3 Nisan 2022 günü sandığa gitmeden önce Macaristan muhalefet ittifakı (United for Hungary) başbakan adayı Marki-Zay’in son sözleri, Başbakan Orban’ın Macaristan için bir utanç kaynağı olduğuydu. Orban ise yeniden seçilmek niyetiyle sandığa giderken, “bu savaş ve barış arasında bir seçim olacak” diyordu. Sandık günü, kararsız oyların önemli bir kısmının Orban’ın Fidesz partisine döndüğü görüldü ve Orban seçimi açık bir farkla kazandı.
Macaristan seçimleri hakkında elbette söylenecek çok şey var ama ben bu yazıda bu kısa bilginin düşündürmesi gereken iki meseleyi öne çıkarmak istiyorum. Dolayısıyla bu yazı, Macaristan seçimlerini neden Orban’ın kazandığı gibi büyük bir sorudan çok, Orban’ın seçim arifesinde birdenbire muhalefetle arasını nasıl açtığına, ve bir ay önceki ölçümlerde kıl payı kazanması beklenen seçimleri nasıl yüzde 54’e yüzde 34 gibi ağır bir farkla kazandığına ışık tutmayı hedefliyor.
Benim altını çizmekte fayda gördüğüm ilk konu adayların seçim kampanyalarının adeta bir özeti olan son sözleridir. Seçim sonuçlarını elbette ki adayların son cümleleriyle açıklayamayız ve seçmenin kararını daha önceden verdiğini varsayarız. Fakat bu son sözler iki rakip adayın söylemleri açısından son derece temsilidir ve Orban’ın az farkla önde götürdüğü bir yarışta son bir ayda nasıl arayı açtığını ve seçimi baskın bir galibiyetle sonuçlandırdığını açıklamaya katkıda bulunacak türdendir.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki, iki adayın da kampanya söylemleri son bir aya kadar farklıydı. Marki-Zay’in liderliğindeki muhalefet Orban iktidarını yolsuzluk ve otoriterlik kavramlarıyla eleştiriyordu. Orban Macaristan’ı Batı değerlerinden uzaklaştırmıştı. Orban ise muhalefeti Macar örf ve adetlerinden uzak olmakla eleştiriyor, yeniden seçim kazandığı takdirde medyada ve eğitimde “LGBTQ promosyonu” nu kısıtlamayı vaad ediyordu.
İki kamp arasında oylar yakındı. Orban biraz avantajlı görünse de muhalefet adayı Marki-Zay’in kamouyu desteği ona yakındı ve karasızların oranı yüksek olduğu için çoğu gözlemci sonuçları tahmin etmenin güç olduğunu söylüyordu. Derken Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle işler değişti. Macaristan seçimlerine neredeyse bir ay kala başlayan bu işgal ilk başta Orban’ın aleyhine olacak gibi durdu. Öncelikle işin ekonomik maliyetleri kaygı vericiydi. Dünyanın içinden geçtiği olumsuz ekonomik koşullara rağmen Orban gemiyi çok da fena götürmüyordu. Fakat şimdi Rusya-Ukrayna savaşı Macaristan ekonomisini kötü etkileyebilir, özellikle doğal gaz ve petrol fiyatlarının artması iktidar oylarını azaltabilirdir.
İkincisi, Orban senelerdir Putin’le yakınlığını ön plana çıkarmış bir liderdi. Bu savaş ise Putin’in Avrupa’daki algısını çok olumsuz etkilemişti. Bu etkinin Orban’a bulaşmaması nasıl mümkün olabilirdi? Muhalefet de tam bu sebepten seçim kampanyasını hızla değiştirecek Ukrayna-Rusya krizine odaklamış, Orban’ın NATO üyesi bir ülkenin başbaşkanı olmakla Putin’in dostu olmak arasındaki “arada kalmışlık” durumunun üzerine gitmeyi seçmişti. Muhalefette doğal olarak var olan Orban karşıtlığı bu yeni durumda iyice öne çıkmış, Orban’ın bir kez olsun tarihin doğru tarafında durarak Avrupa’yla birlikte Ukrayna’ya destek vermesi gerektiği savunulmak suretiyle seçim kampanyası “ahlaki üstünlük” üzerine oturtulmuştu. Bu yeni gelişmelerle Orban’ın güç kaybetmesi bekleniyordu.
Ne var ki, otoriter liderler hele de senelerce iktidarda kalmış, seçmenin tercihlerini hassasiyetlerini iyi bilen ve medya üzerinde seneler boyu oluşturdukları kontrolle seçmen algısını yönetebilme üstünlüğü olan liderlerin güçlerini hafife almamak gerekir.
Orban kampanya uzmanlarıyla günler süren bir çalışma sonunda sıkıştığı yerden nasıl çıkacağını buldu. Muhafazakar partilerin en usta, en güçlü olduğu yerden yönetecekti Ukrayna krizini ve seçimin son ayını. Orban kendini tarafsız ve barış yanlısı olarak sunacaktı. Bu Macaristanın savaşı değildi. Macar askerlerinin ve Macar parasının bu krize dahil olmak suretiyle feda edilmesine müsade etmeyecekti. Marki-Zay “Putin mi Avrupa mı?” derken, Orban “Savaş mı barış mı?” diye sordu. Muhalefet savaş ve belirsizlik, Fidesz ise barış ve güvenlik demekti. Orban şunu özenle vurguladı, iktidarın devamı yalnız askeri değil ekonomik güvence de demekti. İktidar, bilindik olandı, “konfor alanı”ydı. Muhalefet Macaristan’ı savaşa sokacak, akabinde can kayıpları yaşanacak, faturalar yükselecekti.
Orban muhafazakar tabanının güvenlik ve stabilite konusundaki önceliklerini çok iyi bilerek ustaca bir manevra yapmıştı. Onun bu söylemsel atağıyla, muhalefet birdenbire kendini savunma pozisyonunda buldu. Kötü yönetim ve kaybolan özgürlükler üzerine konuşacak ve iktidara geldiklerinde bunları nasıl değiştireceklerini anlatması gereken muhalefet, seçimlerden önceki kritik bir ayı savaş taraftarı olmadıklarını açıklamaya çalışmakla geçirdi ve Orban karşıtlığı dışında bir varlık ortaya koymakta zorlandı.
Son olarak Macaristan seçimleri bir noktayı daha tekrar gözler önüne serdi. Otoriter partilerle girişilen rekabetlerde “başa baş” gitmek yüksek olasılıkla kaybetmek demektir. Seçim güvenliği bir taraftan, medya yoluyla algı yönetimi öbür yandan, bu iktidarların son anda seçimi lehlerine çevirme ihtimalleri çok yüksektir. Marki-Zay, muhalefet adayı olarak belirlendiği Kasim 2021 tarihinde kamuoyu araştırmalarında oy desteği Orban’a yakın hatta bazı araştırmalarda Orban’dan ileri bulunan ve akabinde muhalefet adayı olarak seçilmiş bir isimdi. Seçimlere iki hafta kala destek oranı Orban’ın 6-7 puan altına düşmüştü ve seçimlerde ise yaklaşık 20 puan farkla yenildi.
Macaristan seçimlerini diğer pek çok boyutuyla enine boyuna konuşmak ve siyasi implikasyonlarını değerlendirmek gerekir. Bu yazıda değinebildiğim kısımlarını şöyle özetlemek isterim.
Senelerce iktidarda kalmış ve bu sayede pozisyonunu konsolide etmiş ve taban desteği de bulunan otoriter partilerle rekabet ederken “lider karşıtlığı” ve “ahlaki üstünlük” gibi kavramlardansa, seçmenin temel ekonomik ve duygusal ihtiyaçları üzerinden söylem geliştirmek faydalı olacaktır. Çünkü iktidardan farklı olarak muhalefetin amacı “safları sıkıştırmak” değil, kararsız veya karşı seçmenden oy almaktır.
İkincisi, bu tür iktidar partileriyle rekabet eden muhalefetin, seçmeni “konfor alanından” çıkarıp, değişime ve gelişime cesaretlendirebilmesi için, seçmene yüksek heyecan ve enerji veren ve ölçümlerde kamuoyu desteği iktidar adayından net biçimde üstün gelen bir liderle hareket etmesi gerekmektedir.
Aksi halde, iktidarların son dakika hamleleriyle saf dışı kalma ihtimalleri büyük olacaktır.
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın üç MHP milletvekilinin istifasının istendiğini, istifa…