Rusya’nın Ukrayna’yı istilası sonrası, enerji arz güvenliği ve Glasgow İklim Anlaşması’nın başarılarından birisi olarak tarihe not düşülen kömür kullanımını sınırlama taahhüdü tartışılır oldu. Kimi uzmanlar, savaş nedeniyle kömür kullanımının artmasının ve bu durumun sürme ihtimalinin, küresel ısınmaya yönelik 1,5°C hedefini ulaşılabilir olmaktan çıkaracağı endişesi taşıyorlar.
Avrupa’daki ülkeler, Rus petrol ve gazından hızla vazgeçmenin yollarını ararken, Oxford Üniversitesi’nde enerji politikası profesörü olan ekonomist Dieter Helm, “Enerji geçişi zaten sorunluydu, dünya enerjisinin yüzde 80’i hala fosil yakıtlardan geliyor, kısa vadede ABD’nin petrol ve gaz üretimini artıracağını ve daha fazla yatırım yapabileceğini düşünüyorum. Bunun da ötesinde, kömür tüketimi artabilir” dedi.
İtalya da dahil olmak üzere bazı ülkeler Rus gazını daha az yakmak için daha fazla kömür yakmaları gerekebileceğini söyledi.
Kömür, Asya’da, özellikle de Çin’de hâlâ hâkim durumda. Çin, yeni kömür santralleri inşa etmekten vazgeçmedi ve emisyon değerleri geçen yıl yüzde 4 artarak toplam küresel emisyon artışının dörtte birini oluşturdu.
Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen Türkiye’nin ilk İklim Şurası’ndan da kömür konusunda bir azaltma niyeti çıkmadı; arz güvenliği, makro ekonomik ve sosyal etkileri içeren çalışmalar yapılarak kömür kullanımının yol haritasının belirlenmesi önerildi. Zeytin ağaçlarının kesimi tartışması da kömür madenciliğine uzanıyor.
Halbuki, küresel net sıfır hedefinde kalmak için kömür kullanımının bu on yılda yarı yarıya düşmesi gerekiyor.
Bu arada, emisyonların 2050 yılına kadar sıfıra düştüğü ve yüzyılın sonuna kadar küresel ısınmanın 1,5 derecenin altında kalacağı senaryoya göre, elektrik üretiminin de aynı dönemde yüzde 40 artması öngörülüyor.
Her ikisini de aynı anda yapmak -kömürü keserken elektrik üretimini artırmak- enerji depolama ile birlikte yenilenebilir enerjilerde, özellikle rüzgar ve güneşte büyük bir büyüme gerektirecek.
Bu iddiaya rağmen, Nature dergisindeki yakın tarihli bir araştırma makalesi, G20 ülkelerinin 2020 ve 2021 yıllarında ekonomik teşvik tedbirlerine 14 trilyon dolar harcadığını, ancak bunun yalnızca yüzde 6’sının emisyonları azaltacak alanlara ayrıldığını ortaya koydu.
İklim değişikliğine yönelik hedefler konulurken Ukrayna’daki Rus savaşı yoktu. Savaşın getirdiği paradigma değişikliği sonrası şimdi Yeşil Anlaşmayı da değiştirmek gerekliliğini savunanlar var.
AB’nin, Yeşil Anlaşma’yı ve özellikle “Fit For 55 / 55’e Uyum” paketini yeniden gözden geçirmesi ve yeni jeopolitik gerçekliğe uyarlaması gerekliliği konuşuluyor.
Savaş, Rusya’ya enerji konusundaki bağımlılığın arz güvenliği açısından ne kadar büyük bir problem olduğunu ortaya koydu ve uzun vadede petrol ve gaz fiyatlarındaki yüksek seviyede dalganın süreceği öngörülüyor.
Savaşın etkisiyle kömür ve nükleer enerjinin kirli enerji sayılmaması gerektiğini savunanlar da seslerini yükseltmeye başladı. Putin nükleer silahlara sahip oldukça, nükleer santrallerin tehlikeli olduğunu söylemek ironi olarak değerlendiriliyor.
Yeşilden ziyade istikrarlı, güvenli ve uzun ömürlü enerji üzerine stratejiler geliştirmek gerektiği konuşuluyor.
Finlandiya Başbakanı Sanna Marin’in bir demecindeki sözleri Avrupa ülkelerinin enerji konusunda içinde bulunduğu çıkmazı çok net ifade etti. Finlandiya bir yandan Rusya’ya çok sert ekonomik yaptırım istiyor, öte yandan Rusya’dan fosil yakıtları satın alarak adeta savaşı finanse ediyor.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu başkanı Ursula von der Leyen de Sanna Marin gibi, Putin’in savaşını finanse etmekten duydukları rahatsızlığı ifade ediyor. Leyen, Rus petrolü, kömürü ve gazından bağımsız olmak gerektiğini, AB ülkelerini açıkça tehdit eden bir tedarikçiye güvenilemeyeceğini, artan enerji fiyatlarının etkisini azaltmak, önümüzdeki kış için gaz arzını çeşitlendirmek ve temiz enerji geçişini hızlandırmak için hemen harekete geçmek gerektiğini söyledi.
AB, gaz tüketiminin yüzde 90’ını ithal ediyor ve Rusya bu ithalatın yaklaşık yüzde 45’ini Üye Devletler arasında değişen seviyelerde sağlıyor. Ayrıca, petrol ithalatının yaklaşık yüzde 25’i ve kömür ithalatının yüzde 45’i Rusya’dan.
AB Komisyonu, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ışığında, gazdan başlayarak 2030’dan çok önce Avrupa’yı Rus fosil yakıtlarından bağımsız hale getirmek için bir taslak plan öneriyor. Savaşın kömür, petrol ve gazdan uzaklaşmak için acil hareket etme gerekliliğini tetikleyeceği ve bunun da bir dönüm noktası olabileceği de düşünülüyor, belki de umuluyor.
Savaş, iklim de dahil olmak üzere her şey için yeni politikalar geliştirilmesine neden olacak, İklim ve enerji güvenliği birbirinden ayrılmaz ikili olabilir.
Bu plan aynı zamanda Avrupa’da artan enerji fiyatlarına yanıt vermek ve önümüzdeki kış için gaz stoklarını yenilemek için bir dizi önlemin ana hatlarını içeriyor. Plana göre, amaç gaz kaynaklarını çeşitlendirmek, yenilenebilir kaynakları artırarak ısıtma ve enerji üretiminde gazın yerini almasını sağlamak.
Enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve alternatif enerji sistemlerine yönelik yatırımlar hem fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak açısından hem de iklim değişikliği ile mücadelede önemli hale gelecek.
Leyen, daha fazla enerji verimliliği ile yenilenebilir kaynaklar ve hidrojene ne kadar hızlı geçilirse, o kadar hızlı bağımsız olunacağını, komisyonun fikirlerini Avrupalı liderlerle tartışacağını ve ardından ekibiyle birlikte bunları hızla uygulamak için çalışacağını da söylüyor.
Rus olmayan tedarikçilerden daha yüksek miktarlarda Sıvılaştırılmış Doğal Gaz (LNG) almak, daha büyük hacimlerde biyometan ve yenilenebilir hidrojen üretimi ve ithalatı; enerji verimliliğini artırmak, yenilenebilir kaynakları ve elektrifikasyonu artırarak ve altyapı çalışmalarına yoğunlaşarak, fosil yakıtların kullanımını daha hızlı azaltmak ana hedef olarak belirlendi.
Ukrayna’nın işgalini takiben savaşın yarattığı insani kriz sürerken, dünya enerji krizi ile nasıl başa çıkacağını düşünüyor.
Bir tarafta kömür ve nükleer “kirli enerji” olarak tanımlanmaktan çıkarılsın diyenler ön almaya çalışırken, diğer tarafta bu savaşın hızlı bir şekilde temiz enerjiye geçişi sağlayabileceği iyi niyetli yaklaşımına sahip olanlar var.
Görünen o ki, bu karşıtlıklar arasında, Glascow İklim Anlaşması gereğince, 1,5°C hedefini ulaşılabilir tutmaya çalışmak için 1 yıl içerisinde emisyon azaltma planlarını güncelleyecek olan ülkeleri zorlu bir dönem bekliyor.
MHP ile DEM Parti düşman çatlatmaya devam ediyor. Kötü anlamda söylemiyorum. Kürt işleri özellikle Suriye’de…
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…
Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…
Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…
Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…