Altı muhalefet partisi liderinin 12 Şubat’ta bir araya gelip Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlık rejimine karşı birlikte çalışma kararını açıklaması Türkiye’de daha önce örneği görülmemiş bir muhalefet blokunun oluşumuna işaret ediyor.
2019 Yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara dahil çok sayıda büyükşehir belediyesinin AK Parti’den alınmış olması CHP ve İYİ Parti’nin Millet İttifakı’nı oluşturmasıyla mümkün olmuştu. Saadet Partisi, Demokrat Parti ve HDP’li olsun olmasın Kürt seçmenin desteğiyle AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı alt edilebilmişti. Şimdi daha geniş bir muhalefet cephesi ile seçimde Erdoğan’ı alt edip, Türkiye’yi tek adam yönetimine götürme rejimine karşı bayrak açıyorlar.
Başarılı olurlar mı? Seçimi kazanıp Erdoğan’ı alt etseler dahi Anayasayı değiştirme girişimi için gerekli en az 360 milletvekili sayısına ulaşabilirler mi? Aralarında çıkması muhtemel çelişkiler kopmalara neden olur mu? Bunların tamamı meşru sorular. Ama siyasi husumetin yüksek olduğu Türkiye’de değişik görüşlerde altı partinin aynı amaçla bir araya kendi başına önemlidir.
Altı parti liderini bir araya getiren sürecin çıkış noktasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu var. Bunu İYİ Parti lideri meral Akşener’in Twitter mesajındaki “başta Sayın Kılıçdaroğlu” olmak üzere liderlere teşekkür ifadesinden okuyabiliyoruz. Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi kendi kendine yetmeyi esas alan geleneksel çizgisinden çıkaran sürecin 2017’de milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasıyla başlattığı Adalet Yürüyüşü olduğu söylenebilir. CHP liderinin “Hak, Hukuk, Adalet” sloganıyla Ankara’dan İstanbul’a yürüyüşü, toplumun çok farklı siyasi ve sosyal kesimlerinin katılımıyla tamamlandı.
Bunu Kılıçdaroğlu’nun 2018’de İYİ Parti’nin seçime girmesinin MHP ve dolayısıyla AK Parti tarafından engellenmesi ihtimaline karşı 15 CHP milletvekilinin İYİ Parti’ye geçişi manevrası izledi. Böylelikle Meclis’te grup oluşturabilen Akşener ve İYİ Parti seçime ve TBMM’ye girebildi.
Üçüncü hamle, Akşener’le birlikte Millet İttifakını kurmalarıydı. O ittifak yerel seçimlerde Erdoğan’ın o güne dek koruduğu “yenilmezlik” unvanına son verdi.
Bugün Saadet lideri Temel Karamollaoğlu’na Kılıçdaroğlu için “yaptığını her babayiğit yapamaz” dedirten böyle bir değişim ve dönüşüm sürecidir.
Muhalefet cephesinde bunlar yaşanırken iktidar cephesinde kopuşlar gözleniyordu. Erdoğan’ın AK Parti hükümetlerindeki halefi Ahmet Davutoğlu ve ilk yıllardaki ekonomi kurmayı Ali Babacan ayrılıp 2019 sonu, 2020 başında, Gelecek ve DEVA partilerini kurdular.
İktidar-muhalefet denklemindeki kilit gelişme Bahçeli’nin Erdoğan’a verdiği destekle 2017’deki halkoylamasıyla iğreti parlamenter rejimden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında iğreti başkanlık rejimine geçilmesi oldu.
Gelelim içerik ve biçim olarak 12 Şubat toplantısına.
1- CHP lideri Kılıçdaroğlu, İYİ Parti lideri Akşener, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu, DEVA lideri Babacan, Saadet lideri Karamollaoğlu ve Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal 12 Şubat’ta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gösterişli mekanlarına gönderme yaparcasına Çankaya Belediyesi’nin Ahlatlıbel Parkındaki mütevazı sosyal tesisinde yemekli bir toplantıda buluştu. Yemek listesi de gösterişten uzak: balkabağı çorbası, güveç ve ayva tatlısı.
2- Liderler yuvarlak masa etrafında, kimsenin odak noktasında bulunmadığı bir formatta toplandı. Kılıçdaroğlu “oy oranlarına bakmadan eşitler arası ilişki” sözünü şeklen tuttu. Liderlere eşlik eden özel kalem müdürleri ve basın danışmanları görüşmeye girmedi.
3- Beş saat 15 dakika süren toplantı sonunda yazılı bir açıklama yapıldı. Liderler bu metinde asıl mutabakat açıklamasının 28 Şubat tarihinde yapılacağını duyurdular. 28 Şubat iki bakımdan önemliydi.
İlki ve hemen akla geleni 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısıydı. Askerler dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan üzerinde baskı kurmuş ve İslamcı başbakana, siyasi İslamcılıkla mücadele görüntüsünde sadece türban/başörtüsü zıtlaşmasına dönüşen kararlar imzalatılmıştı. Süreç Erbakan’ın istifasıyla sonuçlanmış, AK Parti bugün Saadet Partisinin devamcısı olduğu o çizgiden koparak kurulmuştu. O günkü CHP bu sürece destek vermişti. Akşener, istifa eden koalisyonda merkez sağ DYP adına İçişleri Bakanlığı yapmıştı. Dolayısıyla 28 Şubat tarihin, Kılıçdaroğlu’nun “geçmişle helalleşme”, diğer deyişle özeleştiri söylemini güçlendiriyor.
28 Şubat’ın ikinci önemi ise 2015 yılında Davutoğlu’nun başbakanlığı altında Dolmabahçe’de AK Parti hükümet ve parti yetkilileriyle HDP heyeti arasında, PKK ile dolaylı diyalog süreci üzerine yapılan ortak açıklamaydı. Kısa süre sonra diyalog kesilmiş kanlı çatışmalar yeniden başlamıştı.
4- 28 Şubat’ta açıklanacağı duyurulan mevcut başkanlık rejiminden Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi rejimine geçiş sürecine dair izlerin de bulunacağı anlaşılıyor. Bunun anlamı, seçimin kazanılması durumunda kurulacak hükümetin yapısına, nasıl oluşacağına dair yol haritasının da liderler arasında konuşulmaya başlanması. Neticede, muhalefet bloku Erdoğan’ı seçimde alt edecekse, mevcut Anayasayla ülkeyi yönetmeye başlayacak. Dolayısıyla ekonominin düzeltilmesinden yolsuzluk iddialarının soruşturulmasına dek yapılacakların şimdiden bir koalisyon protokolü mantığıyla ele alınacağı anlaşılıyor. Derin Yoksulluk Ağı’nın başındaki Hacer Foggo’nun “yoksulluğun nedeni yolsuzluktur” etiketiyle altı liderin yolsuzlukla mücadele hedefine destek vermesi bu konuda toplumda yankısı olacağına işaret. Muhalefet koalisyonunun iktidara gelmeleri halinde neler yapacaklarını önceden ilanı da Türkiye’de daha önce görülmemiş bir deneyim olacak.
5- Altı lider, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı, herkesin kendini eşit ve özgür vatandaş olarak gördüğü, düşüncelerini özgürce ifade edebildiği, inandığı gibi yaşayabildiği demokratik bir Türkiye’yi inşa etmek sözü veriyor. Bunun için de Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği normlarını esas alıyor.
6- Altı liderin buluşması belki de Millet ittifakının altı partiye genişlemesiyle sonuçlanacak. HDP eş başkanı Mithat Sancar, partisinin muhalefet liderleri buluşmasının dışında bırakılmasına tepki gösterdi. Kendi açısından haklı olabilir. Oysa ne HDP’nin bu muhalefet blokuna girme isteği var ne de bu muhalefet bloku HDP birlikte yürüyebilir. HDP’nin sol partilerle oluşturma çabasında olduğu ayrı bir ittifak var zaten. Burada önemli olan arada diyalogun bulunması. Nitekim Kılıçdaroğlu toplantı ardından Fikret Bila’ya “HDP’yi yok saymıyoruz. Hiç bir partiyi yok sayamayız” dedi.
7- Sadece HDP değil, genel anlamıyla Kürt seçmenin de Erdoğan ve rejimine karşı oy kullanabileceği bir cumhurbaşkanı adayı bulunduktan sonra Meclis’e ne kadar çok parti girebilirse o temsil oranı o kadar yüksek olacak demektir.
8- Ortak aday konusu, önceden tahmin ettiğimiz gibi hiç açılmamış. Onu en sona bırakıyor liderler. Önce ilkelerde, yol haritasında anlaşmak istiyorlar. Bu geciktirmenin riskleri de var avantajları da.
9- Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem rejimine geçiş mutabakatı ve yol haritasında muhalefet blokunu bekleyen bir başka riskten söz etmek gerekiyor. Bu de yeni sistemde cumhurbaşkanının Meclis tarafından seçilecek olması ve sembolik önemde, sıfır yetkiyle görev yapacağı yolunda bilgilerin sızması.
Birincisi, Cumhurbaşkanının çok özel durumlarda kullanabileceği yetkiler olmalı. Örneğin Cumhurbaşkanının kriz durumlarında, belli bir danışma mekanizmasıyla parlamentoyu feshetme ve ülkeyi hızla seçime götürme yetkisi olsaydı, belki de oyunlar bozulur, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinden kaçınmak mümkün olurdu.
İkincisi, halkın referandum yoluyla aldığı cumhurbaşkanını seçme hakkını iptal etmek ciddi bir yanlış olur. Hem halk tarafından seçilen hem de sembolik ya da çok özel durumlarda yetki kullanma yetkisi bulunan cumhurbaşkanı örnekleri var. Bu durum Erdoğan tarafından “size verdiğimiz oy hakkını geri alıyorlar” söylemine malzeme de yapılabilir.
Neticede 12 Şubat 2022 toplantısı Türkiye’de muhalefetin -sonucu ne olursa olsun- çoğulcu demokrasi ve hukuk devletine sahip çıkmak için bir araya gelebileceğini gösteren önemli bir örnek oldu.
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…