Altılı Masa geçtiğimiz pazar günü 21 Ağustos 2022’de Saadet Partisi’nin ev sahipliğinde ilk tur buluşmalarının son toplantısını düzenledi. Şubat ayında Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakat metninin liderler tarafından imzalanması ile başlayan ve her ay farklı bir parti genel başkanının ev sahipliğinde düzenlenen bu toplantılar Türkiye için önemli bir siyasi deneyim. Geçen altı aylık süre zarfında Altılı Masa iktidar çevrelerinin iddia ettiği ve hatta umduğu gibi dağılmadı. Fakat buna mukabil seçmenlerde beklenen heyecanı da uyandıramadı. Dahası, bazı muhalif çevrelerin Erdoğan sonrası dönemin koalisyon hükümeti olarak gördüğü Altılı Masa iktidarı devralabileceğinin somut işaretlerini henüz veremedi.
Başarılar ve Kazanımlar
Çok farklı ideolojik geleneklerden gelen altı parti liderlerinin ortak siyasi hedefler doğrultusunda bir masa etrafında toplanmaları Cumhuriyet tarihinde eşini görmediğimiz bir durum. Dolayısıyla, Altılı Masanın bütün baskılara rağmen dağılmamasının kendisinin bile son derece önemli bir başarı olduğunun altını çizmek gerekiyor.
Ancak elbette bunun ötesinde de çeşitli kazanımlar oldu. Bunlardan ilki, altı liderin birlikte fotoğraf vermeleri sayesinde muhalif siyasi elitler arasında oluşan uzlaşı havasıdır. Elitler arasındaki bu görüşmeler Türkiye’de demokratik kültürün yerleşmesi açısından çok önemli bir işlev görüyor. Ayrıca, bu uzlaşma havası parti tabanlarının arasındaki mesafeyi kısaltmaya ve ülkedeki kutuplaşmanın da azaltılmasına katkı sunuyor. Başka bir deyişle, Altılı Masa Cumhur ittifakının kullandığı dışlayıcı dil ve kutuplaşma siyasetine karşı etkin bir panzehir sağlıyor. Çok farklı ideolojik pozisyonlara sahip partilerin demokratikleşme hedefiyle bir araya gelmesi, siyasi mücadelenin iktidardaki tek adamı değiştirmekle sınırlı kalmayacağı ve rejimin kapsamlı dönüşümüne dönük olacağını gösteriyor.
Kamuoyunda Altılı Masa’nın liderler toplantılarına yönelik yüksek ilgiye karşın asıl somut ilerlemeler partiler arası komisyonlarda gerçekleşmekte. Güncel siyasete etkisi şimdilik sınırlı kalmakla birlikte bu çalışmaların ivedilikle tamamlanması seçimlerden sonra olası bir yönetim boşluğunu önlemek açısından büyük öneme sahip. Örneğin, seçim güvenliği komisyonu kapsamında altı parti oy kullanma ve sayım süreçlerinde yaşanabilecek iktidar müdahalelerine karşı ortak çalışmalar yürütmek için işbirliği yapmaya başladılar. Her parti özellikle güçlü oldukları bölgelerde sandık temsilcileri temin etme, seçmen listelerini kontrol etme ve seçim sonuçlarını takip etme konularında inisiyatif alacak. Muhalefet partilerinin önceki dönemde bu konuda hayli yetersiz kaldıkları başta 2017 referandumu olmak birçok seçimde görülmüştü. Bu alanda yapılacak işbirliği seçmenler nezdinde seçimlerin güvenilirliğini arttırma ve iktidarın müdahalelerine engel olması konusunda büyük önem taşıyor.
Ayrıca, Altı Masa’ya bağlı olarak çalışan “Temel İlkeler ve Hedefler” ve “Bazı Ekonomik Kurumların Reformu” komisyonları seçimden sonra kurulması düşünülen yeni idarenin çerçevesini ortaya çıkarmaya başladılar. Özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş sonrası içi boşaltılan ve zayıflatılan bürokratik kurumların partiler arası geniş bir anlaşma doğrultusunda inşa edilmesinin adımları böylece atılmış oldu. Tahminen Ekim ayında başlayacak ikinci tur görüşmeleri sırasında bu iki konuda somut politika önerileri son hallerine kavuşacak.
Altılı Masada eksik kalan hususlar
Fakat Türkiye’nin büyük bir ekonomik krizle karşılaştığı ve Erdoğan yönetiminin takip ettiği politikaların bu krizi bitirmek şöyle dursun daha da büyüttüğü bir ortamda, seçmenlerin muhalefete yönelmek için Altılı Masa üyesi partilerden alternatif bir siyasi vizyon ve iktidara aday bir kadro ve programın ortaya çıktığını görmeye ihtiyaçları var. Bu noktada Altılı Masa’nın ciddi eksiklikleri olduğunu düşünüyorum. Yaklaşık bir seneye varan hazırlıklara karşın altı muhalefet partisi parlamenter sisteme geçişin ötesinde ülkeyi beraber yöneteceklerine dair henüz somut bir irade ortaya koyamadılar. Yaklaşan seçim takvimine karşın Altılı Masa Erdoğan karşısına çıkarılacak ortak aday, bu adayla birlikte hareket edecek kabine ve kadroları belirleyemedi. Hatta Altılı Masa’nın bir seçim ittifakına yönelip yönelmeyeceği ve şayet bir ittifak kurulacaksa parlamento seçimlerinde takip edilecek yol konusunda bile ciddi bir belirsizlik var.
Altılı Masa’nın çözmesi gereken meselelerinin başında ortak adayla birlikte geçiş döneminde partiler arası işbirliğinin alacağı şekli belirlemek geliyor. Yakaladıkları siyasi etkiyi seçimlerden sonra kaybetmek istemeyen küçük partiler Altılı Masa’yı adeta hükümet üstünde bir karar organına dönüştürmek amacı taşıyorlar. Örneğin Halk TV’de katıldığı programda Temel Karamollaoğlu liderlerin Cumhurbaşkanı yardımcısı olmak yerine bir danışma kurulu gibi görev yapmalarını önerdi. Birkaç ay önce Davutoğlu ise Altılı Masa’nın ülkeyi beraber yöneteceğini belirtti. Bu işbirliğinin koalisyon hükümeti şeklinde mi olacağı yoksa liderler arası bir danışma mekanizması olarak hükümet üstünde mi yer alacağı belirsizliğini koruyor.
CHP Genel Merkezinde diğer liderlerin Kılıçdaroğlu ile beraber kampanya yapacakları ve seçimden sonra da Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak çalışacakları beklentisi hakim. Ama bu yardımcılıkların sembolik mi yoksa icracı görevler mi içereceği ve kurulacak hükümette partilerin ağırlıklarının ne olacağı da bilinmiyor. Öte yandan İYİ Parti ise şu ana kadar kendisini taahhüt altına alan ve diğer sağ partilerle somut güç paylaşımına yol açan herhangi bir somut adım atmaktan kaçındı.
Altılı Masa Türkiye’yi parlamenter demokrasiye geçirmek amacıyla kuruldu ve bu amaç doğrultusunda önemli mesafe kaydetti. Fakat hükümet sistem değişikliği için birlikte hareket etmek ile birlikte hükümet oluşturmak aynı şey değil. Altılı Masa eğer bu ikinci rolü ifa edecekse, temsili demokrasinin gerekliliklerini yerine getirmeye hazır olmalı: 1) seçim kazanacak aday tespiti, 2) seçmen iradesi doğrultusunda hükümet inşası ve 3) üzerinde uzlaşılan somut ve tutarlı bir siyasi program.
Karşılaşılan zorlukların nedenleri
Altılı Masa’nın bu meselelerde uzlaşmasını zorlaştıran faktör partiler arasındaki derin ideolojik farklar değil. Şu ana kadar yaşanan krizlerin çoğunun temelinde ideolojik mücadeleler yatmıyor. Örneğin, Babacan ve Davutoğlu’nun uzun süre AKP hükümetlerinde görev yapmaları nedeniyle ülkenin geldiği noktada siyasi sorumlulukları olması bile diğer muhalif partiler ve hatta seçmenler için önemli bir sorun teşkil etmedi.
Altılı Masa’nın yaşadığı sorunların belki de en önemli nedeni altı siyasi parti arasındaki orantısız güç farklarıdır. Masanın bir tarafında ana muhalefet partisi olarak oy oranı yüzde 20’nin altına düşmeyen, kimi anketlerde birinci parti olarak çıkan ve ülkenin en önemli büyükşehirlerini yöneten CHP var. Şehirli milliyetçi ve ılımlı sağ seçmenlerin desteğini toplayan, zor siyasi koşullarda girdiği 2018 seçimlerinde bile yüzde 10 oy almış ve bugüne geldiğimizdeyse kimi anketlere göre yüzde 15 üzerine çıkan İyi Parti de Altılı Masa’nın ikinci önemli ayağını oluşturuyor. Merkezin sol ve sağında seçmenleri toparlayan bu iki büyük partinin yanında anketlerde seçmen destekleri tek haneli oranlarda kalan ve Yeniden Refah veya Zafer Partisi gibi sistem dışı partilerin bile gölgesinde kalan dört küçük parti var.
2018 seçimlerine İyi Parti listesinden katılan Demokrat Parti ve Saadet Partisi açısından bu güç farkı büyük sıkıntı yaratmıyor olabilir. Zira bu partiler zaten halihazırda Millet İttifakı’nın parçası olarak uzun süredir CHP ve İyi Parti ile birlikte hareket ediyorlar. Fakat kurucuları arasında eski başbakan ve bakanların olduğu Deva ve Gelecek Partileri açısından durum farklı. Bu partilerdeki üst kadroların çoğu uzun süre AKP’de görev yaptıkları için iktidar deneyimi olan ve muhalefette siyaset yapmaya alışkın olmayan isimlerden oluşuyor. Ayrıca iki partinin lider kadrosu AKP tabanına rahatlıkla seslenebileceklerini düşündükleri için büyük bir oy havuzuna sahip olduklarını düşünüyorlar. Fakat şu ana kadar her iki parti de bekledikleri çıkışı yapamadılar. Dolayısıyla mevcut durumda Altılı Masa’da talep ettikleri siyasi güç ile şu andaki seçmen destekleri arasındaki makas son derece büyük.
Partiler arasındaki güç farkının yarattığı bu dengesiz tabloyu Altılı Masa’nın CHP dışında kalan tüm partilerinin sağ kökenden gelmeleri daha da bozuyor. Altılı Masa içinde CHP seçmenlerinin yönelebileceği başka bir sol alterrnatif yok. Nitekim, 2019 yerel seçimleri CHP’nin muhalefetin en büyük partisi olarak çok avantajlı konumda olduğunu ve solda ciddi bir rakiple karşılaşmadığı sürece oyunu muhafaza etmesinin bile siyasi başarı için yeterli olduğunu gösterdi. Halbuki, İyi Parti ise tabanını genişletmek ve iktidar adayı olabilmek için diğer dört sağ parti ile rekabet etmek zorunda. Örneğin, merkez sağ seçmenlerin desteğini kazanmaya çalışan Deva ile İyi Parti arasında gördüğümüz dozu son dönemde giderek artan rekabet ve Deva ile Gelecek Partisi arasında yaşanan sürtüşmeler bu mücadelenin bir sonucu olarak okunabilir. 2018 seçim kampanyasında Millet İttifakı içerisinde böylesi bir seçmen kazanma rekabeti yaşandığına tanık olmamamızın sebebi de bu şekilde açıklanabilir.
Sıraladığım bu sorunların kolay bir çözümü yok. Görünen o ki Altılı Masa üyeleri bir arada kalmalarının güvencesini asgari müştereklerin ötesine geçen ortak bir yol haritası üzerine inşa etmek yerine, aralarında ihtilaf yaratacak konuları ertelemekte buldular. Masadaki bu belirsizlik nedeniyle muhalefet partilerinin bir süredir erken seçim ısrarından vazgeçtikleri görülüyor. Halbuki bu kadar ağır bir kriz ortamında muhalefetin belki de yapması gereken işlerin başında iktidarı erken seçime zorlamak geliyor. İkinci tur toplantılarda kaçınılmaz olarak seçim ittifakının şekli, ortak aday, ortak kabine ve seçimlerden sonraki yol haritası gibi konular gündeme gelecek. Bu konuların hiçbirisinde altı ay öncesine nazaran önemli bir mesafe katedilmediği ve hatta bu konuların kimisinin toplantılarda gündeme bile gelmediği görülüyor. Bunun yerine altı parti ikinci turda masaya daha güçlü şekilde oturabilmek için seçmenler nezdinde desteklerini arttıracak şekilde tek başlarına kampanya yapmaya başladılar.