Sedat Peker sosyal medya mesajları yeniden başladı ve bir kısmı hakkında savcıların harekete geçmesi gereken iddiaları konusundaki derin sessizliği hep beraber izliyoruz. Sessizlik yeni iddialarla birlikte arttıkça ne olup bittiğine bir başka açıdan da bakmak, yeni bir denklem kurmak zorunluluğu ortaya çıkıyor. Hani başrollerini Şener Şen, Melisa Sözen ve Cem Yılmaz’ın oynadığı, Yavuz Turgul’un “Av Mevsimi” filminin çözüm sahnesinde olduğu gibi: bazen çözmek için açıyı değiştirmek, farklı bir denklem kurmak gerekebilir.
Farklı denklem için ön kabuller
Farklı denklem kurmak için bazı varsayımlar gerekir.
1- Biri “yangın var” diye bağırıyorsa, alevler ve duman da görülüyorsa yangın var demektir. Burada sormanız gereken “Yangın neden çıktı, kim çıkardı?” soruları değildir. Önce yangını “Nasıl söndürürüm?” sorusu gelir. Bu yangının sıçramaması için de gerekir.
İtfaiyeciler önce söndürür, sonra araştırır; kaza mı, ihmal mi, yoksa kasıt mı olduğunu anlamak için. Kasıtsa kimin, neden yaptığı savcının, polisin marifetiyle çözülmeye çalışılır.
Yani “Yangın var” diyen, “cinayet var” diyen, “soygun var” diyen kim olursa olsun önce olanı önlemek esastır, ihbarda bulunanı mahkûm etmek değil.
2- Kapalı siyasette hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilir. Çünkü adı üstünde, ilişkiler gizli, gizli değilse örtülü, en azından kapalıdır. Kimin gerçeği söylediği, kimin iftira attığı, kimin gerçekle yalanı karıştırıp çarpıtma, yönlendirme yaptığı, kimin dost kimin düşmen olduğu ilk anda apaçık görülmeyebilir.
Anlamak için üç maymunu oynamak yerine adil ve dürüst araştırma, soruşturma gerekir.
Dürüst araştırma ve hukuk devleti
Dolayısıyla Sedat Peker “yangın var” diye bağırıyorsa ateş olan yerden duman da çıkıyorsa, söyleyenin suç örgütü lideri ya da kanatsız melek olduğuna bakılmadan; 1- Ortada söndürülecek bir yangın olup olmadığını, 2- Varsa yangını söndürmeye öncelik vermek gerekir. Bırakalım hukuk devletini kanun devletinin dahi gereği budur.
Bu söylediğim sadece Sedat Peker’in iddiaları için değil. Aynı şekilde Fethullahçı kumpası gerekçesiyle takipsizlik kararı verilen 17-25 Aralık soruşturmaları için de geçerli. Hâlâ o iddiaların hangilerinin yalan ve iftira, hangilerinin gerçek, hangilerinin de ustaca karıştırılmış olduğunu bilmiyoruz. Bugünlerde karşımızda olan Necip Hablemitoğlu suikastı için de geçerli bu söylediklerim. Gazeteci Can Bursalı’ya konuşan deneyimli emniyetçi Cevdet Saral, Hablemitoğlu suikastının milliyetçi derin devlet elemanlarına “sahte bayrak” operasyonuyla işletilmiş Fethullahçı azmettirmesi olabileceğini ortaya attı örneğin.
Peker’in pek çok dediği doğru çıktı ama bugüne dek hangileri soruşturuldu?
Bugüne dek baktığımız açı resmin tamamını görmemize yetmiyor olabileceği düşüncesiyle yeni, daha doğrusu takviye denkleme ihtiyacımız olabilir.
Yeni denklem için yeni parametre
Yüksek matematikte elinizdeki parametreler, eşzamanlı çözmeniz gereken denklem sayısına yetmiyorsa bir sanal parametre oluşturup matrisi ona göre kurar, sonra o parametreyi açığa çıkarırsınız; onun gibi.
Yeni parametrelerimiz Türkiye’nin uluslararası ilişkileri ve seçime doğru giderken yaşanan ekonomik kriz olsun.
O zaman gelin farklı bir matris kuralım, elimizdeki parametreleri faklı konumlara yerleştirelim.
2018 seçimleri öncesinde bir eliyle Rabia, bir eliyle Bozkurt işaretleri yaparak AK Parti-MHP Cumhur İttifakına destek veren Peker, Erdoğan’ın seçimi kazanmasından kısa sonra yapılan duruşmada, Barış Akademisyenlerinin “kanlarıyla duş alma” sözlerinden dolayı beraat etti.
ABD Başkanı Donald Trump’ın önce Rahip Brunson krizi, sonra Rusya’dan S-400 alımı nedeniyle Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a Twitter vuruşları, Erdoğan’ın “enflasyonun sebebi faizdir” siyasetiyle birleşince ekonomik dengeler bozulmaya başladı.
Değişen dengeler
2020 yılında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin özel talebiyle (Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaretten de hükümlü) suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı Covid-19 tahliyesine dahil edildi ve serbest kaldı. İçişleri Bakanlığının suç örgütleri listesinde Çakıcı ilk sırada, Peker ise Sedat Şahin grubunun ardından üçüncü sıradaydı.
Peker’in iktidar nezdindeki yıldızı sönmeye başladı. Bir suç ihbarı nedeniyle hakkında soruşturma açılınca 2020’de Karadağ, oradan Kuzey Makedonya’ya gitti. Bu arada 15 Nisan 20 Mayıs arasında bir dizi video yayınladı, ancak bunlar doğrudan AK Parti ilişkilerini hedef almıyordu. Üsküp’te Ocak 2021’de tutuklanıp Kosova üzerinden Türkiye’ye iade edilecekken kaçarak Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) gitti.
BAE ile Türkiye arasındaki ilişkiler, 15 Temmuz 2016 kalkışmasından beri dipteydi. Erdoğan, 15 Temmuz’un arkasındaki Fethullahçıları besleyen isim olarak Veliaht Prens (şimdi devlet Başkanı) Muhammed bin Zeyid’i görüyordu. (Aynı şekilde, 2018’de gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülmesinden de oranın Veliaht Presi Muhammed bin Selman’ı sorumlu tuttuğu için bu ülkeyle ilişkiler de dip noktadaydı.)
Türkiye’yi sarsan videolar
Peker bu uluslararası atmosfer içinde Dubai’den YouTube üzerinden yaptığı video yayınlarına 2 Mayıs 2021’de başladı. Bu ilk videoda doğrudan AK Partiye yakınlığıyla bilinen propaganda ekibi Pelikan Grubunu hedef alıyor, Mehmet Ağar ve Mübariz Mansimov gibi isimleri hedefe yerleştiriyordu. Devamındaki videolar giderek ağırlaşmaya, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan rüşvetle iş bağlayan gazetecilere, halen ABD’de tutuklu bulunan Sezgin Baran Korkmaz’dan Demirören Grubuna, Bordum Yalıkavak’taki rüşvet otellerine dek pek çok iddiada bulundu. 6 Haziran’da, bir sonraki videonun Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında olduğunu söyledi.
Bu bir dönüm noktası oldu. Peker o videoyu yayınlayamadığı gibi 20 Haziran’da BAE makamlarının kendisinden yayınlara son vermesini istediğini duyurdu. İlişki istihbarat-güvenlik servisleri üzerinden kurulmuştu. Nitekim BAE’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı 18 Ağustos’ta Ankara’da Erdoğan’ı ziyarete geliyor, 24 Kasım’da Veliaht Prens’in 14-15 Şubat 2022’de Erdoğan’ın Dubai ziyaretlerinin zemini hazırlanıyordu.
Nisan başında Adalet Bakanlığı, Kaşıkçı cinayeti dosyasını Suudilere devredip düşürdü. Erdoğan 28 Nisan’da bu defa Suudi Arabistan’a gitti.
Yeni denklem yeni iddialar
Bu arada Rusya-Ukrayna savaşı patlamış, enerji fiyatları zaten kötü giden ekonomiyi daha da zora sokmuş, hayat pahalılığı AK Parti’yi sarsmaya, enflasyon rekor üstüne rekor kırmaya başlamıştı.
Ekonominin çok miktarda dış kaynak girişi olmadan 2023 seçimini çıkaramayacağı konuşulmaya başladı. Mayıs-Haziran aylarında, henüz Rusya-Akkuyu konusu su yüzüne çıkmadan önce de dışarıdan Türk bankalarına yatırılmaya başlanan 55 milyar dolarla ekonominin düze çıkacağı, Ocak başında ücretlere yüzde 100 zam yapılıp kesenin ağzının iyice açılacağı ve Erdoğan’ın böylece seçimi alacağı konuşulmaya başlandı. 55 milyar dolar hesabında 20’nin Suudi Arabistan’dan 10’un da BAE’den gelmesi bekleniyordu.
Sedat Peker bu süreçte susuyordu. Ancak Erdoğan’ın BAE ve Suudi Arabistan gezilerine gitmesi ardından, Nisan sonundan itibaren bazen avukatı ya da bazı gazetecilere açıklamalarıyla Twitter üzerinden mesajlar vermeye başladı.
13 Ağustos gecesiyse Deli Çavuş adlı hesabından 75 tvitlik bir dizi yayınladı. Bu defa Cumhurbaşkanının etrafındaki isimlere dokunuyordu.
Sorular, sorular
Acaba Ankara-Dubai arasındaki dengelerde bir değişiklik mi vardı?
O 55 milyonu denkleştirmede sorunlar mı çıkacaktı?
BAE acaba (Oligarklarınkiler dahil) Rus parasının Dubai’dan İstanbul’a yönlenmesinden mi rahatsız olmuştu?
BAE ve Suudi Arabistan, Katar gibi ABD merkezli Batı mali sisteminden bağımsız olamayan monarşiler acaba Türkiye’deki seçimlere 8-10 ay kala bekle-gör moduna mı girmişti?
Bütün bunlardan Sedat Peker’in talimatla konuştuğu gibi bir anlam çıkarmak doğrusu sığlık olur. Konuşması engellenen herkes, üzerindeki baskı hafiflediği zaman konuşmaya devam eder; hayatın olağan akışına aykırı değildir bu durum.
Ancak mevcut bakış açımız, mevcut denklem, olan biteni bütünüyle anlamamıza izin vermiyor.
O yüzden Av Mevsimindeki gibi bakış açımızı biraz değiştirelim.
Yeni bir denklem, yeni bir matris kuralım; belki böylece anlarız.