretli açısından bakın duruma. Onların maaşları yılda bir kez artırılıyor. Ocak ayında yüzde 50 yükseltildi asgari ücret. Yüzde 11.1 düzeyindeki bir aylık enflasyon, asgari ücret artışının yüzde 22’sine denk geliyor. Farklı bir ifadeyle, sadece bir ayda asgari ücret artışının beşte birinden fazlası yok oldu. O asgari ücret on bir ay daha sabit kalacak, oysa fiyatlar artmaya devam edecek.
Enflasyon böyle bir bela. Pazarlık güzü olmayan, dolayısıyla geliri enflasyonun altında kalan kesimler kaybediyor. Gelir dağılımı bozuluyor. Yoksulluk artıyor. Bir de işsizleri düşünün.
Neden böyle olduğu malum. Yeni bir şey yazacak değilim, yine de kısaca hatırlatmakta yarar var.
Enflasyonun yukarıya doğru seyretmesine yol açan iki büyük şok yaşandı. Birincisi, dolar kuru 8 liradan birkaç ay içinde 13.5 lira civarına çıktı: Yüzde 70’e ulaşan bir artış. İkincisi, bütün mal ve hizmetlerin temel girdisi olan enerjiye ve petrol ürünlerine büyük zamlar geldi. Bunun dışında, bazı sektörler için hayati olan çoğu girdinin fiyatı birkaç kat arttı.
Yanıtlaması daha zor olan soru enflasyonun nereye kadar yükselebileceğine ilişkin soru. Yanıtlayabilmek için bize ışık tutacak iki bilgi var. Birincisi, döviz kurundaki artışın enflasyona ne ölçüde yansıyabileceğini üç aşağı beş yukarı biliyoruz. Son çalışmalar yüzde 10’luk bir kur artışının enflasyonu 3.5 puan kadar yükselttiğini işaret ediyordu. Ancak yakın zamandaki gelişmelerle, bu değerin 5 puana çıkmış olabileceği hesaplanıyor. Kur yüzde 10’dan çok daha fazla arttı. Kur artışından enflasyona geçiş dört-beş aya yayılıyor ve en yüksek etki beşinci ay gibi görünüyor. Kurda asıl artışın Kasım ve Aralık ayında gerçekleştiği düşünülürse, geçiş etkisinin birkaç ay daha sürmesi beklenir.
İkincisi, kamunun belirlediği mal ve hizmetlerin fiyatlarında ani ve yüksek artışlar var, tüm mal ve hizmetlere kısa sürede yansıyor ve enflasyonu sıçratıyor. Bu fiyat artışları tekrar maliyetleri yükseltiyor ve fiyatlar daha da yükseliyor. Dolayısıyla, bu şokun dinamik etkisi aylara yayılabiliyor.
Bir de bilmediğimiz var. Enflasyonu düşürmeye çalışacak bir ekonomik program uygulamaya girecek mi? Elbette “bu bilinmeyen bir şey değil, biliyoruz; ortada böyle bir niyet görünmediğine göre bu tip bir uygulama olmayacak” diyebilirsiniz. Haksızsınız diyemem ancak hep olumlu bir ihtimal olarak bu tip bir programa sarılma ihtimalini de yok saymamalı.
Bu çerçevede düşünüldüğünde enflasyondaki yükselişi sınırlayabilecek ve sonra onu biraz olsun aşağıya çekebilecek tek bir gelişmenin olduğu ortaya çıkıyor. Kur bir ayı aşkın bir süredir 13.5 lira etrafında dar bir aralıkta hareket ediyor. Bir anlamda ‘sabitimsi döviz kuru rejimi’ uygulanıyor. Enflasyonun düşmesi, bu rejimin sürdürülebilmesine bağlı.
Sabitimsi döviz kuru rejiminden kastım şu: Döviz kurunun artış oranının kontrol altında tutulması. Döviz kurunun illa 13.5 lirada kalması gerekmiyor sabitimsi kur rejiminin sürmesi için. Sınırlı bir yükseliş de bu tanım ile uyumlu.
Bu rejimin sürmesi halinde enflasyonun yaza doğru yüzde 60’lara doğru yükseldikten sonra aşağıya doğru hareket etmesi beklenir. Ancak 2021 sonunda yüzde 36’ya ulaşan enflasyonun bu düzeyin altına bu yıl sonunda düşmesi sürpriz olur.
Öte yandan iktisat yazınından, sabit ya da şu anda yürürlükte olan ‘sabitimsi’ döviz kuru rejimlerinin sürdürülebilir olmalarının bazı ön koşulları olduğunu biliyoruz. Mesela belirgin bir parasal genişleme olmamalı. Ülkenin hazinesi ülkenin merkez bankasını finansör olarak görmemeli. Aksi durumda merkez bankasının bir penceresinden çıkan yerli para öbür pencereden döviz çıkışına yol açar; rezervler erir.
Sürdürülemezliğin öncü göstergeleri de biliniyor. En belirginleri şunlar: Döviz rezervinin azalması, piyasa faizlerinin yükselmesi, risk priminin yüksek olması. Türkiye’nin şu anda risk primi çok yüksek. Piyasa faizleri de yüksek. Dolayısıyla, sürdürülebilirlik açısından iki olumsuz ve de sevimsiz olgu söz konusu.
Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz: Enflasyonun düşmesi için döviz kurundaki dinginliğin korunması gerekiyor. Onu korumak için ise enflasyonu, faizleri ve dolayısıyla riski düşürecek bir programa ihtiyaç var. Yumurta-tavuk öyküsü gibi oldu ama değil. İnandırıcı bir program ve uygulama varsa enflasyonu düşürmek mümkün; yoksa yukarıda verdiğim çok kaba enflasyon tahminleri iyimser kalır.
Şam Ravda Meydanı, 15 Aralık 2024, Türkiye’nin Şam Büyükelçiline 12 yıl aradan sonra, ay yıldızlı…
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…