Adettendir; enflasyonu falanca yılın en yüksek ya da en düşük filanca göstergesi diye yazmak. Eksik kalmasın, ben de öyle yapayım. 3 Ocak’ta açıklanan enflasyon oranlarını sıkıcı birkaç rakamla anlatmaya başlayayım.
Şu anda kullanılan tüketici fiyat endeksi 2003’ten bu yana yayınlanıyor. Tüm bu dönemde en yüksek aylık enflasyon Aralık ayında gerçekleşti: yüzde 13,6. Biraz daha eskiye giderek, 1969-2003 arasında açıklanan tüketici fiyat endeksini de işin içine katarak başka bir karşılaştırma yapayım. Aralık ayındaki enflasyon, Şubat 1969’dan bu yana gözlenen en yüksek beşinci aylık enflasyon, 1996 başından beri bakarsanız da en yüksek aylık enflasyon oldu.
Böylelikle 2021 yılını yüzde 36 oranında bir yıllık enflasyon ile kapattık. Bu da Eylül 2002’den açıklanan yüzde 37.1’den bu yana, yani son 19 yılın en yüksek yıllık enflasyon oranı.
Masum değiliz hiçbirimiz (aslında bir kısmımız)
Enflasyonun bu düzeylerine çıkması sadece uygulanan ekonomik programa bağlanamaz. Programdan sorumlu olanlar dışında kalan bazı kesimlerin de önemli bir rolü var bu yükselişte.
Mesela işveren kesimi. Enflasyon çok değil birkaç yıl evvel yüzde 8’lerde bir o yana bir bu yana salınır ve düşüş eğilimine girmezken, enflasyondan şikâyet duydunuz mu bu kesimden? Ya da ekonomi kanallarında yapılan tartışmalarda ‘enflasyonu düşürmek lazım’ denildiğinde “ama büyüme ne olacak?” denilmiyor muydu?
Enflasyonda katılık yanılgısı
Enflasyon böyle bir şey. Aslında dünya ölçeğinde yüksek sayılabilecek düzeylere ses çıkmayınca kanıksanıyor. Enflasyon önemsiz gibi yapılıyor. Ortalama enflasyonun yüzde 8 etrafında dar bir aralıkta hareket ettiği 2007-2016 döneminde olduğu gibi mesela.
Oysa o katı sanılan yüzde 8’lik enflasyonu yaratan unsurların arkasındaki temel nedenler zamanla daha da güçlenebiliyor ve bir bakıyorsunuz yüzde 8’i mumla arar duruma düşmüşsünüz. Bu ülke bunu çok yaşadı. Bir ara yüzde 35’lerde salınan bir enflasyon vardı, “yattık kalktık bir baktık” birkaç ay içinde yüzde 70’lere fırlamış. Tipik örneği 1982-1988 dönemidir.
Bu dönemin çoğunda yıllık enflasyon yüzde 35’ler dolayındaydı. Aralık 1987’deki seçimler nedeniyle kamunun ürettiği mal ve ürünlere yılın ilk on bir ayında zam yapmaktan çekinilip Aralık ayında bir ayda yüzde 22 zam yapılınca, Ekim ayında yüzde 36 olan yıllık enflasyon altı ay sonra yüzde 76’ya fırlamıştı. Sonra -2000’li yıllara kadar- bırakın yüzde 30’ları, 40’ları, birkaç ay haricinde 60’ların altına düşmedi enflasyon.
Enflasyonun olumsuzlukları
Öte yandan enflasyon bir tür vergidir. Özellikle pazarlık gücü olmayanların gelirleri enflasyon yükseldikçe azalır. Mesela asgari ücretlinin ya da emeklinin gelirleri. Yılın başında geçmiş yılın enflasyonu kadar ya da onun biraz üzerinde yükseltseniz de maaş ve ücretleri, yeni yılın enflasyonu eskisinden daha yüksekse yıl içinde satın alma gücü erir gider. 10 Aralık tarihli yazımdaki grafiğe bakılabilir mesela.
Çok sayıda başka olumsuzluğu da belirtilebilir yüksek enflasyonun. Ayrıntıya girmeye gerek yok. Sadece kur korumalı mevduat uygulamasında nasıl sorun yaratabileceğini bir daha kısaca hatırlatayım (Ayrıntısı burada: https://yetkinreport.com/2021/12/22/son-kararlar-en-buyuk-risk-nerede/).
Gerçekleşen yüksek enflasyon, ileride enflasyonun düşmeyeceği hatta artabileceği yönünde bekleyiş yaratıyorsa ve kur artışının şu ya da bu nedenle enflasyonun altında kalacağı düşünülüyorsa, yeni mevduat sistemi cazibesini kaybeder. Çünkü yeni mevduat sisteminde getiri, mevduat faizi ya da kur artışı hangisi yüksekse, en fazla o kadar oluyor. Bu durumda tasarruf sahibinin bu sistemden elde edeceği getiri enflasyonun altına düşer.
Bundan sonrası
Büyük ihtimalle önümüzdeki birkaç ay daha yüksek tüketici enflasyonu ile karşılaşacağız. Birkaç nedenle. Birincisi, Kasım başından Aralık sonuna kadar dolar kuru yüzde 41 oranında yükseldi. Yüzde 10’luk bir kur artışının enflasyona etkisi yüzde 35 civarında son yapılan çalışmalara göre. Enflasyon ve kur artışı yüksek düzeylerde iken bu etki daha fazla oluyor. Dolayısıyla, son iki ayda yüzde 40 artan dolar kurunun enflasyonu 15-20 puan artırması mümkün.
Bunun bir kısmı muhtemelen fiyatlara yansıdı. Ama hala enflasyonu artıracak bir etki mevcut. Muhtemelen yeni yıl zamları ile geriye kalan kur etkisi fiyatlara yansıtılacak.
İkinci neden elbette Aralık sonunda yapılan zamlar. Özellikle doğalgaza, elektriğe ve petrol ürünlerine yapılan yüklü zamların enflasyonu artıracağı açık. Mesela taşıma fiyatları yükselecek. O taşınan mallara yansıyacak. O malları girdi olarak kullananlar, fiyat artışlarını ürettikleri mallara yansıtacaklar falan. Hemen 1 Ocak’ta olacak değil bu ayarlamalar.
İşin özü
Üçüncü neden yüzde 80’e ulaşan üretici fiyat artışları. Bir kısmı elbette tüketim mallarının fiyatlarına yansıyacak.
Dördüncü olarak da dünyada enflasyon yükseliyor. İthal ettiğimiz malların fiyatları artıyor. Bunun da enflasyonist etkisi var. Son olarak da kurun dengeye gelmemiş olmasının enflasyon üzerinde yarattığı yukarıya doğru risk var. Mesela son bir haftada dolar kuru yüzde 18 arttı. Son günlerdeki eğilimin devam etmesi halinde enflasyonun yükseleceği açık.
Kıssadan hisse şu: Enflasyonu tek haneye indirecek bir ekonomik programa ihtiyaç var.
Sadece para programı değil daha kapsamlı bir program. İşin para politikası kısmı elbette önemli. Para otoritesi en azından şu olguyu dikkate alarak işe başlayabilir. Dolar kuru 2 Ocak 2021 – 31 Aralık 2021 arasında yüzde 80 arttı.
Rekabetçi kur söylemi ve uygulaması bu artışın arkasındaki ana neden.
Aynı dönemde üretici fiyatları da yüzde 80 yükseldi. Yani, kur artışı ile gelen rekabet avantajı tamamen fiyat artışı (maliyet artışı) ile gitti. Bu gerçeği görmekle başlayabiliriz.