Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin (ÖSYM) 31 Temmuz Pazar günü düzenlediği Kamu Personel Seçme Sınavı’nda (KPSS) 30’un üzerinde sorunun ve cevaplarının sızdırıldığı yolunda 1 Ağustos günü ortaya çıkan iddialarının neden olduğu devasa kamuoyu tepkisi üzerine Cumhurbaşkanı Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) soruşturma talimatı vermiş. DDK görevlileri de ÖSYM’ye ve test kitapları yayıncısına gitmişler ve dün 2 Ağustos günü, yani şaibeli sınavdan 2 gün sonra suç duyurusunda bulunmuş. Suç duyurusu üzerine cumhuriyet savcılığı soruşturma başlatmış.
Kayırma gerçekten önlenmek isteniyor mu?
Kayırmanın her türlüsü yıllardan beri her yerde, şimdi de sözde tam tarafsız, bilimsel, bilgisayar kontrolünde kimsenin etki edemediği sistemlere girmiş. Sınavı kazananların hepsi şaibeli, kazanamayanların hepsi haksızlığa uğramış demek yanlış değil.
Aşağıda anlatacaklarımı bilmeyen birisi, KPSS sınavındaki bu suç şüphesinin üzerine 2022’de yıldırım hızı ile gidiliyor sanır. Oysa gerçek hiç de öyle değil! Milletin adeta boğazına çökmüş olan küçük bir siyasi zümre ve onların emrindeki devlet aygıtı adeta bir hukuk tiyatrosu sahneliyor. Yaklaşan 2023 seçimlerinde iktidarın oylarının önemli bir kısmını kaybetme riski Cumhurbaşkanın emrindeki DDK, ÖSYM kurumları ile yine kontrolündeki HSK’nın kontrolündeki savcılıkları hemen harekete geçirmeye zorluyor. Sayın Cumhurbaşkanından çekindikleri belli olan bu kurumların görevlileri de “hızlı hareket ediyorlar imajı” ile 4483 sayılı kamu görevlilerinin suçlarının soruşturması hakkındaki usul ve şartları ihmal ederek hareket ediyorlar.
Çözmek siyasilerin işine gelmez
Eğer sayın cumhurbaşkanı, siyasilerin ve kamu görevlilerinin karıştığı bu ve benzeri olaylarla hızlı ve etkili olarak mücadele etmek istiyorsa doğru ve gerekli olanı yapmıyor. Bu meseleleri gerçekten ve köklü olarak çözmek istiyorsa yapması gereken şey açıkça belli. Bugün meclisi toplayabilir, 4483 sayılı kanunu ve soruşturma izni şartlarını ilga ederek, savcıların ve hakimlerin bu suçları, tek bir olayda değil bütün olaylarda derhal ve serbestçe soruşturmasını sağlayabilir.
Ancak geçenlerde konuştuğum duayen bir hukukçu siyasetçinin dediği gibi bu sorunlar asla kökten çözülmez, gerçek sorumlular yargı önüne çıkarılmaz, ancak olsa olsa 2022 KPSS sınavında olduğu gibi kamuoyunun gazını alacak türden çıkışlar yapılır. Çünkü suç işleyen kamu görevlilerini yargının erişiminin dışında tutan çağdışı anlayış küçük bir zümrenin gayrı ahlaki menfaatleri ve siyasi çıkarlarına yarıyor. Onlar memurlara kanuna aykırı emir verebilmek, görevi sırasında suç işleyenleri koruyabilmek, görevini düzgün yapanı ise yargılamalarda süründürmek imkanını elden bırakmak istemezler. Gayrı ahlaki menfaatleri çok küçük de olsa kurdukları ve millete yutturdukları tezgahlar güzel ülkemizin tüm damarlarını adeta habis bir ur gibi sarmış, hayat damarlarını tıkamış olduğu onları pek ırgalamaz.
Bu suçları doğuran da sürdüren de siyasiler
Taraftarlarının Atatürk’ten üstün gördüğü, Sultan Abdülhamit Han ile kıyasladığı sayın Cumhurbaşkanı da hem yürütmenin başı hem de TBMM’de çoğunluğu sağlamış olarak sahip olduğu tüm güce rağmen söz konusu çağdışı soruşturma izni şartını kaldıramaz, kaldırmak da hesabına uymaz. Çünkü en tepeden en uçtaki tırnağa kadar bütün kamu görevlilerinin en önce kendisine değil hukuka ve yargıya hesapverir olmasını istemez. Kendisi de sorumsuzluklarından vazgeçip İsrail’in başbakanı gibi öncelikle ve doğrudan yargıya hesapverir olmak istemez. Hesap vereceği hakimlerin hepsini kendisi seçip atamış olsa bile böyle bir duruma düşmek istemez.
Böyle olunca ise Pamukova ve Sincan tren kazalarından sonra Çorlu’da görevi ihmal ve ihlalleri nedeniyle yargılanması gereken TCDD yöneticileri ve sorumlu bakanlar yargı önüne çıkarılmaz. Anayasa Mahkemesinin Soma Faciası ve Pamukova tren faciası kararlarında tespit ettiği üzere yargılanması gereken kamu görevlileri ve ilgili bakanlar yargı önüne çıkarılmaz ve bir süre sonra zamanaşımı ile sorumluluktan kurtulurlar.
Böyle olduğu için de onbinlerce kamu görevlisi ilçelerde kaymakam, illerde valilerden başlayıp en tepede cumhurbaşkanı ile sona eren idari amirler silsilesinde son sözü söyleme, emir ve talimat verme yetkisi olan siyasilerin dediklerinin dışına çıkamaz, onların iki dudakları arasını okumaktan daha iyi iş yapamazlar.
Vatandaşın sarı veya kırmızı kartı
Böyle olduğu için de vatandaş görevini layık olduğu şekilde yapanlar ile siyasilerin isteklerine uygun hareket ettiği için mevki sahibi olan kamu görevlilerini birbirinden ayırd edemez. Mahkeme kapılarında iyi hizmet vermeyen yargı mensuplarına hemen tutuklanacağı için, haksız yere coplayarak kötü muamele eden güvenlik görevlilerine bellerinde silahları olduğu için saldıramaz ama hastane acil servislerinde istediği hizmeti alamadığı için masum sağlık görevlilerinden ve evlerinde ve sokaklarda hiçbir savunması olmayan kadınlardan çıkartır acısını.
Bir de seçimden seçime siyasilerden, hem de hiç risk almadan çıkartır acısını. Mühürlü sandığa hiç gitmeyerek veya gittiğinde muhalefete oy vererek.
İşte sayın cumhurbaşkanını, KPSS olayından sonra DDK’yı ÖSYM’yi hemen harekete geçirmeye, belki de hiç sorumluluğu olmayan ÖSYM başkanını hemen görevden almaya zorlayan şey 2023’te sandıktan sarı kart yeme ihtimalidir.
Sayın cumhurbaşkanı 2023 seçimlerini kazanmak istiyorsa 4483 sayılı kanunu derhal ilga ederek soruşturma izinlerini tarihe gömmeli, kamu görevlilerini de yargılamak üzere Adalet Yüksek Mahkemesi kurmalı, aynı zamanda HSK’yı, Adalet bakanlığına verilen yetkilerle birlikte tam bağımsız, şeffaf ve hesap verir Adalet Yüksek Kurumu’na dönüştürmeli, güzel ülkemizde hukuku her alanda kendisi de dahil herkese üstün hale getirmelidir.
Bu hususta başkanı olduğum Daha İyi Yargı Derneği’nin komple bir çözüm önerisi ve taslakları geliştirmiş ve kamuoyuna sunmuş olduğunu buradan tekrar paylaşmaktan gurur duyarım.