Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Yanımda mısınız?” sorusu partililere hitaben “kızım sana söylüyorum” parti dışındakilere de “gelinim sen de anla” misaline benziyor. CHP liderinin bu sorusu, cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda parti içinde ve dışında kendisini “destekleyenler”, “karşı çıkanlar” ve “tavrını belli etmeyip zarar verenler” olarak ayrılabilecek en az 3 kesim olduğuna işaret ediyor. Yaptıklarıyla “zarar veren” üçüncü kesimin bir kısım endişeler nedeniyle adaylığını tam desteklemediği düşünülebilir. Bu soruları okuyarak sormuş olması ise bu oldukça kısa metin ve basit sorunun özenle hazırlandığını, muhatabı olan üç kesimin dikkatle tespit edildiğini gösteriyor.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu üç kesimi kendilerini özgürce ve samimi olarak ifade edecekleri bir ortamda önyargısız dinlemesi, niçin desteklendiğini, niçin karşı çıkıldığını ve endişeleri anlaması ve adaylık düşüncesini gözden geçirmesi ülkemiz için en doğrusu olur.
Yenilenme mi emekliliğe hazırlık mı?
Türkiye’de siyaset sahnesi, oyun düzeni, roller ve hatta replikler çok uzun süredir aynı kaldı ve çağdışı oldu. Eskilerin sahneyi ve oyunu yenileyerek istişare edilen ak sakallılar köşesine çekilmesi, sahneyi yeni oyunculara bırakması gerekiyor. İYİ Partinin siyaset sahnesine çıkması için özel çaba göstermiş, Millet İttifakını ve 6’lı Masayı oluşturmuş olan Kılıçdaroğlu’nun, helalleşme, asgari ücretin artırılarak vergi dışı bırakılması, küçük borçların silinmesi ve benzeri çıkışlarla toplumun kutuplaşmış kesimlerine ulaşmaya çalışması kendisinin siyasette böyle bir yenileme amacı olabileceğine işaret ediyor.
Ancak, tek başına sorumlusu olmasa da oluşturulmasına ön ayak olduğu Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem (GPS) önerisinin sadece yürütmenin parlamentoda oluşmasına yani hükümeti kimin kuracağına ve düşürüleceğine dair olması, GPS önerisinin siyasi partilerdeki anti-demokratik delegelik, merkez yönetimi ve seçim sorunlarına çözüm önermemesi ve kendisi ile yol ve gönül birliği içinde olmasını arzu ettiği üç kesime çıkışması ise siyasetten emekli olmadan önce mevcut sorunlu sistemde süper yetkili cumhurbaşkanı olmayı arzu ettiğine ve adaylığına işaret ediyor.
Tarafgirler tarafsız düşünemezler
Kılıçdaroğlu’nu kendisi de dahil sadece muhalefetin değil iktidarın taraftarlarının herhangi bir kimsenin veya Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığını kendilerinin, partilerinin ve aday adaylarının kişisel arzuları, ihtirasları ve hesaplarını bir kenara bırakarak değerlendirmesi gerekir. Bu değerlendirmede tek ve temel amaç ülkenin tamamının, çocuklarımızın, korunlarımızın onların da torunlarının gelecekleri için en iyisini yapmak, kısa, orta uzun dönemli yararları en iyi nasıl gerçekleştirmek olmalıdır.
Ancak her konuda olduğu gibi taraftar veya karşıt olanların bu hayati konuda dahi kişisel çıkarlarını bir kenara bırakarak önyargısız ve rasyonel hareket etmesi neredeyse imkânsızdır. Nötr bir duruşla rasyonel önyargısız düşünmeyi ancak derin bir olgunluk seviyesine erişmiş kamil ve bilge insanlar ile tarafsız olan, kişisel menfaati bulunmayan meseleye toplumun yararın penceresinden bakabilen fikir önderleri becerebilirdir.
En önce en köklü soruna çözüm gerek
İktidarın iş gücünü ucuzlatıp, dövizi pahalılaştırarak ithalatı kısıtlarken ihracatı artırmak suretiyle cari açığı ve dış borçları azaltma, Çin’e benzer bir şekilde zenginleşme hayali ile attığı, kanıtlanmış, tecrübe edilmiş bilimsel temelden yoksun adımlar ihracat yapan veya işletme sahibi olan küçük bir kesimi zenginleştirirken, toplumun ücretle geçinen dar gelirli kesimin gelirini ve refahını hızla düşürdü.
Bilinen bilimsel yöntemlerden sapılmasını eleştiren ekonomi uzmanları ve muhalefet ise Türkiye’nin ekonomik ve yönetimsel olarak bir uçurumdan düşmekte olduğundan, ülkemizin Güney Amerika ülkelerine benzer hale gelme riski taşıdığından endişe etmekteler.
Ülkemizin devlet yönetim sisteminde Osmanlı’nın çöküş dönemine özenen değişiklikler yapılır, tohumları o zaman atılmış olan seküler ve dine dayalı yönetim düşünceleri çatışırken ülkemiz kutuplaşmış, toplumsal kırılganlık fayları derinleşmiş ve çoğalmış bulunuyor. Ortak noktalarda buluşma ve karşıt fikirleri ve taraftarlarını uzlaştırma gittikçe daha zorlaşmakta.
Ekonomideki sorunlar da temel olarak bu birbirlerinden karşılıklı sayılar almaya çalışan seküler ve dine dayalı düşüncelerin çatışıyor olmasının bir sonucu. Dolayısıyla ekonomide kalıcı iyileşme de bu konularda köklü çözümlerle mümkün.
Yeni Anayasa için çıkarılacak dersler
Türkiye’nin, yönetime halkın etkin olarak katılmasını, iktidarların etkin hukuk denetimi ile sınırlanmasını, siyaseti mevki ve menfaat temin yeri olmaktan çıkarıp halka hizmet mevkii haline gelmesini sağlayacak sivil bir Anayasa’ya ihtiyacı var.
Sivil anayasayı toplumun kahir çoğunluğu kendi arasında uzlaşarak oluşturmalı, siyasetçiler ise sürece sadece önderlik etmekle yetinmelidir. Daha yapım sürecinde kutuplaşma ve ayrışmaları sona erdirmesi gereken sivil anayasanın adalet, dış ilişkiler, eğitim, güvenlik, sağlık ve vergi gibi temel konularda toplumsal mutabakatla hareket edilmesini sağlaması gerekiyor.
Cumhurbaşkanı adayı olacak herkes bu temel görevi, yani temel toplumsal konuları uzlaşma ile çözmeye ve ülkenin hak ettiği sivil anayasayı gerçekleştirmeye odaklanmalıdır.
Ülkemiz dünyanın en özgürlerinden birisidir, birlik ve düzen içindedir; Kül Tigin yazıtlarının anlattığı gibi bir dağınıklık veya kölelik durumumuz yoktur. Osmanlı’nın, giderek çöktüğü 19. asırda yaşadığı kimliğini belirleme ve ne yapacağını bilememe sorunları modern Türkiye’yi kurarak Atatürk ve silah arkadaşları tarafından 100 sene önce çözülmüş bulunmaktadır.
Hali hazırda ülkenin hemen her kurumuna doğrudan hâkim ve süper yetkilere ve sahip olan cumhurbaşkanlığına aday olanlar, ülkenin son 100 yıldaki tecrübelerinden ulus olarak dersler çıkarmamıza, sonraki on yıllar boyunca soruna neden olmayan bir sistemi kurmak için plan yapmalı, taahhütler vermelidir.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı
(a) Millet ittifakını ve sonra 6’lı Masayı oluşturmaya katkısı suretiyle oluşturduğu güvenden dolayı uygundur. Ancak cumhurbaşkanı seçildiği takdirde bu masada büyük çatlaklar çıkabilecek olması ve masanın dağılması ihtimalinden dolayı uygun değildir.
(b) Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme (GPS) dönüş önerisine imza atarak devlet yapısından daha demokratik yönde bir dönüşüm vaat etmiş ve diğer siyasi partilerle birlikte çalışmayı vaat etmiş olması nedeniyle adaylığı uygundur. Ancak önerinin ham olması, nasıl bir devlet yapısı önerdiği su geçirmez bir şekilde tasarlanmamış ve halen tam belli olmaması, içerdiği birçok eksiklikler ve zayıflıklar nedeniyle devlet yönetiminde istikrar ararken istikrarsız kısır koalisyonlar dönemine geri götürmesi riskleri nedeniyle uygun değildir.
(c) GPS önerisi ile parlamentonun devlet yönetiminde etkinliğini artırmayı, hükümetlerin gerektiğinde parlamento tarafından düşürülebilmesi, hala bir taslağını bile yayınlamamış olmasına rağmen siyasi etik yasası çıkarma vaadi nedeniyle uygundur. Ancak tek başına müellifi olmamasına, ortadaki önerinin 6 değişik partinin mutabakatı sonucu olan GPS önerisinin Türkiye’nin geleneksel olarak bir uçtan bir uca savrulduğu, gidiş-gelişler yaşadığı adalet, dış ilişkiler, güvenlik, eğitim, sağlık ve gelir eşitsizliği gibi temel toplumsal konularda toplumsal mutabakatı sağlayacak yöntem önerisi içermemesi, bu olmadığı takdirde CHP’nin B planının ne olacağı belli olmadığı bir durumda seçildiği takdirde bir denge değil yeni savrulmalar ortaya çıkarabileceği için uygun değildir.
(d) Demokratik yönetimin katıksız bir savunucusu olmasına ve tam demokrasi vaat etmesine karşın toplumsal dinamikleri güçler ayrılığına nasıl dönüştüreceği konusunda Kılıçdaroğlu’nun bir teorisi, önerisi yoktur. Sentez ve çözüm üreten akademisyen sığlığı da dikkate alındığında bu eksikliği danışmanların ve benzerlerinin tavsiyeleri ile doldurmak mümkün ve doğru olmadığından adaylığı uygun değildir.
(e) Görkemli Adalet Yürüyüşüyle adalet sorununu ülkenin ve dünyanın gündemine kazımış olması büyük bir başarı olmakla birlikte Sayın Kılıçdaroğlu, yargının ulusal ve uluslararası alandaki ortak sorunları, Türkiye’deki sorunların kök sebepleri hakkında bir yön tercihi yapmaya yeterli yol göstermemiş, köklü çözüm önerileri de ortaya koymamıştır. HSK’yı Hakimler ve Savcılar Kurulu olarak ikiye ayırma, Hakimler Kurulu’nun üyelerinin yarısını TBMM’de seçme önerisi mevcuttakinden daha kötü sonuçlar verebilecek niteliktedir. Üstelik yok edilecek olan HSK’nın yargı hizmeti üretme ve düzenleme işlevlerinin yerine ne konulacağı belli değildir. Adalet bakanlığının bu konudaki işlevlerine ne yapılacağı belli değildir. Fakat seçilecek cumhurbaşkanı HSK’ya kesin olarak hâkim olacaktır. Oysa Türkiye’nin en önde çözülmesi gereken en önemli meseli yargıdır. Bu nedenle adaylığı uygun değildir.
Üç kesime işaret neyi gösteriyor?
(f) Toplumun bir kesiminde derin incinmelerin mevcut olduğu bir kısım konularda “helalleşme” çabaları. iktidara geldiği takdirde ayrım gözetmeden herkesi kucaklayacağı mesajı da vermesi nedeniyle Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı uygundur. Ancak kendi kabahati olmamakla beraber seçmenlerin önemli bir kısmı tarafından benimsenmiyor olduğu bir gerçektir. Kılıçdaroğlu karşıt kesimlerin çoğunun sempatisini kazanmaya, anketlerde CHP’nin oy artışı, ekonomik sorunlardan değil Kılıçdaroğlu’nun bulunmasını sağlayacağı çözümlerden kaynaklanmalıdır. Hal böyle iken parti içinde de var olduğu anlaşılan üç kesimi yanında durmaları için uyarmak ihtiyacı hissetmesi durumu iktidara geldiği takdirde vaat ettiklerinin önemli bir kısmını gerçekleştirmeye engel olacak mahiyettedir. Bu nedenle adaylığı uygun değildir.
(g) Ekonomi konusunda diğer muhalefet partileri gibi CHP de kendi yaklaşımlarını ve programlarını beğendirme yarışında ve yoğun çaba içindedir. Ancak birçoğuna bizzat katıldığım bu toplantılardan ve diğer iş insanlarından edindiğim izlenimler ekonomi yönetimini devralmak için CHP’nin yeterli güven oluşturamadığı yönündedir. Ekonomi Kılıçdaroğlu’nun hakimi olmamakla CHP ekibinin en yüksek güveni sağlayacak bir ekonomik program oluşturmak için liderlik etmek zorundadır.
CHP’nin ekonomik programı Cumhurbaşkanı seçildiği takdirde Sayın Kılıçdaroğlu ekonomi yönetiminde tek belirleyici olmasına uygun değildir. Ancak CHP’de piyasaya güven veren lider bir ekip oluşturup, kapsamlı bir ekonomik plan açıklayarak güven oluşturması ya da ekonomi yönetimini en yetkin olup en kapsamlı programı hazırlayan parti ile paylaşacağını taahhüt etmesi halinde bu yöndeki endişeler belki giderilebilir. En başarılı ekonomik program; alınacak tedbirler, atılacak adımların hukuki alt yapısını sağlama alarak siyasilerin onlarca yıldır tekrar ede geldiği hataların artık tekrarlanmayacağını hukuk yoluyla garanti edebilmekten geçmektedir.
Cumhurbaşkanı seçildiği takdirde tablo ve oyun değişir
Hepsinden de önemlisi cumhurbaşkanı seçildiği takdirde Sayın Kılıçdaroğlu’nun CHP başkanlığını ve partideki kontrolünü yerine yeni seçilecek bir başkana bırakmak zorunda olmasıdır. Hali hazırda içinde hizipler bulunan CHP, Sayın Kılıçdaroğlu’nu ne kadar güçlü olarak destekleyebilir? CHP’nin kendi içinde sahneye yeni oyuncuların çıkacağı, şimdi mevcut olandan farklı güç odaklarının oluşabileceği bu senaryoda 6’lı Masanın da dayanışması ne kadar sürdürülebilir?
İşte bu sebeple cevap aramamız gereken soru Sayın Kılıçdaroğlu’nun aday olup olmaması değildir. Esas soru; Cumhur İttifakının başkanlık sistemi ile Millet İttifakının güçlendirilmiş parlamenter sistemi önerilerinin nasıl uzlaştırılacağı, ülkeyi ileri yargı, hukukun üstünlüğü ve demokrasi seviyesine getirmek için mevcut siyasi parti liderlerinin seçimler sonrasında partilerine nasıl hâkim olacakları sorusudur. Özellikle muhalif siyasi partilerin ve liderlerinin bu tarihi sorumlulukların bilinci içinde hareket ederek karar vermeleri ülkenin iyiliği için en doğru olandır.